Gizem Ertük/MEDYATAVA-ÖZEL HABER
'La Casa de Papel' dizisindeki Berlin karakteriyle dünya çapında geniş bir hayran kitlesine sahip olan Pedro Alonso O’choro, Filipo’nun Kitabı’nın tanıtımı için Türkiye’ye geldi. Bu kez yazar kimliğiyle de okurlarla buluşacak olan aktör; hipnoz yoluyla yapılan bir regresyon seansıyla başka bir yaşama ve başka bir bedene yaptığı yolculuğu anlatıyor. Kalabalık bir basın ordusunun karşısına çıkan aktör, kitabının yanı sıra Türkiye ve özel hayatına dair de samimi açıklamalarda bulundu.
'Büyük bir kriz yaşadım…'
“La Casa de Papel” benim var olma sebebim bunu inkar etmiyorum, tüm dünyada çok tanındı ve izlendi. Ben de bu süreçte kendimi dengelemeye çalıştım. Birkaç yıl önce büyük bir kriz yaşadım. Ya bu gemiden atlayacaktım ya da başka bir yol bulacaktım. Ben de o yolu meditasyonda buldum. Sürekli üretken olmamız gereken bir toplumda yaşıyoruz, bu durumda insanın kendini kaybetmemesi mümkün değil. Bize ne oluyor onu bulmamız lazım. Ben meditasyonda bunu keşfettim. Kendi özümü ve niyetlerimi gördüm.
'Başka birinin kitabını okuyor gibi oldum...'
Filopo’yu yazdıktan sonra başka birinin kitabını okur gibi okudum. Hayat bana sürekli bir şeyler öğretiyordu. Hayatımı bir kurban gibi yaşamak istemiyorum, sürekli bir fırsatlar zinciri içindeyim dedim. Eğer fırsat verirseniz hayat size güzel bir çiçek sunabilir. Artık kendi bahçemin ritminde yürümek istiyorum, diye konuştu.
'Türk kahvaltısına bayıldım'
Kahveli, sohbetli uzun yemekli toplantıları çok sevdiğini söyleyen Pedro Alonso O’choro, bu yüzden Türk kahvaltısını çok sevdiğini söyledi. Hayatım bir kahvaltıdan ibaret diyen aktör, burada bir on gün daha geçirirsem sanırım pantolonlarıma sığamayacağım, dedi.
'Türkiye bam telime dokunan bir ülke…'
Türkiye’nin bam teline dokunan bir olduğunun altını çizen O’choro; burada farkettiğim her şeyin aşkla yapılmış olması… Bu da beni çok etkiledi diye konuştu.
'İçimde iğrenç bir katil var…'
O’choro defalarca katili oynamış bir aktör olarak öldürme duygusunun kendisine ne hissettirdiği sorusuna ise, her karakterin aslında içimizde yer aldığını, içinde iğrenç bir katil olduğunu keşfettiğini söyledi.
