Kriz varsa trafikteki bu kadar otomobil ne? AVM'ler tıklım tıklım... 300 liraya kahvaltı kuyruğuna giren insanlar var. Peki gerçek ne?

Benzin ve motorin fiyatı 26 liraya çıkmış durumda. İğneden ipliğe her şeye zam gelmiş durumda ama AVM'ler tıklım tıklım dolu... İstanbul sahillerindeki lokantalarda 300 liralık kahvaltı için sıraya girenler var... Peki gerçek böyle mi? İşte bununla ilgili bir yazı yazan Yeniçağ gazetesi yazarı Remzi Özdemir, işin gerçek yüzünü aktardı.

Google Haberlere Abone ol
Kriz varsa trafikteki bu kadar otomobil ne? AVM'ler tıklım tıklım... 300 liraya kahvaltı kuyruğuna giren insanlar var. Peki gerçek ne?

Yeniçağ gazetesinden Remzi Özdemir'in yazısı

Kriz varsa trafikteki bu kadar araba ne?

Kriz varsa İstanbul trafiğinin hali nedir? Benzin-motorin litresi 7 liradan 26 liraya yükselmiş halen yollar araba ile dolu. Kriz olan bir ülkede bu kadar araç trafikte olur mu?

- AVM'ler tıklım tıklım dolu. İğne atsan yere düşmez. Yemek ve restorana katında oturacak yer yok.

- Bugün araba almak isteseniz size 3-4 ay sonrasına gün veriyorlar. Satışlar o kadar iyi. İkinci elin fiyatı sıfır otomobilden bile fazla.

- İstanbul'un sahillerindeki restoranlarda 300 liralık kahvaltı için pazar sabahı kuyruklar oluşuyor.

- Kuyumcular bir dakika dahi boş durmuyor. Hepsi dolu.

- İşsizlik var deniliyor ama fabrika ve atölyeler çalışacak insan bulamıyor. Mülteciler olmasa üretim duracak!

Bunlar AKP fanatiklerinin sık sık söylediği sözler.

İlk bakışta sade bir mantıkla baktığınızda siz de böyle görebilirsiniz. Ancak olay hiç de öyle değil.

Öncelikle şunu bilmekte yarar var: Bugün yaşanan kriz belki de Cumhuriyet tarihimizin en ağır ve en derin krizi.

Bu kriz öyle bir kriz ki, dibini hiç kimse göremiyor ve bu kadar diyemiyor.

Adeta dipsiz bir kuyu gibi. Düştükçe düşüyorsun… Ne kadar düşeceğini bilmiyorsun.

Gelelim soruların yanıtına.

Öncelikle Türkiye'nin nüfusunun 84 milyon olduğunu unutmayalım.

Kriz varsa trafikteki bu kadar otomobil ne? AVM'ler tıklım tıklım... 300 liraya kahvaltı kuyruğuna giren insanlar var. Peki gerçek ne?

Bu ülkede insanlar yıllarca çalıştı ve çalışıyor. Elbette bir birikim ve bir ekonomik güce sahip olacaktır. Yani 40 yaşındasınız ve 20 yıl çalışmışsınız elinizde bir ev veya araba olması kadar doğal bir şey olamaz. Bu kadar emeğiniz nereye gidecek? İnsanlar bu ülkede 40 yıl karın tokluğuna mı çalışıyor?

Avrasya YouTube kanalında Evren Devrim Zelyut ile yaptığımız programda, "elinizdeki paranızın, evinizin yarısını alacaklar" diye bir cümle kullandık.

İnsanlar bunu anlayamadı. Sandılar ki, bankadaki paranın yarısına veya evinin yarısına el koyacaklar.

 

Elbette öyle değil!

Enflasyonla alacaklar ve alıyorlar da.

Türkiye'de resmî enflasyon yüzde 72. Başka grupların ölçümlerine göre yüzde 160 seviyesinde. Bu senin temel ihtiyaçlarının fiyatının ortalama yüzde 100'e yakın arttığını gösteriyor.

Peki gelirin yüzde 100 arttı mı? Hayır?

Bankada birikimi olan parasına enflasyon kadar faiz alabiliyor mu?

Hayır? Tam tersi resmî enflasyonun yüzde 72 olduğu bir ülkede sen yüzde 16 faiz alıyorsun. Yani yaklaşık 60 puan paran değer kaybediyor.

100 bin liran var ve bunu yüzde 16 faiz ile bankaya yatırdın. Bir yıl sonra 116 bin lira oluyor. Bu paranın yüzde 72 kadar değeri enflasyon nedeniyle buharlaşıyor. Yani alım gücü düşüyor. 116 bin liran enflasyonun altında kazandığı için yüzde 56 oranında eriyor. Yani senin paran değeri bir yıl önceki 60 liraya eşdeğer bir alım gücüne sahip oluyor. Yani 16 bin liralık faiz gelirine rağmen sen paranın 40 lirasını kaybettin. Bu para nereye gitti? Bankalar aracılığı ile enflasyonun çok altında kredi ile lüks ev alanlara, fabrikasına nakit olduğu halde kredi kullananlara gitti. Yani servet transferi.

Paranın yarısına yakını gitti. Peki evin nasıl gidecek?

 

İşte halen krizi görmeyip, normal hayatına devam ettiğin için. Alım gücün yüzde 72 düşmesine rağmen ve gelirin o oranda artmamasına rağmen yaşamını aynen sürdürdüğün için.

Politikacılar seni aldatıyor. Enflasyon geçici diyor. Sen de harcamanı normal yapıyorsun. Bir süre sonra borçlarını ödemek için ya da yaşam standardını korumak için kiradaki ikinci evini satmak zorunda kalacaksın.

Bakın halkın bankalara ve finans şirketlerine olan borcu 1 trilyon 144 milyar liraya yükseldi. Bunun sadece yüzde 77'si bireysel krediler. Yani mal mülk alımında kullanılmamış. Sadece alınmış ve yenilmiş. Bunları ödemek için hanımının kolundaki bilezikleri satacaksın. Bir süre sonra da arabayı ve evi.

Enflasyon böyle bir şey. Seni yavaş yavaş fakirleştirir. Tıpkı yaşlanmak gibi. Bir gün ölüm kapını çaldığı gibi. Fakirlik de kapını çalacak.

Gelelim otomobile... Yok satması talepten değil üretimden kaynaklanıyor. Yani çip krizi nedeniyle fabrikalar yeterince üretim yapamıyor.

AVM'lerin doluluğuna gelince, çoğunda kuru kalabalık. İnsanlar bir yere gidemediğinden burada özellikle fast food ile karın doyurmanın derdinde. Bunu nereden anlıyoruz? AVM cirolarındaki yüzde 60'a yakın düşüşten.

 

Son olarak fabrikaların çalışacak işçi bulamadığı palavrasına değinmek istiyorum.

Siz bir bilgisayar mühendisine asgari ücret verirseniz, fabrikalarda asgari ücretle 8 değil 14 saat çalıştırmak isterseniz elbette bulamazsınız.

Türkiye, derin bir fukaralık çukuruna düştü ve yakında bu gerçeği ile daha net yüzleşecektir.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin