MEHMET BARLAS / SABAH
Sentetik beyaz Türklerin dayanılmaz
hafifliği
Bir dönemin merkez-kitle gazetesi olan Hürriyet'in geldiği
noktaya bakın. Bir köşede "Başbakan Erdoğan müthiş adam. Yunanlılar
bile 'Neden bizim de bir Erdoğanımız yok' diye yakınıyorlar"
denilecek.
Başka köşede de "AK Parti'nin tabanı berbat... Demokratikleşme
atılımını destekleyen liberaller de berbat" denilecek.
Buna "Ustaca siyaset etmek" denilmez mi?
Cumhuriyet'in ilk yıldönümünde Ankara'daki Fresko gazinosunda
Başbakan İsmet Paşa, Rus sefirinin şişman eşi ile dans
etmektedir.
Orgeneral Fahrettin Altay "Paşa, dans mı yapıyorsun" diye oturduğu
yerden laf atar.
İsmet Paşa da dans pistinden "Hayır, siyaset ediyorum" diye cevap
verir.
Nişantaşı lokantalarının kapılarında görünerek "Beyaz Türk"
oluveren biri de aynı gazetede "Kenan Evren ve arkadaşlarının
yargılanma ihtimalinden söz edilirken neden Mehmet Barlas'ın da
yargılanma ihtimali gündeme getirilmiyor acaba" diye yazmıştı
dün.
İçeriden ve dışarıdan
Aydın Doğan'ın sofrasında kendisini kimin adam ettiği konulu
tartışmaları dinlerken, 12 Eylül dönemi Milliyet'in öyküsünü de
Aydın Doğan'dan sorsaydı, mütecaviz cahilliğine bir yıldız daha
takmazdı.
1980 yılı, bir basın patronu ailenin (Karacanlar) Bab-ı Ali'den
çıkışının da tarihiydi.
Okurlar gazeteleri, gazete patronlarını ve gazetecileri, hem güncel
konumları, hem de izledikleri zaman süresi boyutunda, dışarıdan
değerlendirirler.
Gazeteciler ise, içinde bulundukları mesleği izlemezler, onunla
yaşarlar.
Örneğin bir büyük gazetenin patronun malına mülküne ve
televizyonuna gazetesine el koyulup kendisi de cezaevine
gönderilirken, onunla baştan beri her adımı birlikte atmış yayın
yönetmeni hem zengin hem de gazete patronu olmuşsa, bu okur için
ilgi çekici bir haberler sürecidir.
Ama olayları içinde yaşayan bir gazeteci için bu, mesleğin
traji-komik bir serüvenidir.
Ya da kuşaklar boyu bir büyük gazetenin sahibi olan aileye o
gazeteyi sattırıp, yeni patronu ilahlaştıran yayın yönetmenlerini
içeriden izler mesleğin mensupları.
Çünkü onların sonunda daha yeni patronlar arayacakları tahmin
edilebilir.
Onlara da sıra gelir
Ama çakma Nişantaşlı
sentetik Beyaz Türkler için bütün bunlar önemli değil.
Kanal 7'den CNN Türk'e geçmek, onlar için hayattaki en büyük
aşama.
Ama zavallılıkları ortada.
Türkiye'nin kendi tarihiyle hesaplaşmasına ve yarına dönük
ufuklarına böyle bakıyorlar.
Hasis adam oğlunu düğüne götürmüş.
Yemeklerin sıralandığı büfenin başında "Oğlum bol bol ye... Yarın
için de ye, öbür gün için de ye" demiş.
Oğlan babasına itiraz etmiş, - Dur baba... Önce dün ve önceki gün
için yiyeyim de, sonra sıra yarına öbür güne gelir!
Bu fıkrayı bugüne de getirebilirsiniz.
Lokanta seçkini
- Evladım... Siyasi tabloyu sadece Sünni- Muhafazakâr ittifakına ve
Liberallerin konumuna endekslemek, düşünce tembelliği ve kötü
niyetlilik değil midir? Kürt realitesi... Ermeni sorunsalı...
Kıbrıs'ta çözümsüzlük... AB üyeliği projesi... Demokratikleşme...
Askeri ve bürokratik vesayete son verme... Bitmeyen
andıççılıklar... Bunları nasıl izah ediyorsun?
- Dur baba... Önce Park Şamdan'ı, Salomanje'yi, House Cafe'yi
anlatıp, ne kadar seçkin bir konuma geldiğimi hatırlatayım... Sonra
Mehmet Barlas'ı yargılayıp, Turgut Özal'ı da 12 Eylül'cü ilan
edeyim. Beni adam edenler "Yaz" derlerse diğer konulara da bir gün
girerim.
DÜZELTME- Dünkü yazımda hata ile Mehmet Emin Karamehmet'in
"Amortisör kaçakçılığı"ndan yargılandığını yazmışım. Doğrusu
"Caterpillar kaçakçılığı" olmalıydı.
*******AHMET HAKAN'IN O YAZISI*********
Kimse sormuyor bari ben sorayım
BİR: Başbakanımızın bir akrabası tarafından yönetilen ATV adlı televizyon kanalında yayınlanan bir dizideki “eşcinsel yatak sahnesi”, neden muhafazakâr basınımızda şöyle esaslı bir patırtının kopmasına neden olmadı acaba?
İKİ: Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanma ihtimalinden söz edilirken neden Mehmet Barlas'ın da yargılanma ihtimali gündeme getirilmiyor acaba?
ÜÇ: Aksiyon filmlerinin doğal platosu olan New York denilen kentte, bir Türk filmi için çekilen kıytırık bir araba yakma sahnesinin bütün gazetelerimize “Mahsun New York'u ateşe verdi... Bütün New York bunu konuşuyor...” falan diye haber olması hangi kompleksin ürünü acaba?