MURAT BARDAKÇI: BEN İSTİFAMI VERDİM, ÖZKÖK İŞLEME KOYMADI

Hürriyet yazarı Murat Bardakçı, Haftalık'a verdiği röportajda ses getirecek açıklamalarda bulundu. "Orhan Pamuk'un yaptığını dışarıda yapsan adamı oyarlar" gibi...

Google Haberlere Abone ol
MURAT BARDAKÇI: BEN İSTİFAMI VERDİM, ÖZKÖK İŞLEME KOYMADI


"Fethullah Gülen'in kitapları üslup olarak en zayıf, dili bozuk ve ilmi seviyesi en düşük olan vaiz kitaplarıdır."


"Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun, İngilizce'den Türkçe'ye çevrilen broşürün altına kendi yazısıymış gibi imza attığını açıkladığımda, bana 'Bu Atatürkçülüğe sığmaz' diye yanıt verdi."


"Orhan Pamuk'un kitabının çalıntı olduğunu yazınca yandaşları 'modern edebiyatta bunlar olur' dediler. Dışarıda böyle bir şey yaparsan adamı oyarlar"


"Vahdettin yurtdışına gitmeseydi iç savaş çıkardı"


"Cevdet Paşa bir yazısında 'Ali Paşa Fransız elçisinden utandığı için oğlanını konağa gizledi' diye yazmıştı."



-----------------------------------------


- Az önce fotoğraf çektirirken epey rahatsız oldunuz. Fotoğraf çektirmeyi sevmiyorsunuz galiba...


Sevmiyorum tabii. Üstelik yıllarca yaptım o işi.


- Gazeteciliğin hemen her dalında çalışmışsınız. Bu tarih merakı nereden geldi?


Ben aslında ekonomistim. Ama önce şunu belirleyelim. Bu röportajın konusu ben miyim?


- Sizsiniz...


Bana öyle dememiştiniz. Basın demiştiniz...


- Değiştirelim o zaman. Bizde her türlü konu var.


Siz devam edin, konuşurken ben istersem değiştiririm.


- Peki... Popüler tarih yazılarını basına ilk siz getirdiniz yanılmıyorsam...


Yanılıyorsunuz. Altmışlı yıllarda tarih yazan çok önemli isimler vardı gazetelerde. Ama biz dün yediğimizi unuttuğumuz için bunları da unutuyoruz. 30 - 35 yıllık bir aradan sonra ben başladım.


- Ama sizin onlardan farkınız günceli yakalamanız. Öyle şeyler yazıyorsunuz ki günlük olaylarla paralellik taşıyor. Örneğin Ertuğrul Özkök Hürriyet'te birgün "Bir kere otobüse bindim onda da fortçu diye fırça yedim" diye yazmıştı, siz de ertesi gün "Osmanlı döneminde böyle bir iş yapsaydı 40 sopa yerdi" diye yazıp tarih ile gündemi birleştirmiştiniz. ABD askerleri Süleymaniye'de Türk birliğine baskın yaptığının ertesi günü de "Askerlerimizi gözaltına almaya kalkan Amerika zamanında bize vergi öderdi" diye yazmıştınız.


Bunların nedeni benim aslında gazeteci olmam.


- Gerçekten bütün bu güncel olayların tarihte bir karşılığı var mı?


Sosyal hayat hiçbir zaman değişmez. Çevre ve araçlar değişir sadece.


- Gazetenizde Ramazan ile ilgili yazılara başladınız. Ramazan gelince neden tüm medya müslüman kesiliyor? Yıllardır böyle bu...


Basın Türkiye'nin müslüman bir ülke olduğunu olduğunu 11 ay unutuyor, Ramazan'da hatırlıyor da ondan.


"BEN İSTİFAMI VERDİM, ÖZKÖK İŞLEME KOYMADI"


- Bu yazılardan önce Hürriyet'te yazmaya kısa bir süre ara verdiniz. Bazı internet sitelerinde bunun nedeninin Milliyet'in eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz'ın gazetenizde yazı yazmaya başlaması olduğu duyuruldu. Doğru mu bu?


Doğru. Ben istifamı vermiştim, Ertuğrul Özkök işleme koymamış.


- Yılmaz, geçmişte sizin aleyhinize bir yazı yazdığı için istifa ettiniz. Ama geçen gün o da bir başka yazı yazarak size barış dalı uzattı. Yeniden gazeteye dönmenizin nedeni bu yazı mı?


Hayır, ben yeniden yazmaya karar verdim.


- Olay da tatlıya bağlandı herhalde...


O konuda bir şey diyemem. Ertuğrul Özkök istifamı işleme koymadı ama ben baştan böyle bir yazı çıkmasını istemiştim.


- Mehmet Yılmaz'ın "barış dalı" yazısı yazmasını Özkök'ten siz mi talep etmiştiniz?


Evet, gerekeni oydu.


- Biz yine de her şey tatlıya bağlandı diyelim. Yazılarınızda zaman zaman tartışmalara da giriyorsunuz. Bir ara Orhan Pamuk'un Beyaz Kale kitabında bir intihal söz konusu olduğunu yazmıştınız.


İntihal hırsızlığın kibarcasıdır. Bu ceza davasından kaçmak için kullanılan terimlerden biridir. "O...u" derseniz suç olur, "hayat kadını" derseniz olmaz.


- Orada öyle bir durum mu vardı?


O....luk demiyorum tabii.


- Ben de o anlamda sormadım zaten. Yani Orhan Pamuk'un yaptığı intihal değil hırsızlık mı diyorsunuz?


Rahmetli Fuad Carım'ın kitabının bir bölümünü alıp kendi imzası ile Beyaz Kale adıyla yayınladı.


- Bir bölümünü diyorsunuz...


Kitabın temeli bu. Sayfalar bile aynı. Ben Fethullah Gülen için de aynı şeyi yapmıştım. Ona giremezsiniz belki. Siz de mi yazmıyorsunuz?


- Neyi yazmıyoruz?


Fethullah Gülen olayını.


- Onu soracağım zaten, ama şimdi bunu bitirelim.


Ben bu olayı açıklayana kadar Beyaz Kale'nin hiçbir baskısında Fuad Carım kaynak olarak bile gösterilmemişti. Biz yazdıktan sonra kondu. Sonradan öğrendik ki modern edebiyatta böyle şeyler yapılırmış. "Yürütme"nin adı "modern edebiyat" oluyormuş.


- Bir ara da rektör Kemal Alemdaroğlu'na takmıştınız. Onunki de bir intihal meselesi miydi?


O Kemal Alemdaroğlu imzasıyla çıkan bir ameliyat masası broşürüydü. İngilizce'den çevrilmişti ve üzerinde Alemdaroğlu'nun imzası vardı. Ameliyat makinalarını satıyorlar, onun ismi satış için önemli olabilir.


- O size yanıt verdi mi?


Verdi... "Bu Atatürkçülüğe sığmaz" dedi. Aradım onu, sordum "Sizin yaptığınıza inanmıyorum, belki sizin adınızı kullanmışlardır. Kim yaptı söyleyin yazayım" dedim. "Arkadaşlarımı satamam" dedi. Bir rektör kendi adıyla bir yayın çıkıp çıkmadığından haberdar olmak zorundadır.


- Gelelim "yazamazsınız" dediğiniz şu Fethullah Gülen meselesine...


Öyle demedim, "Yazabilir misiniz" diye sordum.


- Neyse... Fethullah Gülen'in de Şemsettin Günaltay'ın bir makalesini intihal ettiğini iddia etmiştiniz. İki makale aynı gibi demiştiniz.


"Gibi" değil aynı.


- Siz bunu yazdınız ama Yeni Şafak Gazetesi'ndeki Medyakronik köşesinde siz de bir nevi intihalcilikle suçlandınız. Gülen'in o kitaptan alıntı yaptığı internet sitelerinde yayınlanmış, siz de kendiniz bulmuş gibi gazetenizde buna özel haber olarak yer vermişsiniz. Bu doğru mu?


Haberim bile yoktu.


- Orada şöyle yazılmış, "O mesajdan hiç söz etmeden o kitapları okudum" diye yazmışsınız...


Kitapları okudum. Mukayese etmeden yazamam ki ben. Ama Fethullah Gülen'in diğer kitaplarını okumadım, şöyle bir baktım. Hiçbir şey yok içlerinde. Osmanlıca'da üslup olarak en zayıf, dili bozuk ve ilmi seviyesi en düşük olan kitaplar vaiz kitaplarıdır. Bunları yazanlar da işin derinini bilmeyen insanlardır. Çünkü en az din bilgisine sahip insanlar vaizlerdir. Fethullah Gülen vaizmiş.


- Yani derin bir din bilgisi yok mu?


Onu bilmiyorum. Ama kitaplarda bunun ifadesini bulamıyorum. Bu kitabını bana arkadaşlar getirdiler.


OSMANLI'DA OĞLANCILIK ÜZERİNE


- Bir de Türk Müziği'ne düşkünüğünüz varmış. O nereden geliyor?


Benim Türk Müziği hakkında dünya kadar kitabım var ama onlar satılmaz, akademik olanlar satılır. Okusaydınız.


- Diğer kitaplarınızda Osmanlı'da hamamlar, oğlancılık konuları falan da çok yer alıyor...


Bugün de yok mu?.. Ama bugün ayıp sayılıyor. O zaman açık açık yapılıyordu, şimdi gizli yapılıyor.


- Acaba ahlâka bakış açısından iki dönem arasındaki farktan mı ileri geliyor bu durum?


Cevdet Paşa bunu çok güzel yazmış.


- Onu da okumadım ama bari hiç olmazsa bunu söyleyin... Ne yazmış?


"Tanzimat'a kadar biz oğlanlarımızla gül gibi geçiniyorduk, Tanzimat geldi Avrupalı olduk, oğlandan utanmaya başladık, kadın merakı geldi" demiştir. "Ali Paşa Fransız elçisinden utandığı için oğlanı konağa gizledi" diyor.


- O zaman bunlar doğalmış. Siz kişisel olarak nasıl bakıyorsunuz bu olaylara?


Bana bulaşmadıktan sonra kimsenin özel hayatıyla ilgilenmem.


- "Talat Paşa'nın Kara Kaplı Defteri" adlı yazı dizinizin üçüncü gününde gazeteden kaldırıldığı söyleniyor. Bunun aslı var mı?


Bütün dizi yazılar zaten üç dört gün yayınlanır. Sıkılır okuyucu bir süre sonra. Benim yazı da zaten dördüncü günündeydi. "Son" yazmayı unutmuşlar. O internet sitelerinde neler uyduruyor millet. Yok "derin devlet diziyi kaldırtmış"... Daha neler neler?


NOT: Arda Uskan'ın yaptığı röportajın tamamı Haftalık dergisinde

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin