DUMAN'IN VATAN'DA YAYINLANAN YAZISI:
Medya'da doktor savaşı..
Diğer Yazarlar Zafer Mutlu Güngör Mengi Tayfun Devecioğlu Leyla
Umar Ruhat Mengi Zülfü Livaneli Tuğçe Baran Metin Münir Salih
Neftçi Erol Çevikçe Seyfettin Gürsel Asaf Savaş Akat Oğuz Büktel
Ali Ağaoğlu Haşmet Babaoğlu Duygu Asena İclal Aydın Deniz Güçer
Okay Gönensin Ahmet Vardar Ruşen Çakır Suat Kılıç Mahgüdük
Selahattin Duman Süheyl Batum Bilal Çetin Mustafa Mutlu Onur
Kumbaracıbaşı Necati Doğru Bülent Akarcalı Nihat Sırdar Cengiz
Özdemir Yüksel Aytuğ Ebru Drew
"İki ayaklı fukara gazetesi" diye tabir ederler ya! İşte öyle
iletişim gücü olan bir işadamı dostum telefonla aradı..
Kendisi İstanbul'un en popüler isimlerinden birisi.. İşadamı,
balıkçı, moda filozofu, Avrupa giyim kuşam mağazalarının bir
numaralı vitrin gözlemcisi, amatör tasarımcı, potansiyel astronot,
şair, gizli kameraman..
Daha bir sürü yeteneği olan bu işadamı dostum, genelde beni hayır
için aramaz.. Aklına aykırı bir iş geldiğinde arar.. Beni eylemine
katık etmek ister.. O gün de böyle yaptı..
Lafına "Duydun mu?" sözcüğüyle başladı..
Benim günün aydınlık saatlerinde birşey duymam ihtimali
olmadığından bu güzel telefon sohbetine anlamlı bir suskunlukla
katkıda bulundum.. O devam etti:
"Sedat Ergin, Milliyet'in Genel Yayın Müdürü olmuş.."
***
Medya ortamları için "bomba" sayılacak bu haberi aldığımda, Sedat
Ergin'in dahi Genel Müdür olduğundan henüz haberi yoktu.. Akıl edip
Sedat Ergin'e telefon etsem, belki de müjdeyi veren ben
olacaktım..
Zihnimiz geç açıldığından, bedava bir yemekten olduk..
Haberin doğrulanması için epey bekledim.. Baktım her kafadan bir
ses çıkıyor.. Sonunda Ankara büroyu aramaya karar verdim.. Bilal
Çetin'i değil, doğrudan Yavuz Onursal'ı..
Haber doğru..
Yavuz Onursal da eski bir gazeteci arkadaşımız.. Vatan Gazetesi'nin
Yönetim Kurulu Başkanı olarak gurubun başına getirdiğim Zafer Mutlu
tarafından bizimle çalışmaya davet edilmiş..
Anladığım kadarı ile bizim Ankara Büro'nun "Seyir Hidrografi ve
Oşinografi Dairesi"nin sorumlusu olarak atanmış.. Ankara'nın
siyaset denizi kaba dalgalı olduğu zamanlar, istişari olarak hizmet
verecek..
Boş zamanlarında purosunu içecek..
Yavuz kardeşim haberi derhal doğruladı.. Artık hiç şüphem
kalmadı..
Çünkü bu memlekette ne olursa önce bu iki kişi duyar.. Önce adını
"nazara gelmekten çok korktuğu için" vermediğim iş adamı arkadaşım,
sonra Yavuz Onursal..
Üçüncü sırada MİT Müsteşarı vardır..
Her neyse.. Hemen kolları sıvadım.. Sedat Ergin'e bir kutlama
mesajı çektim.. Onu kutlayıp da yakın silah arkadaşı Profesör Dr.
Osman Müftüoğlu'nu kutlamamak olmaz.. Bir mesaj da ona
gönderdim..
***
Telefon açmak için de bir gün sonrasını bekledim.. Sırayla
telefonlarımı açtım.. Sedat Ergin daha İstanbul'a gelmemiş..
Haberdir diye yazıyorum.. Sedat Bey gazeteye yarın geliyor..
Milliyet'teki arkadaşlarım gafil avlanmasınlar.. Hanım muhabirler
saçını başını yapsın.. Erkekler sakal traşı olsun.. İlk teftiş
kazasız belasız geçsin..
"Askeriyenin teftişi mi bu?" diye itiraz edecek olanlara
hatırlatayım.. Sedat Ergin mesleğe Ankara'da başlamış, Meclis
kulislerinde kendini geliştirmiş, diplomatik çevrelerde serpilmiş
bir arkadaşımızdır..
Kravat şart..
Yazın tatil için Bodrum'a indiğinde bile plajda takım elbiseyle
gezer.. Geçen yaz Osman Müftüoğlu'nun kızının düğününde, kumsalda
takım elbise ile salsa yaptığını gözlerimle gördüğümden
Milliyet'tekileri uyarıyorum..
Daha ilk günden işe tişörtle, taytla gelip eksi point almayın.. Bu
ara nağmeden sonra yeniden konumuza dönelim..
Sedat Ergin'e telefonda "Müftüoğlu sizin gazetede ne zaman
başlıyor?" diye sordum.. Cevaben "Kendisiyle daha konuşmadık ama
yakında gelir herhalde.." dedi..
Listesindeki bir numara Dr. Müftüoğlu'ymuş.. Normaldir,
kankasıdır.. En yakın arkadaşına böyle zorlu bir görevde destek
vermesi zaten beklenir..
Nitekim Hürriyet'in amiri Ertuğrul Özkök dahi böyle bir konuda
Sedat Ergin'e zorluk çıkarmaz.. Zaten bir iki yerde "Ben Osman
Bey'e nasıl olur da Sedat'ın gazetesine gitme, derim.." diye
konuşmuş..
***
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun durumuna gelince..
Onu da aradığımı söylemiştim ya! "Ne zaman gidiyorsun?" deyip aynı
mevzuyu ona da açtım.. Nedense sesi çok istekli gelmedi bana..
"Kısmetse olur.." gibisinden bir şeyler söyledi..
Anladığım kadan ile Dr. Müftüoğlu'nun paylaşımı aynı patronun iki
gazetesi arasında niza çıkaracak..
Keçi otlatma meselesinden birbirine giren iki köy halkına
dönecekler.. Köşe yazarları karşılıklı birbirleri ile atışacak..
Belki de jandarma onları ayırmak için havaya ateş etmek zorunda
kalacak..
Ne mutlu ona!
Başarılı insanlar kolay kolay paylaşılamıyor işte.. Bilen bilir,
bilmeyenler için yazıyorum.. Profesör Müftüoğlu sadece kıymetli bir
tıp adamı değil, Türkiye siyasetinin de yakından tanıdığı bir
isimdir..
Yıllarca dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Demirel'in şahsi doktorluğunu
yapmıştır.. Baba, onun aktif görevde olduğu yıllar turp gibiydi..
Enerjisi taşıyor, adeta zaptedilmiyordu..
Rahmetli Özal'ın on senede gezip gördüğü yüzden fazla memleketi iki
yıl içinde dolaşıp, sekizinci Cumhurbaşkanı'na tur bindirdiyse Dr.
Müftüoğlu sayesindedir..
Buradan "Baba'yı hapladı, dopingledi.." mânâsı çıkarmayın.. Çok iyi
bakıyordu, demek istiyorum..
***
Lakin bir ara Baba bizim sevgili doktordan biraz kıllanır gibi
oldu.. O da soyadı meselesinden..
12 Mart döneminde Dev-Genç'in önemli isimlerinden Oğuzhan
Müftüoğlu'nun doktorun kuzeni olduğu Baha'nın kulağına gitmiş..
Doktor'u çekemeyenler de:
"Müftüoğlu ailesi senin hakkından gelmeye azimli.. Oğuzhan bu işi
başaramadı.. Görev sırası Osman'da.." deyip Baba'ya gaz vermişler..
Bereket versin ki Baba inanmadı, Çankaya'da huzur bozulmadı..
Müftüoğlu meselesini dikkatle takip ediyorum.. Gazete değiştirirse
bunu internet sitelerinden değil, ilk benden duyacaksınız..