Medyanın 2013 karnesini çıkarttık! Kaç gazeteci işinden oldu? İşe iade davaları ne durumda? Gökhan Küçük Medyatava'ya anlattı

2013'te kaç gazeteci işsiz kaldı? İşe iade davasını kazananlar işe dönebildi mi? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük ile Medyatava’dan Eylem Yılmaz konuştu.

Google Haberlere Abone ol
Medyanın 2013 karnesini çıkarttık! Kaç gazeteci işinden oldu? İşe iade davaları ne durumda? Gökhan Küçük Medyatava'ya anlattı

Medyada yaşanan el değiştirmelerin ardından işine son verilen gazetecilerin hukuki haklarını, haklarında açılan davaları ve gazetecilerin açtıkları davaları Avukat Gökhan Küçük ile konuştuk.



Türkiye’de gazetecilerin en büyük sorununun sendikalarının olmaması olduğunu söyleyen Avukat Küçük, Türkiye'de gazetecilerin çok yalnız olduğunu ve kendi alanlarına ilgi göstermediğini, en basit hukuki haklarını dahi bilmediklerini ifade etti.



Yazılı basından internet haberciliğine, hangi durumda gazetecinin ‘terör’ suçlamasıyla karşılaşabileceğine kadar birçok konuda sorularımızı yanıtlayan Gökhan Küçük’le medyanın 2013 yılı karnesini çıkardık.



Yazılı basında birçok işten çıkarılma gerçekleşti. TMSF’nin aldığı gazeteler oldu. Yaşanan bu değişim nedeniyle işten çıkarılacak mıyım diye kaygı yaşayan gazeteciler var. Burada gazetecilerin hakları nelerdir? Ne yapmalılar?



TMSF, örneğin Akşam gazetesi için konuşursak, orayı aldı ve yayın çizgisini değiştirdi. Akşam gazetesi iktidarın politikası doğrultusunda değişti. Burada TMSF’nin görevi bir medya kuruluşunun yayın politikasını değiştirmek değildir. TMSF’nin görevi kendisine borçlu olan şirketin örneğin Çukurova Grubu’nun borçlarını tahsil etmek. Gerek TMSF olsun, gerek herhangi bir işveren olsun gazeteciyi işten çıkarma kararı alıyorsa öncelikle bu kararın samimiyeti sorgulanır. Almış olduğu karar ne kadar doğru uygulanıyor, keyfi mi uygulanıyor yoksa gazeteci çıkarmak için bir bahane olarak mı uygulanıyor bunun tartışılması gerekir. Bu durumda gazeteci işe iade davası açabilir. İşe iade davasının anlamı, iş akdinin geçersiz ve haksız feshedildiğinin mahkeme karariyla tespit edilmesidir. Yayın politikasının bariz değişikliği halinde gazeteci ayrıca kıdem tazminatını talep ederek istifasını sunabilir. Eğer tazminatı verilmezse yine mahkemeye gidebilir. Bu çok tartışmalı olabilir mahkemede, şartları var; bunların dışında gazetecinin yapacağı pek bir şey yok.



Gazeteci hangi durumda işe iade davası açabilir?



İş akdi geçerli ve haklı sebeplerle feshedilebilir gazeteci bu durumda işe iade davası açabilir. Kanunun ön gördüğü sebeplerden örneğin İş yerinin gereklilikleri, gazetecinin davranışları, gazetecinin yeterliliği veya yetersizliği gibi çeşitli sebeplerle işveren gazeteciyi çıkarabilir. İşveren gazetecinin performansını beğenmiyorum diyebilir, davranışlarını beğenmiyorum diyebilir ve iş akdini fesh edebilir. Bunların doğru olup olmadığı mahkeme aracılığıyla ortaya çıkıyor. Bu davalarda ispat yükü ağırlıklı olarak işverendedir. Dolayısıyla mahkemeye gittiğimiz de, gazeteciyi işten çıkartan işveren bu sebebi ispatlamak zorundadır. Uygulama ise şöyle, gazete işverenlerinin göstermiş olduğu sebeplerin yüzde doksanında mahkeme işverenin haklılığının geçersizliğini tespit ediyor. Yüzde birinde filan mahkeme işvereni haklı bulabiliyor. Gazeteci bu davayı, iş akdinin feshinin kendisine bildirilmesinden sonra 1 ay içinde açabilir. En az altı ay orada çalışmış olmak zorundadır.



Peki, bu dava süreci ne kadar sürüyor? Gazeteci işe iade davasını kazandıktan sonra ne kadarlık bir süre içinde işine geri dönüyor ya da işine geri dönebiliyor mu?



Maalesef ki, işe geri dönebiliyor mu sorusuna hayır demek zorundayım. İşe iade davası aslında, yeni iş kanunundan önce bir dava biçimi olarak yürürlüğe girmişti. Amacı ise, işsizliği azaltmak, işverenin keyfi davranışlarının önüne geçmekti. Bu pratiğe çok yansımadı.



Sizin Milliyet gazetesinden bir müvekkiliniz işe iade davası açmış ve kazanmıştı. Mesela, sizin müvekkiliniz işine geri dönebildi mi?



Hayır. Mahkeme şöyle bir karar veriyor, örnek veriyorum x gazete işvereni tarafından yapılan iş akdinin feshinin geçersizliğinin tespitine diyor. Gazeteci karar kesinleştikten 10 gün sonra işverene müracaat etmek zorundadır. İşveren de 1 ay içerisinde gel başla veya hayır ben seni başlatmayacağım demek durumundadır. Şimdi ben seni başlatmam diyorsa o mahkeme hükmünün devamında da şöyle yazıyor, eğer işveren işe geri almazsa, işe başlatmama tazminatı olarak altı maaş, beş maaş brüt olarak işe başlatmama tazminatını ödemeye hükmediyor. Ayrıca çalışmadığınız süre içinde 4 aylık net ücretiniz tutarındaki haklarınıza hükmediyor mahkeme. İşveren işe başlatmadığı takdirde bunları ödüyor. Müvekkilim 16 yıllık gazete çalışanıydı, işe iade etmediler.



Bu tazminatı ödeme süresi ne kadar sürüyor? Sizin müvekkilinize hakları ödendi mi?



Henüz ödenmedi. Maalesef ki burada şöyle bir durum var, davanızın düştüğü mahkemeye göre veya işverenin gösterdiği süreye göre, hâkimin dosyadaki yeterliliğine göre bir süre işliyor. Ama bir işe iade davası kanunen 1 ay içerisinde, en fazla 4 ay içerisinde bitirilmek zorunda ama pratikte 1 veya 2 yıla yayılan bir süre var. 



"İŞTEN ÇIKARILMALARDA GAZETECİLERİN EN BÜYÜK SORUNU SENDİKASIZ OLMALARI"



Medyada yaşanan bu el değiştirmelerden sonra şuana kadar ne kadar dava açıldı? Ne kadarı kazanıldı?



Tam sayısal olarak bir rakam veremem ama iş akdinin haksız olarak fes edildiğine inanan gazeteciler örneğin, TMSF tarafından iş akdine son verilen birçok gazeteci dava açma yoluna gitti. Bunların birçoğu işe iade davasını kazandı. En son Ozan Sürücü’nün davası kazanıldı. Onun dışında size şunu söylemeliyim, eskiden gazeteciler dava açma konusunda daha korkak davranıyordu. Şimdi ise, 2005-2007 yılları itibariyle gazeteciler işverenlerine karşı dava açabileceğini anladılar ve artık dava açabiliyorlar. Burada en büyük sorun gazetecilerin sendikasız olması.



İşe iade davası açan gazetecilerin mahkeme masraflarını gazeteciler kendileri mi karşılıyor? Gazeteciler Cemiyeti mi karşılıyor?



Gazeteciler kendileri masraflarını karşılıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile ilgili bir durum değil. Cemiyetin hukuki danışma hizmeti var ama dava masraflarını karşılamıyor.



Medyada genellikle maaş sorunu da yaşanıyor. Gazeteciler aylarca maaşlarını alamayabiliyorlar. Bu noktada gazeteciler ne yapabilir? Burada hukuki hakları nelerdir? İşverenin aylarca maaş vermeme gibi bir hakkı söz konusu mudur?



Normalde işverenin, gazeteciyle anlaştığı tarihte ya da kanunlaştırılan tarihte o ücreti ödemekle yükümlüdür. Ödemediği takdir de  gazetecinin iş akdini feshi hakkı doğuyor. 5 ay, 3 ay, 1 ay ücretini alamadığı takdir de gazeteci iş akdini haklı olarak fes edip, kıdem tazminatını isteyebilir. Basın iş kanununda böyle bir hüküm yok, normal iş kanununda böyle bir hüküm var. Yargıtay, gazetecilerin de böyle bir hakkı bulunduğunu içtihatlarıyla ortaya koyuyor. 



"BATIDA HABER YAPAN İLE DOĞUDA HABER YAPAN ARASINDA AYNI HABER OLSA BİLE YARGILAMA FARKLI"



Medyada yaşanan yönetim değişikliği ile gazetecilerin işten çıkarılması yönetim değişimi nedeniyle anlaşılır bir durum fakat Gezi olayları ile beraber bir de şöyle bir şey ortaya çıktı ki, twitter’da yazılan herhangi bir şey işten atılma sebebi olarak gösterilebiliyor. En son TRT’de böyle bir durum yaşandığını biliyoruz. Twitter nedeniyle işten çıkarılma yasal mı?



Twitter’dan şahsi görüşünü paylaşmak işten çıkarılma sebebi değildir. Şöyle söyleyebilirim, bunu yapan yönetim, dünya görüşü ondan farklı biriyle çalışmak istemiyordur. İstemediği zaman ben bunu nereden yakalayabilirim diye bakıyor, araştırıyor. TRT, hükümetin yayın organı gibi davranıyor dolayısıyla, orada hükümet yanlısı, iktidar gibi düşünmeyen çalışanların olması onlar için rahatsız edici. Hatırlayın, büyük gazeteler de yazanların iş hadlerine son verildi sırf köşesinde eleştiri mekanizmasını kullandığı için. Başbakan da ben bunu beğenmiyorum, gönderin diyor. Başbakanın kaç tane gazeteciye dava açtığını ben bilmiyorum ama bir kişiye bile dava açması ifade özgürlüğünün önünde engeldir. Twitter’dan iş yerini veya işvereni eleştirdiğiniz de iş akdine son verilmesi için geçerli bir neden olabilir. Her somut olayı kendi içinde değerlendirmek lazım o nedenle bunun net bir cevabı yok.



Tutuklu gazetecilerin sayısı oldukça fazla özellikle KCK basın davasında “terör” suçlamasıyla yargılananlar var. Bir gazeteci hangi durumda böyle bir suçlamayla yargılanabilir? Hangi sorusu veya hangi haberi “terör suçu” sayılabilir?



Sorunuz güzel bir soru, aynı zamanda bu soru demokratik bir toplum olmadığımızı da gösteren bir soru.  KCK davası siyasi bir davadır. Terörle Mücadele Kanunu’nu çok geniş ve rahatça uyguluyor mahkeme. Ne sorarsanız terör suçlamasıyla karşılaşırsınız, sen gazetecisin, röportaj yapıyorsun istediğin soruyu sorabilirsin, sorduktan sonra hakkınız da örgüte yardım ve yataklıktan dava açılması bana göre tamamen kendini bilmezliktir. 3. ve 4. yargı paketleri çıktı bu uygulamaların önüne geçilebilsin diye ama biz de kötü uygulayıcılar var. Temmuz ayında terör tanımında bir değişiklik yapıldı. Biz de öyle bir terör tanımı var ki, ne yaparsanız terör kapsamına giriyor. Demokratikleşmeye yönelik bir adım atılıyorsa sonrasında iki adım geriye adım atılıyor. Batı da haber yapan ile Doğu da haber yapan arasında aynı haber yapılsa bile yargılamada farklı iddianameler ortaya çıkıyor.



Ne gibi farklılıklar? Kıstas nedir burada?



Sizin yapmış olduğunuz bir habere takipsizlik kararı verebilir, ifade özgürlüğü içinde değerlendirebilir ama Güneydoğu’daki bir bölge savcısı, sizin Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. Maddesi kapsamında yargılanmanızı isteyebilir.  Kıstası şu, devleti koruma mekanizması yani, yargıçlar, hakimler, savcılar bence devleti korumayı bıraktıkları taktirde, yasaları uyguladıkları taktirde biraz daha özgürleşeceğiz. Dolayısıyla buradaki ana konu, kanunlar ve kanunların uygulanışıdır.



“MEDYA AÇISINDAN EN HAREKETLİ YIL 2013 OLDU”



Teknolojinin gelişmesiyle internet haberciliği de ilerdi. İnternet haberciliği yapanlar gazeteci midir? Buradaki yasal düzenleme nedir? Neler suç kapsamında değerlendiriliyor? Mesela, haberler kaynak gösterilmeden kullanılabiliyor…



İnternet haberciliği yapan kişiler için Yargıtay 9. Dairesi, evet gazetecidir kararını verdi. İnternet haberciliği yapan bir gazeteci yazılı basında çalışan bir gazeteciden hukuki olarak farklı değil. İnterneti düzenleyen çok sağlık bir yasal düzenlememiz mevcut değil. Basın Kanunu'na göre, kaynak gösterilmeden haberinizin, makalenizin yayinlanmasi halinde 5000 TL'den 10.000 TL'ye kadar adli para cezası alabilirsiniz; bunun dışında bu yaptığınız haberlerin, yazdığınız yazıların, resimlerin yeniden yayım hakki saklı tutulmuşsa, yayın sahibinin iznini almak gerekir. İzin alınmazsa da 20.000 TL'den 40.000 TL'ye kadar adli para cezası ile cezalandırılabilirsiniz. Yayım hakki saklı tutulsa bile haber ve yazıların kısaltılarak basın özeti şeklinde yayılması serbesttir. Bunun dışında haber ya da yazınız eser sayılmazsa haksız rekabet hükümlerine göre dava açabilirsiniz.



2012 – 2013 yılları arasında karşılaştırma yaparsanız basın davaları adına en hareketli yıl hangisi oldu? En çok hangi davalar açıldı?



Her iki yıl da çok hareketliydi. 2012 yılında mesela Ahmet Şık’ın yayınlanmayan kitabı nedeniyle yargılanması vardı. Örneği az görülecek davalar… 2013 yılında ise bu davaların ortaya çıkışını ve yargılanma sürecini izledik. 2013 işten çıkarılmaların, el değiştirmelerin çok yoğun yaşandığı bir yıl oldu. Medya açısından en hareketli yıl 2013 yılıdır. En fazla işe iade davası açıldı.





“TÜRKİYE’DE GAZETECİLER ÇOK YALNIZ, SENDİKALAŞMALARI GEREKİR”



Türkiye basın özgürlüğü bakımında dünya ülkeleri arasında hep son sıralarda yer alıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?



Türkiye’de basın özgürlüğünün iki ana ayağı var. Görevinizi yaparken hem iktidara karşı, hem de çalıştığınız kuruma karşı özgür olmanız gerekiyor. İkisi anlamında da tam özgür hissetmiyorsanız basın özgürlüğünden bahsetmek zor. Bugün ana akım medyaya bakın, 6 gazetede aynı manşet çıkabiliyor. Tek bir yerden karar verilmiş gibi. Bana göre gazeteciliğin kökeni muhalefettir. Eğer muhalefet etmiyorsan basın özgürdür diyebilirsin, basının özgür olduğunu tespit edebilmek için en şiddetli eleştirilere bakmak lazım ve o eleştirilerin karşılığında yapılana bakmak lazım. Biz de eleştiri yaptığın da cezalandırma var, bu böyle olunca da basın özgürlüğü sıralamalarında son sırada olmak kaçınılmaz oluyor.



Gazetecilerin Türkiye’deki durumdan ve haklarından bahseder misiniz?



Türkiye’de gazeteciler çok yalnız. Sendikaları olduğu zaman biraz daha güçlü olabilecekler diye düşünüyorum.  Gazetecilerin kendi bulundukları alana özen göstermeleri gerekiyor. Örneğin, gazeteciler hep iş kazalarını haber yaparlar ama kendi haklarını bilmiyorlar. Gezi olaylarında bir sürü gazeteci yaralandı, Suriye’de kaçırılma olayları yaşanıyor vb, bunların hepsi birer iş kazasıdır. Türkiye’de gazeteci buna iş kazası demez. İş kazasını işletmek demek, gazetecinin iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgilenmek demektir. Gazete sahipleri, gazetecilerin sağlığını ve güvenliğini sağlamak durumdadır. Gazetecilerin güvenliği ve sağlığını, işverenin koruma zorunluluğu Sosyal Sigortalar Kanunu ile yasalaşmıştır. Gazeteciler bununla hiç ilgilenmediler ama bence ilgilenmeliler.



Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin gazetecileri hukuki hakları konusunda bilgilendirmek adına her hangi bir çalışması var mı?



‘Gazetecinin El Kitabı’ isimli bir çalışmamız var, hala sürüyor. Bu kitap çıktıktan sonra umarım yaygın bir kullanımı olur. Orada gazetecinin işe giriş sürecinden işten çıkışına, işe iade davalarından sosyal güvenliğine kadar her şey çok basit bir şekilde, zaman kaybetmeden okuyabileceğiniz bir şekilde hazırlanmaya çalışılıyor. Aralık sonu veya Ocak ayının ortası gibi yayınlanacak.



EYLEM YILMAZ 



eylemyilmaz83@gmail.com



© MEDYATAVA


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin