Güneri Civaoğlu/Milliyet
Milliyet’in seyir defterinden notlar
Bu meslekte çömezken meslek büyüklerimizden dinlemiştim:
“Bâb-ı Âli büyük bir konaktır. Bir kattan diğerine, bir salondan
diğerine geçersin. Yeni yüzlerle karşılaşır, dostluklar kazanırsın.
Bazen de eski dostlarla yıllar sonra yeniden çalışmaya başlarsın.
Zaman zaman da konak sahipleri değişir.”
50. yılın eşiğindeki gazetecilik yaşamımda bunları yaşadım.
Kubbede “hoş seda” bırakmış olanlar konak içinde salondan salona,
bir kattan diğerine geçtiklerinde, kat malikleri değiştiğinde güzel
karşılandılar.
Milliyet’te 32 yıl sonra konak sahipleri değişiyor.
Aydın Doğan bıraktığı “hoş seda” ile anılacak.
16 yıldır Milliyet’te yazıyorum.
“Başyazarlık” gibi simgesel ama onur verici bir etiketi 16 yıl
taşıdım.
Aydın Bey’den, yönetici konumundaki aile mensuplarından ve süreç
içinde birlikte çalıştığımız 5 genel yayın yönetmeninden bir gün
bile yazılarıma müdahale olmadı.
Bu da doğal.
Çünkü yazdığımız gazetelerin yayın ilkeleri ve belirgin politika
çizgileri vardır.
Yazmaya başlarken daha ilk günden o ilkelerde ve politika
çizgisinde bir dile getirilmemiş ama uyulması gereken mutabakat
anlaşması varsayılır. Milliyet’in kuruluşundan bu yana
gelenekselleşen ilkelerini yazılı hale getiren çalışma grubunda ben
de yer aldım. Evrensel gazetecilik değerlerinin manifestosudur.
Elbette, aynı tornadan çıkmışçasına aynı yazıların her köşede
tekrarı demek değildir bu... Çeşitli fikirler bu kalın çizgide
kırılmalar, kopmalar yapılmadan yansır yazarların satırlarına.
Doğan grubuyla “veda” bunca yıldan sonra üzücü ama Aydın Doğan’ın
el verdiği Demirören grubu ve Ali Karacan’la da Milliyet’te yaşamın
güzel olacağı ümidindeyim.
Milliyet, Ali Naci Karacan’ın kucağında doğdu, Ercüment Karacan’ın
döneminde Abdi İpekçi ile birlikte büyüdü, Türkiye’nin en saygın ve
etkin ilk iki gazetesinden biri oldu.
“Basında Güven” söylemiyle örtüştü.
Şimdi Milliyet ailenin 3. kuşağından, gazetecilik eğitimi almış,
yayıncılık yapmış, dünya gazeteciliğini yakından izleyen Ali
Karacan’la devam edecek. Ali Karacan’dan “iyi ve çağdaş gazete”
tutkusunu yıllar içinde bilmem kaç kez dinlemişimdir.
İlk gençlik yıllarından beri rüyalarını oluşturan özlem, gerçeğe
dönüştü.
Ercüment Bey’in diğer oğlu Ömer Karacan da özellikle radyo ve TV
yayıncılığında başarılıdır.
Diğer ortak Erdoğan Demirören’i en az çeyrek yüzyıldır tanırım.
“Milliyet’in büyüklüğüne ve saygınlığına özen göstereceğini”
kendisinden dinledim.
Gerçi “gazete alarak zenginleşmek ve gazeteyi işleri için kullanmak
isteyen patron örnekleri” ne yazık ki var.
Ancak Demirören’in oğlu Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören
söyleşimizde “biz iş hayatında zaten bir yerlere çıkmış olan
aileyiz, işlerimiz için gazeteye ihtiyacımız yok. Biz iyi
gazeteciliğe destek için Milliyet’teyiz” söylemi farklı yaklaşımın
altını çiziyor.
Diğer kardeşler Tayfun Demirören ve Meltem Oktay Demirören de bu
görüşü vurguladılar.
Zaten Erdoğan Demirören daha çok yıllar önce Milliyet hisselerinin
yüzde 25’ini almıştı.
Milliyet’e yaklaşımı o yıllardan başlar.
Ayrıca...
Medya ile ilişkileri ve gazete sahipleriyle, gazetecilerle
dostlukları yoğun olan işadamıdır.
Bizim mahalleyi iyi tanır.
Bugün Rekabet Kurulu’ndan geçtikten sonra Milliyet’te yeni dönem
resmiyet kazanmış olacak.
Hayırlı olmasını yürekten diliyorum.