MİLLİYET / BİLGİN GÖKBERK
G.Saray, televizyonu, Hıncal Abi'nin koltuğu
Galatasaray'ın da nihayet bir televizyonu oldu.
Sanki her şeyleri tamam, bir televizyonları eksikti de...
Her neyse...
Hayırlı olsun.
Başında eski dost Hasan (Tankaya) var, eski Milliyetçi, eski CNN
Türkçü.
Fenerbahçe Televizyonu'nda da çok emeği var Hasan'ın.
O'na hayır demem zor, hatta imkansız.
Bizdeki kulüp televizyonculuğu anlayışına da evet demem zor
ama.
Hatta imkansız.
Almanların ja (evet) ve nein (hayır) arasında kaldıklarında
kullandıkları bir deyim vardır.
Jein.
Hasan'a da jein dedim.
Arada sırada "soru cevap"da karar kıldık. Siftahı Ortaköy'de
Ertekin'in yerinde yaptık.
Hıncal Abi'nin koltuğunu çoktan kestirmiştim gözüme.
Ertekin "ya gelirse" diye, gece yarısı bile kimseyi oturtmuyor o
koltuğa.
Hıncal abi yurt dışındayken bile.
Hani nolur nolmaz.
O gün Ertekin de yoktu.
Oturdum.
Niye bu koltuk diye sordular (ben sordurttum), "Hamit'in forması
gibi" dedim.
Ve ekledim.
Önce koltuğu çıksın Galatasaray Televizyonu'na.
Sonrası kolay...
* * *
Kulüp televizyonculuğunun başkanların ve başkandan çok başkancı
yöneticilerinin ağzına bakan yayın anlayışı bana gelmiyor, taaa
uzaktan bile iyi gelmiyor.
Ters geliyor.
Kulüplerin sembol futbolcuları, karizmatik eski yöneticileri veya
kulüp taraftarı popüler işadamları veya amigomsu yorumcular için
uygun olabilir oraları.
Onlar, oraları için "olmazsa olmaz" olabilir.
Ama benim için tek kelimeyle...
Olmaz.
Galatasaray Televizyonu'nda da söyledim bunları. Ne kadarı
yayınlanır bilmiyorum. Hasan Tankaya "Yönetim bu konuda çok
demokratik, bir problem olmaz" dedi.
İnşallah öyle olur..
Galatasaray Televizyonu'nun yayın anlayışı inşallah diğerlerinden
farklı olur.
* * *
Söz istemeden Galatasaray Yönetimi'ne gelmişken ya da ben isteyerek
sözü yönetime getirmişken.
Galatasaray'ı sık ve çok eleştiriyorum.
Diğerlerine sallayacağına Galatasaray'ın yönetimine sallamak,
sallayanın hem sağlığı, hem huzuru açısından daha faydalı
valla.
Televizyon programlarımda 22.30'a kadar bekliyorum, (Özhan Abi'nin
yorulup yattığını ümit ediyorum)
Sonra da...
Bir kere bile ne o, ne bir yöneticisi, bir mimik bile yapmadı.
Allah için..
Bir Adnan Sezgin hariç.
Bir kere karşılaştık, biraz konuştuk, baktım onunla olmayacak.
Eric Gerets'e Stadyum için izin istediğimizde, aylar önceydi.
Yayın günü geldiğinde, hâlâ netliğe kavuşmamıştı.
Son gün Adnan Bey hala, "Bilgin, başkanı üç kere aramış" demiş,
"beni niye atlıyor?"
Üç kere aramamıştım, iki kere de aramamıştım, bir kere de.
Hiç aramamıştım.
Ve...
Keşke, ilk başta Özhan Bey'i arayıp, onu atlasaymışım.
Kendi bir şey söylüyor sonra kendi söylediğine kendi inanıyor.
Adnan Bey, mavi kanlı biri o (yani öyle zannediyor), her mavi kanlı
gibi, kırmızı kanlılara biraz itici geliyor (en azından bana).
Başkandan çok başkancı olanlardan.
Ve...
Galatasaray Televizyonu'na inşallah fazla karıştırtılmaz, hatta hiç
karıştırtılmaz.
Ve...
Tabi bence
Yanal, Gerets ve Keser
Önce Milliyet'teydi haber.
Köşemde.
Sonra Hürriyet ve Fanatik'te manşet oldu.
Dün veya dünün dününde, Sabah'ta da vardı.
Önceleri Adnan Polatlı'ydı, sonunda Özhan Canaydınlı da oldu.
Şu Ersun Yanal ve Galatasaray hikayesi.
DedikodularınYanal'ın kafasını ne kadar karıştırdığı iki Beşiktaş
maçında çok net olarak görüldü.
Manisa teknik direktörsüzdü.
Onu Galatasaray'a şimdiden göndermişti.
Düşünün, Eric Gerets bu dedikoduların içinde, bu belirsizlikte iş
yapıyor Galatasaray'da.
Sık sık yazıyorum.
Galatasaray bu şartlarda birinci sınıf bir yabancı hoca alamaz.
Bırakın almayı...
Galatasaray birinci sınıf bir hocayı gönderemiyor bile.
Ne "Göndermeyeceğiz" diyebiliyorlar, ne de "göndereceğiz"...
Bu belirsizlik Galatasaray'ın ligin ikinci yarısındaki en büyük
rakibi.
Üstelik adam, Galatasaray'ı şampiyon yapan son teknik direktör.
Eric Gerets'e "Bugüne kadar yapılan eleştiriler içerisinde, sana en
çok hangisi koydu?" diye sormuştuk (Stadyum'da).
"Galatasaray Gerets'e rağmen şampiyon oldu demeleri" demişti.
Diyenlere yuh yani!
Üstelik "yönetime rağmen"di şampiyonluğun iki kelimelik
hikayesi.
Ve Erdal Keser...
Çalışkan, işini yapan, benim de tarzını beğendiğim biri. Başarılı
bir futbol geçmişi de var. Tercümanlığı yakıştıramıyor herhalde
kendisine.
Veya bana öyle geliyor.
Son Ankaraspor maçından sonraki basın toplantısında bir arkadaşamız
"niye Hasan Şaş'ı tercih ettin" diye sordu Gerets'e.
Belçikalı hoca bu soruya, çok duygusal, çok romantik ve tamamen
futbolcusunu koruyan-kollayan bir yorum getirdi.
Almancası oldukça etkileyiciydi, Gerets'in söylediklerinin
Türkçe'si, biraz dan dun oldu.
Ve tatsız ve tuzsuz ve çok kuru.
Keşke Keser, kelimesi kelimesine tercüme etseydi.
Ve.
Galatasaray hocasının daha iyi anlaşılmasını istiyorsa, hocasının
bir sürü hoş ve zarif özelliğinin ortaya çıkmasını istiyorsa,
profesyonel tercüman tutmalı.
Kelimesi kelimesine tercüme eden.
Hem Gerets rahatlayacak, hem Keser, hem de Galatasaray.
Ve.
Tabi bence.