Mehveş EVİN/MİLLİYET
Olmadı İsmet Bey!
GDO’lu ürünler bizi açlıktan kurtaracak, istemezükçüleri
dinlemeyin! GDO’ya hayır diyenler bilimi reddediyor! Hürriyet
yazarı İsmet Berkan geçen hafta GDO’yla ilgili bu minvalde bir yazı
yazdı. Ne de olsa insanız ve hepimiz hata yaparız. Ancak bilim
yazıları da yazan bir köşe yazarının, bilimi de katarak böyle
iddiaları gerçekmiş gibi sunmadan önce konuyu farklı yönleriyle
araştırması gerekir. Berkan’ın durduğu nokta, Başbakan Erdoğan’ın
nükleer enerji için sarf ettiği veciz sözünü hatırlattı bana:
“Tüpgaz da tehlikeli, kullanmıyor muyuz?”
Berkan’ın yazısındaki ‘bilimsel’ hatalara gelmeden önce, GDO
tartışmalarının neden bu kadar hararetli olduğunu anlamanız
açısından hatırlatayım:
Stratfor yazışmalarının (Kablogate) ifşa edildiği Kasım 2011’de,
ABD’nin sadece politik değil bazı ekonomik diplomasi atakları da
yer alıyordu. Şubat 2005’te ABD büyükelçisi Edelman, ‘Türkiye’deki
cahil kitlelerin’ bilimsellikten uzak olduğuna dikkat çekmişti.
Büyükelçiliğin Türkiye’deki ilgili paydaşlara güncel ve bilimsel
bilgi sunmaya devam edeceği, ayrıca kamunun ‘biyoteknolojinin
‘olumlu’ yönleri’ konusunda bilgilendirilmesi için Bilim ve Teknik
dergisiyle bağlantıya geçileceği telgrafta belirtilmişti.
Şirket politikaları
Telgrafın ardından Illinois Üniversitesi’nden mikrobiyolog Dr.
Bruce Chassy’nin Türkiye’de çeşitli üniversiteleri ziyaretinin
makam tarafından ayarlandığını da öğrendik. (Haberin şu adresten
okuyabilirsiniz: biamag
http://bianet.org/biamag/bilim/133975-abdden-turkiyeye-gdolu-telgraflar)
Anlayacağınız GDO sözkonusu olduğunda sadece bilimsel gerçekleri
değil, ABD’nin ve çokuluslu şirketlerin dünya çapındaki gıda
politikalarını da tartışıyoruz. İsteyen, istediği araştırmayı
referans alır elbet. Ancak Monsanto şirketinin, GDO politikalarını
istediği gibi uyguladığı Hindistan gibi dev bir tarım ülkesinde
yaşanan dramı görmezden gelemeyiz. Maalesef bu işler “kontrol
edersiniz olur biter” diye kestirip atmakla olmuyor! Zira GDO’lu
ürünü yetiştirmeye başladığınız anda biyoçeşitlilik azalıyor.
İsmet Bey’e naçizane tavsiyemiz, “doğal olan her şey iyidir”
söylemine “hurafe” demeden önce GDO’lu ürünlerle sağlık ilişkisini
inceleyen araştırmalara şöyle bir göz atması. Ve kendine şunu
sorması: Madem GDO’lu ürünler bu kadar matah, neden kendi tabiriyle
“tuzu kurular” organik pazarlara koşuyor? Neden çocuklarını ABD’den
getirtebilecekleri GDO’lu ürünlerle beslemiyorlar?
TÜRKiYE’DE GDO’LU ÜRÜN YOK Ki!
Gıda ve tarım konusunda ülkedeki tek ‘bilimsel’ otorite Ziraat
Mühendisleri Odası, Berkan’ın yazısındaki temel hataları
düzeltiyor. Yerim dar, kısaltarak aktarıyorum:
* Kimse biyoteknoloji ürünlerini toptan reddedemez. İtiraz
noktamız, GDO’lu tarım ürünlerinin abartılı ve gerçekle bağdaşmayan
bir şekilde reklamının yapılması, olumsuzluklarının görmezden
gelinerek tüm insanlığın ve doğanın (geri dönüşü olmayacak şekilde)
kobay olarak kullanılması.
* Yediğimiz her şey GDO’lu değil. Tarım Bakanlığı GDO’lu tohumla
tarım yapmayı 1998 yılında yasakladı. Alanı düzenleyen ilk GDO
mevzuatı 2009’da, Biyogüvenlik Yasası 2010’da yürürlüğe girdi. Bu
çerçevede bugüne dek GDO’lu 19 adet soya ve mısır çeşidine sadece
yem amaçlı izin verildi. Doğrudan insan gıdası olarak izin verilmiş
GDO’lu bir ürün yoktur.
* FAO’nun 2002 raporuna göre dünyada açlık tarımsal üretim
yetersizliğinden değil, üretilenin adil paylaşılmamasından
kaynaklanıyor. Dolayısıyla açlığın nedenini tarımsal üretim
yetersizliği olarak görmek son derece yanlış bir saptama.
* Türkiye’nin GDO’suz tohumla ürettiği mısır ve soya verimi, dünya
ortalamasının üzerinde; bu ürünleri yüzde 90 oranında GDO’lu
tohumla yetiştiren ülkelerin hemen hepsinin oldukça üzerinde.
* Dünyada GDO’lu tohumla tarım yapılan arazilerin neredeyse yarısı
tek başına ABD’ye ait. GDO’lu tarım ABD Tarım Bakanlığı Ulusal
İstatistik Servisi verileri kullanılarak yapılan bir çalışma, bu
ülkede 1996-2009 yıllarını kapsayan 13 yıllık süreçte GDO’lu
tohumla tarım yapan çiftçilerin, GDO’suz tohum kullanan
meslektaşlarına oranla 144 bin ton daha fazla tarım ilacı
kullandıklarını ortaya koymuştur (Benbrook, 2010).
* Berkan’ın iddiasının aksine soğuğa dayanıklı buğday çeşidi,
doğada var. Hibrit domates ise GDO’lu domates değil! Hibrit,
birbirini dölleyebilen bitkilerin oluşturduğu melezdir! GDO’daysa
tohuma bir toprak bakterisinin zehir salgılayan genini aktararak,
bitkinin tüm dokularında zehirli protein üretimi sağlar.