MEHMET ASLANTUĞ HANIMIN ÇİFTLİĞİ'NDEKİ ROLÜ NEDEN KABUL ETTİ

Kanal D'nin sevilen dizisi Hanımın Çiftliği'nde başrollöre oynayan Özgü Namal Öe Mehmet Aslantuğ soruları yanıtladı.

Google Haberlere Abone ol
MEHMET ASLANTUĞ HANIMIN ÇİFTLİĞİ'NDEKİ ROLÜ NEDEN KABUL ETTİ

İçimde bin kadın var Güllü sadece biri...  
 


Özgü Namal, kendisini Güllü ile kıyasladı: O taktikçi bir kadın. İlişkilerimde kesinlikle Güllü gibi taktikçi değilim. Ben hırslı değil, tutkulu bir kadınım. Bir erkeğin gücü ve parasıyla yaşayamam...


Cuma geceleri Kanal D’de milyonları ekran başına kilitleyen Hanımın Çiftliği dizisi yayınlanmaya başladıktan sonra ilk kez kapılarını VATAN’a açtı. Güllü karakterini büyük bir başarıyla canlandıran Özgü Namal, sorularımızı yanıtladı:


* Güllü çoğu kadın oyuncu üzerinde eğreti durabilecek zor bir karakter...


Bu biraz oyuncu olmakla alakalı yani bir oyuncunun çok esnek olması gerektiğine inanıyorum. O yüzden de ben- mış gibi yapıyorum. Bu bir yalan. Sizi bir yalana inandırıyorum. Önce ben inanmalıyım. Ben inanırsam siz de inanırsınız. Bizim işimiz bu, yalan satıyoruz.


* Dizinin ilk bölümlerinde daha zayıf görünüyordunuz ekranda. Şimdi biraz daha kilolu ve kadınsı görünüyorsunuz. Kıyafetlerde özel bir destek mi var?


Hiç özel bir destek yok. Saçlarım kesildi, belki o biraz yüzümü açtı. Elbiseler biraz döneme uygun. Başta zayıf gözükmüyordum aslında. Kıyafetler birebir belli bir konsepte göre tasarlandığı için başta vücut hatlarımı saklayan ve göstermeyen kıyafetler giyiyordum. Şimdi ortaya çıkartmaya başlıyoruz. Gerçek vücudumu yeni görmeye başladınız ve daha da göreceksiniz.


* Muzaffer otoriter bir erkek, Güllü de saf olmasına rağmen onun elinde tutabilen bir kız. Sizce ilişkilerde kadınlar daha mı taktikçi?


Ben ilişkilerde taktik işin içine girdiği zaman ilişkinin duygusu ve ruhunun bozulacağına inanıyorum. Doğal ve kendin olmak en güzeli.


* Siz hırslı mısınızdır?


Hırslı değilim, tutkuluyumdur. Yaşamaya, hayata dair tutkularım vardır. Hırs bana biraz daha ucu açık gelirken tutku daha yakın geliyor.


* Güllü terk edilmeyi yediremediği için türlü intikam oyunlarına girişiyor, sizin hayatta böyle oyunlarınız var mıdır?


Ben intikam duymam, sözünden bile hoşlanmam. Hiç böyle şeyler yapmadım hayatımda. İntikam almam, affetmeyi ya da gitmeyi seçerim. Çünkü herkesin kendince sebepleri var. Güllü’nünki de çocukça bir hırs.


* Siz tamamen Güllü’nün tersisiniz o halde?


Tabii ki, Güllü benim içimdeki 1000 tane kadından bir tanesi. Onu çıkartıyorum. Neden başkasının gücüyle, parasıyla var olmaya çalışayım. Rolüme benzeyeceğim diye bir şey yok. Benim içimde de yüzlerce kadın var sonuçta.


* Dayak sahnesine RTÜK ‘aşırı şiddet unsuru taşıyor’ dedi.


Ben kadına şiddeti özendirdiğine zerre kadar inanmıyorum. Tam tersi böyle yaparsanız kadın da evden kaçar, kız da evden kaçar her şey tam tersi oluru söylüyoruz. Biz o sahnelerde çok eğlendik ve güldük.


Kitaptaki Muzaffer daha köşeli bir adam


Mehmet Aslantuğ, uzun bir aradan sonra oynadığı dizide başarılı bir performans sergiliyor.


Mehmet Aslantuğ: Romandaki Muzaffer çok sert ve köşeli bir adam. Sadece romandakinden ibaret bir Muzaffer, uzun soluklu olmazdı. Sertliğine, romantizm ilave ettik. Daha eğitimli, bilgili bir adam oldu



2005 yılında Bir İstanbul Masalı dizisi bittikten sonra 4 yıl boyunca hiçbir televizyon projesine ’Evet’ demeyen Mehmet Aslantuğ suskunluğunu bozduğu Hanımın Çiftliği dizisiyle bir fenomen yarattı.


* Mehmet Aslantuğ, yıllar sonra Hanımın Çiftliği dizisindeki Muzaffer Ağa rolünü niye kabul etti?


Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği, bir döneme ışık tutarken siyasi derinliği kullanabilen, feodal zemini iyi anlatan, aşk ve ona dair çelişkileri, yanılgıları veya ihanetleri derinlikli işleyebilen bir roman. Okuyucuyu sarıp sarmalayan bir illüzyonu da var. Orhan Kemal sırça köşküne çekilmiş bir yazar da değil zaten. Yalın ve net. Benim için önemli olan şu oldu. Senaryo, romanın ruhunu korumaya çalışırken, yeni sorumluluk alanlarını kullanacak mı? Kullanacaksa nasıl, hangi derinlikte! Muzaffer bu sorumluluğun ürünü biraz. Daha farklı, daha derinlikli, daha çok kişilikli... Bu yüzden kabul ettim. Sadece romandaki kadar bir Muzaffer’le; yani daha köşeli, daha sert ve mutlak kötü bir Muzaffer’le Mehmet Aslantuğ buluşması, en azından televizyon ortamı için çok akıllıca da olmazdı zaten. Yorum getirme fırsatı oluştu. Hayat siyah ve beyazdan ibaret değil. Bizim sektör “mış” gibi davranmaya pek meraklıdır!.. Bilir-miş gibi, iyi-miş gibi..vb. Böyle olunca insan uzun aralar vermek zorunda kalıyor tabii. 15 yıl da, 17 film teklifine, çekilmiş hallerine bakarak ’Eyvah!’ diyemiyorsa insan, “mış” gibilikten dem vuruyor tabii. Sağlık olsun! Aktörlük hiç umurumda değil. Bazıları ’Aktör olmasaydım eğer, ne olurdum bilemiyorum’diyorlar. Yok öyle bir şey.


* Siz karakter itibarıyla çok kibar ve İstanbul Beyefendisi gibi durduğunuzdan dolayı Muzaffer Ağa karakterini üzerinize oturtamayanlar olmuş...


Toplum, alıştığı biçimde sevdiği; ayrıca gönül verdiği bazı simaları arzu etmedikleri biçimde ve eylemde görmek istemiyor. Üstelik, başta da söylediğim gibi, Romandan biraz daha farklı, daha renkli bir Muzaffer tasarlandı. Oradakini birebir uygulamak daha itici olabilirdi. Bu bir sinema filmi değil çünkü, dizi tasarımı. Doğrudan evlere konuk oluyorsunuz ve açık TV’de yayınlanıyorsunuz. Beklentilerin çok dışında hareket etme şansınız azalıyor!


* Muzaffer kadınına, şu anki eşi Güllü’ye karşı çok hassas. O üzülmesin diye ona çok benzeyen eski eşi Behiye’nin tablosunu bile yaktı. Kendinizi ona yakın hissediyor musunuz?


Bu her an, her yerde yaşanabilir. Ne zemini, ne zamanı ne de cinsiyeti olur bu duygunun. Buradaki adam da , uzun süre arada kalıp, sonunda bir tercih yapıyor!. Çünkü bu küçük, genç, cahil kadın da Behiye üzerinden sevilmek istemiyor. Her ne kadar gönlü saklı bir biçimde sevgilisi Kemal’de kalmış, ona öfkesini diri tutmaya çalışıyor ve hatta onu arzuluyor olsa bile, bu adam tarafından da beğenilmek istiyor!


* Yaşça çok küçük kadına aşık olmasının sebebi bu hatıranın arasında sıkışmışlık ve sığınma ihtiyacı mı?


Buradaki çözüm daha çok müthiş bir benzerlikle başladı ve çok yerine oturdu. Başa dönersek kitaptaki Muzaffer daha kolay bir adam. Dertleri, istekleri çok basit!.. Güllü de cinsel çağrışımları yüksek bir kadın. Bizde durum daha farklı! Muzaffer daha karmaşık bir kişilik. Ağa ama eğitimli. Uzun sürelerle yurt dışına gidip gelen, bayağı fikri, zikri olan bir adam. Fransızca konuşuyor. Güllü’ye tutkusunun cevabı ancak Behiye üzerinden açıklanabilirdi zaten. Aksi takdir de, bu adam fabrika da ya da tarlada Güllü’yü görüp çarpılmaz. O müthiş benzerlik, bir tanışma fırsatı, o tanışma yeni bir aşkı yaratıyor.


* Arzum Hanım ve oğlunuz nasıl buldular Muzaffer Ağa’yı?


Arzum çok farklı bakar elbette. Can çocuk, söz konusu da babası. Hep “iyi, beyefendi” bilinen adamın oğlu! Üstelik onların iyileri ve kötüleri net! Arasını bulmak deşifre etmek zorunda değiller.


* İnternette hamam sahneniz hakkında sayısız yorum var. Herhalde sizi şimdiye kadar böyle rahat görmemelerinden kaynaklanıyor.


Eğleniyorlar!.. Haklılar da... O da epeyce eğlendirici bir sahneydi aslında. Herkesin bir ilki var tabii. Bu çok kıpırtıları olan bir iş. Sadece çatışma ve husumet ya da aşk barındırmıyor. O da salt cinsel çağrışımları olan bir sahne değil. İçinde hayli komik unsurlar barındıran bir sahne. Gülizar’ın kıskançlığı, oyunculuğundaki tat, aralarındaki uzaklık ama bu garip yakınlık, diyaloglara ve tavırlara yansıyan komik durum. Ayrıca hiç de fena keselemiyor!
 


Zehra Çengil / www.gazetevatan.com



 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin