MURAT BARDAKÇI: RUHAT MENGİ DİNLEDİĞİNİ ANLAMIYOR

Murat Bardakçı, Ruhat Mengi'nin Vatan’da 27 Nisan'da çıkan "Bilmeden konuşanlar rezil olmayı göze alır" başlıklı yazısına yanıt verdi. Bardakçı, köşesinde yayımlanması için Mengi'ye gönderdiği ama yayınlamadığı yazısını Medyatava'ya yolladı. İşte Bardakçı'nın, Ruhat Mengi'ye verdiği zehir zemberek yanıt...

Google Haberlere Abone ol
MURAT BARDAKÇI: RUHAT MENGİ DİNLEDİĞİNİ ANLAMIYOR

Sayın Ruhat MENGİ


Vatan Gazetesi Yazarı


ISTANBUL




Hanımefendi,



Vatan’da dün (27 Nisan) çıkan “Bilmeden konuşanlar rezil olmayı göze alır” başlıklı yazınızda, Star TV’de 25 Nisan akşamı yapılan Ermeni soykırımı iddiaları konulu açık oturumdan bahsetmiş ve telefonla katıldığım programdaki bazı ifadelerimi değerlendirip yorumlamışsınız.



Ama, yaptığınız nakillerden ve yorumlarınızdan farkettiğim kadarıyla, söylediklerimi dinlemiş fakat anlamamışsınız!



Yazınızda diyorsunuz ki:



“ ...Daha sonra Prof. Hikmet Özdemir’in aynı gün, Murat Bardakçı’nın çalıştığı gazetede verdiği; ‘Talat Paşa’nın notlarından tehcire uğrayan Ermeni vatandaş sayısı’nın aslında ‘o illerde yaşayan toplam Ermeni sayısı’ olduğunu ve ‘gazetede gösterilen el yazısının da Talat Paşa’ya ait olmadığını’ söylemesi programın sürpriz açıklamalarından biriydi”



Bu şekildeki bir yorumun sahibi, bence ya “sürpriz” sözünün ne anlama geldiğini bilmiyordur, yahut dinlediğini anlamasında bir problem var demektir.



Talât Paşa’nın özel arşivinden çıkan bu defterin Paşa’nın elyazısıyla olmadığını ilk bilmesi lâzım gelen kişi zaten bendenizdim, dolayısıyla bunu gayet iyi biliyordum ve “çalıştığım” gazetede “verdiğim notlarda” –bu ibareler bana değil, size ait olduğu için tırnak içine aldım- “Defterin Talât Paşa’nın elyazısıyla olduğu” konusunda tek bir kelime yazmadım. Fakat defter “Paşa’ya aitti” ve “onun tarafından hazırlatılmıştı”. Defterdeki yazının, tarafınızdan veya başkaları tarafından Paşa’ya ait olduğunu yazdığım hükmüne varıldı ise, bu, o hükme varanların iz’anıyla ilgili bir meseledir.



Prof. Özdemir’in benim verdiğim tehcir rakamlarını “tehcirin uygulandığı illerdeki Ermeni nüfusu olduğunu” söylemesi ise “sürpriz açıklama” değil, bir “iddia”dır. Yazınızda daha sonra, Mehmet Ali Birant’ın CNN Türk’teki


-CNN değil- programını da seyrettiğinizi yazıyorsunuz. Her iki programı da izlediğiniz halde, Prof. Özdemir’in iddiasına verdiğim cevabı ve CNN Türk’te sayıların mahiyeti konusunda gösterdiğim diğer belgeleri farketmemiş olmanızın sebebi hakkında ise, maalesef fikir yürütemeyeceğim.



Sonra, şöyle devam ediyorsunuz:



“1915’teki tehcirin, devletin kendisini koruması için zorunlu olduğu ve olaylara soykırım veya etnik temizlik denemeyeceği” görüşüne katılmakla birlikte “Bu rakamları tarihçi olarak değil, gazeteci olarak verdiği” sözlerini anlamak mümkün değil”



Bu cümlede özneyi yazmayı unutmuşsunuz ama zannedersem beni kastediyorsunuz. Anlaşılması mümkün olduğu halde tarafınızdan yine anlaşılmayan bu ifademi sizin için daha basit şekle getireyim: “Ben bu yayını tarihçi kimliğiyle yapmadım, defteri bir gazeteci olarak, haber değerine sahip bulunduğunu gördüğüm için ‘haber’ olarak yayınladım, dolayısıyla bir yoruma girmedim ve değerlendiriilmesini de diğer uzmanlara bıraktım”



En nihayet, şöyle yazıyorsunuz:



“Bardakçı dün de CNN’de Mehmet Ali Birand’a “Elyazısının Talat Paşa’ya değilse de adamlarından birine ait olabileceğini” anlatıyordu”



Ben, meslek hayatımda emin olmadığım bir konuda hiçbir zaman fikir beyan etmedim, bilmediğim bir meselede düşünce yürütmedim, “olabilir”, “mümkündür” ve “belki” gibisinden ihtimale dayalı ifadeleri de asla kullanmadım. Dolayısıyla, Mehmet Ali Birand’ın programında “Elyazısı Talat Paşa’ya değilse de, adamlarından birine ait olabilir” demedim, kesin konuştum, “Defter, Sadaret’in Şifre Kalemi’nde yazılmıştır” dedim ve Osmanlı Arşivleri’nde bulduğum, aynı şifre memuru tarafından kaleme alınmış bir başka belgeyi de örnek olarak gösterdim. Sizin bana mâlettiğiniz ifade ile benim “hakiki” ifadem arasındaki farkı, kime sorsanız, aydınlatılacağınıza eminim. Hatta, “sadaret” ve “şifre kalemi” ibarelerinin ne demek olduğunu da söyleyebilirler.



Hanımefendi,



“Bilmeden konuşanlar rezil olmayı göze alır” başlıklı yazınızdaki tek doğru fikir, bence, “Bir gazetecinin veya bir profesörün emin olmadığı olayları açıklamaya, hata yapınca mazeret aramaya hakkı olmamalı” cümlesidir.



Çok haklısınız... Yazılanları tam okumadan, söylenenleri anlamadan ve sadece yazmış olmak için ahkâm kesmeye kalkışanlar konuşsalar da, yazsalar da, başlığınızda söylediğiniz gibi “rezil olmaya mahkûmdurlar”.




Murat Bardakçı



Etiketler Murat Bardakçı
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin