Nagehan Alçı'dan muhalif gazetecileri kızdıracak 15 Temmuz yazısı: Mesele 15 Temmuz değil, başka hesaplar dönüyor

Habertürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, 15 Temmuz'la ilgili bir yazı kaleme aldı. FETÖ'cülerin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan'ı hedef aldığını söyleyen Nagehan Alçı, muhalefetin ana akım kanallarının Hulusi Akar ve Hakan Fidan'a saldırıya geçtiğini söyleyerek, "Devlet içinden birilerinin gaz vermesiyle başka devlet yetkililerine saldırmak gazetecilik ve akademisyenlik değil" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol
Nagehan Alçı'dan muhalif gazetecileri kızdıracak 15 Temmuz yazısı: Mesele 15 Temmuz değil, başka hesaplar dönüyor

Habertürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, 15 Temmuz'la ilgili bir yazı kaleme aldı. FETÖ'cülerin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan'ı hedef aldığını söyleyen Nagehan Alçı, muhalefetin ana akım kanallarının Hulusi Akar ve Hakan Fidan'a saldırıya geçtiğini söyleyerek, "Devlet içinden birilerinin gaz vermesiyle başka devlet yetkililerine saldırmak gazetecilik ve akademisyenlik değil" ifadelerini kullandı.

Nagehan Alçı'nın "Mesele 15 Temmuz değil, başka hesaplar dönüyor..." başlıklı yazısından konuyla ilgili bölüm şöyle: 

"15 Temmuz darbe teşebbüsünün altıncı yıldönümü benim tatil iznime denk geldi. Bir seyahatten yeni dönmüştüm. Oturdum ve dikkatle yapılan anmaları, konuşmaları, tartışmaları izledim.

İzledikten sonra da hüzünlenerek şunu düşündüm: 15 Temmuz darbecilerine karşı halkın büyük bir cesaretle direnişi bundan 5-6 sene önce neredeyse tüm toplumu birleştiren ve gururlandıran bir olaydı.

Ancak zamanla 15 Temmuz toplumun milliyetçi, muhafazakar ve İslami kesimlerinin sahiplendiği bir gün haline dönüştü. Maalesef tam da FETÖ’nün istediği oldu. 15 Temmuz ortak bir anma değil artık. Bu çok üzücü bir durum.

Öte yandan 15 Temmuz meselesine dair bu sene kimi televizyon kanallarında yapılan programlara baktığımda "tuhaf" bir gelişme dikkatimi çekti.

2021'in, 2020'nin, 2019'un 15 Temmuz anmalarında olmayan bir gelişme...

Yurtdışındaki FETÖ kanallarının hem Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a hem de MİT Başkanı Hakan Fidan'a tıpkı Recep Tayyip Erdoğan’a olduğu gibi takıntılı derecede düşman olduğu herkesin malumu.

Nagehan Alçı'dan muhalif gazetecileri kızdıracak 15 Temmuz yazısı: Mesele 15 Temmuz değil, başka hesaplar dönüyor - Resim : 2

FETÖ medya organları sürekli Akar'ı ve Fidan'ı hedef alıyor ve sistematik şekilde saldırıyorlar. Bunu da FETÖ stratejisi bakımından doğal karşılıyorum.

Fakat Türkiye'deki anaakım muhalif kanallar ve gazeteler özel olarak Hulusi Akar ve Hakan Fidan, genel olarak da TSK ve MİT hakkında son derece dikkatli bir dil kullanırlardı. Hatta bu kanalların bazılarında çalışan gazetecilere TSK ve MİT ile ilgili hassasiyet de iletilirdi.

İki kurumun (TSK ve MİT) ‘Devlet Aklı'nı temsil ettiğini ve siyasi bir makam gibi görülmemesi gerektiğini birçok 6’lı masa mensubu siyasetçilerden ve yorumculardan muhalif ekranlarda da duymuşuzdur. Halk TV'de de, Tele 1'de de, KRT'de de böyle yorumlar çok yapıldı son 3 senede.

Nitekim bu kanallarda ve Sözcü, Cumhuriyet gibi gazetelerde Hulusi Paşa'yı ya da Hakan Fidan'ı hedef alan bir yazı, haber veya yoruma son 3 sene içinde hemen hemen hiç rastlayamazsınız. Açın arşivleri, bulmanız çok zordur.

Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ı siyasetçi değil, devlet adamı gibi görme perspektifiyle olaya yaklaşırlardı. Nitekim Fidan'ın MİT Başkanı olması dolayısıyla kamuoyuna yönelik tek siyasi demeci yoktur hakikaten de. Hiç olmamıştır. Hulusi Paşa da kişisel sosyal medyası olmayan ve sosyal medyadan siyasi demeç vermeyen tek bakan konumunda. Gezilerine Sözcü’yü de davet ediyor. Sözcü de manşetten defalarca Hulusi Akar’ı övmüştür.

Dikkat edin, 2021 yıl sonu bakanlık icraatları sunumlarında, yani daha 5-6 ay önce TBMM'de her bakan konuşurken ortalığı inleten muhalefet partileri Hulusi Paşa konuşurken hiç itiraz etmiyorlardı. Hulusi Akar’ın sunumunu tüm muhalif milletvekilleri saygıyla dinliyor ve alkışlıyordu.

SON GÜNLERDE SERTLEŞEN DİL

Şimdiyse bu 14-15 Temmuz 2022 konjonktüründe beni şaşırtan şekilde muhalefetin anaakım kanalları tam gaz Hulusi Akar ve Hakan Fidan'a saldırıya geçti. Ne laflar ne laflar…

Başka ilginç örnekler de var…

Hulusi Akar’ın gelini Melis Kahya Akar, General Atlantic şirketinin Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Genel Müdürü. Türkiye'den YemekSepeti gibi alımlar yapmışlar.

Birkaç gündür Melis Kahya Akar ile ilgili bir haber bombardımanı görüyorum.

Sanki bu konuma Melis Hanım bu hükümet sayesinde gelmiş de bu alım tartışmalı yapılmış gibi haberler yapılıyor, hem konvansiyonel medyada hem de sosyal medyada yayılıyor.

Melis Akar, Yale Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunu, üstüne Stanford'da MBA yapmış. JP Morgan'da da önemli işler başarmış bir Türk kadını.

Yabancı bir firmanın Türkiye'ye yatırım yapmasını sağlıyor. Bu durum alkışlanmalı iken bir anda bu 15 Temmuz’da sanki bir düğmeye basılmış gibi tuhaf haberler çıkıyor.

Eğer mesele 15 Temmuz'un irdelenmesi ise 2021'de, 2020'de, 2019'de neden yoktu bu irdelemeler?

Hulusi Akar’ı ben de 15 Temmuz 2016 sonrası köşemde çok eleştirmiş bir yazarım.

Fakat şu an birden Hulusi Akar ve Hakan Fidan’a yönelik ortaya atılan ithamların böyle bir 15 Temmuz’a gelen süreç eleştirisi ile ilgili olmadığı kesin.

Ayrıca zaman içinde Hulusi Akar 15 Temmuz travmasını aşarak pozisyonunu güçlendirmesini bildi ve Cumhuriyet tarihinde Fevzi Çakmak’tan sonra Türk Ordusu’nun başında en uzun kalan komutan olarak tarihe geçti. Tam 7 senedir Türk Ordusu’nu Hulusi Paşa yönetiyor.

Düne kadar bu “muhalif” kanallar Akar ve Fidan İle ilgili gayet ılımlı bir çizgide iken ne oldu birden?

Yoksa Türkiye'de bir anda ifade özgürlüğü alanında bir genişleme oldu da her mevzu konuşulabilir hale mi geldi?

Eğer öyleyse ben liberal-demokrat bir yazar olarak sevinirim ama burası Türkiye ve Türk medyası da "muhalif" olanı da dahil olmak üzere hep devlet içi hesaplaşmaların arenası olmuş bir medya. Bunu hepimiz biliyoruz.

Ben bu "medya hareketliliği"nin sebebinin YAŞ olduğu kanaatindeyim.

YAŞ ile ilgili bu sene Ankara'da yine sular ısınmış durumda.

Sevgili muhalif okurlarım, şunu biliniz ki devlet içi kavgalarda ya da çekişmelerde taraf tutan gazeteciye ya da akademisyene muhalif denmez. Başka şey denir.

Devlet içinden birilerinin gaz vermesiyle başka devlet yetkililerine saldırmak gazetecilik ve akademisyenlik değil.

Gerçek gazetecilerin ve akademisyenlerin bu duruma çok dikkat etmesi gerekir.

Devlet içindeki kavgada kişiler arasında taraf tutma pozisyonunu sizlere “muhalif yazarlık” gibi takdim edenlere dikkat edin.

Onlar muhalif değil. Mevcut devlet yapılanmasının bir parçası.

Onlar başka yerlere çalışıyorlar.

Türk basın tarihi iyi irdelenmeli.

Devlet içindeki aktörlerin karşılıklı çekişmesinde tetikçilik yapmanın sonu Türk medya tarihinde hep kötü bitmiştir. İstisnası yoktur.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin