´KORUTÜRK İSMİNİN HANGİ U HARFİ ÜZERİNDE NOKTA VAR?´

Bu bir uzmanlık sorusu değil elbette. Bir Türk´ün bir Türk´e soracağı soru da değil. Time dergisi editörünün, bir zamanlar muhabiri olan M.Ali Kışlalı´ya sorduğu "haberi düzeltme" sorusu. Haberdeki imlalarda bu kadar hassas olan Time´ın yayınlandığı ülkenin bir basın organı New York Times bugünlerde "yalan haber" skandalı ile çalkalanıyor. Peki, "Olay ortaya çıkınca Türk meslektaşlarıma hoşgörüyle bakmak gerektiğini düşündüm" dedirten ne?

Google Haberlere Abone ol
´KORUTÜRK İSMİNİN HANGİ U HARFİ ÜZERİNDE NOKTA VAR?´

Haberin doğrusu



M.Ali Kışlalı



Korutürk'ün Cumhurbaşkanı olduğu günlerdeydi.
Bir gece, sabaha karşı saat 02'de çalan telefonla uyandım. Türkiye muhabirliğini yaptığım Time dergisinden arıyorlardı. Yayımlanacak yazıların son kontrolünü yapan bir bayan görevli bir yazıda ismi geçen
'Korutürk isminin hangi U harfi üzerinde iki nokta var?' diyordu. İstediği bilgiyi verdim. Sonra da New York'ta saatin kaç olduğunu sordum. 'Kusura bakma' yanıtı alıp telefonu kapadım.

Time dergisi 5-6 milyonluk tirajına ve bütün dünyada yarattığı itibara sözünü ettiğim benzer titiz uygulamalarla sahip olmuştu.

36 yıl muhabirliğini yaptığım New York Times için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Ama bu dünyanın en itibarlı gazetesinde bir buçuk yıl uydurma haberler yayımlanmış olması ortaya çıkınca; hata yapan, doğru olmayan haberler yayımlayan Türk meslektaşlarıma hoşgörüyle bakmak gerektiğini düşündüm.

Gazeteleri, çok gerilere giden meslek alışkanlığımı daha ziyade yöneticilik masasında edindiğim için, şimdi eleştirel gözle okuyorum.

İster istemez de kimi haberlerle ilgili hususlar dikkatimi çekiyor.

'Emekli Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Demirel'e sağ kesimi toparlasanız dedi' haberi, Demirel tarafından yalanlandı. Demirel, Karadayı ile görüşmediğini söyledi.

ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Myers'in telefonla Orgeneral Hilmi Özkök'ü aradığı yazıldı. Konuşmadan ayrıntılar verildi. Sonra böyle bir telefon görüşmesi yapılmadığı açıklandı.

En itibarlı gazetelerimizde, doğru olmadığı çabuk anlaşılan, yazarının imzasıyla yayımlanan haberler pek nadir değil. Hele spor sayfalarında sayılarını bile saptamak kolay olmuyor.

Örneğin en ciddi gazetede bile, doğru olmadığı çabuk anlaşılan, 'Yanal, Fenerbahçe ile anlaştı' haberi ayrıntılarıyla yayımlanabiliyor.

Bir de yabancı dil bildiği düşünülen sütun yazarlarından, yazısının başlığına koyduğu, içinde de kullandığı İngilizce kelimenin imlasını yanlış yazıp kontrol zahmetine katlanmayanlar da görülüyor.

Bütün bunları kuralları değişmiş hızlı gazetecilik döneminin cilveleri mi saymak gerek?

Ya başyazar unvanlı bir gazetecinin sütununu bir pornografik öyküyle doldurmasına, bu duruma kimsenin fark edip tepki göstermemesine ne demeli?

İstanbul'un yoğun gece yaşamının acaba; alkol etkisiyle başmakale sütununa yansımasıdır, deyip geçmek mi gerekir?

Düşünüyorum; Hürriyet'in Ankara Bürosu'nu yönettiğim yıllarda, Ertuğrul Özkök gazetenin yayınını itibarlı diğer gazetelerinkiyle karşılaştıran raporlar hazırlar, Hürriyet'in eksiklerine dikkat çekerdi.

Milliyet de şimdi bir süredir okurlar adına gazeteyi izleyen, kendi gazetesini eleştiriden çekinmeyen bir 'ombudsman' köşesi ihdas etti.

Gazetelerin sayfa sayıları artıp daha fazla yazı ve haber yayımlanınca kontrol mekanizması da güç işliyor. Sadece dizgi sistemlerindeki gelişmeler
ancak kelime-harf hatalarının önlenmesine yardımcı oluyor.

İçeriklerle ilgili kontrol gene insan unsuruna, iyi yetişmiş gazetecilere kalıyor.

İlk muhabirlik yıllarımı, bir süre gazete yöneticiliği yaptıktan sonra, Abdi İpekçi'nin Milliyet'inde yaşarken öğrendiğim kuralları tüm meslek hayatımda uyguladım. Yabancı muhabirliklerde bundan dolayı hiç zorluk çekmedim.

Şimdi değişmiş koşullar içinde sergilenen gazetecilikte haberin doğrusunu aramak ve bulmak her zaman kolay olmuyor.

* * *

SPOR NOTU: Galiba sporla ilgili okurlar, ülke sorunlarıyla ilgililerden daha aktifler. Olup bitenler hakkında sadece aralarında konuşup eleştiride bulunma yerine, yazıyla ya da elektronik posta yoluyla tepkilerini en uzak yerlerden bile ortaya koyabiliyorlar. Kuzenim ve ailenin ilk spor yazarı Necati Bilgiç'in oğlu Gürcan Bilgiç, gelecek mevsimin Fenerbahçesi için eski Galatasaraylı Hakan Şükür'ü önerince ona ulaşamayanların tepkisi, yurtdışından bana kadar geldi. Sık sık gündeme futbolu dışındaki, pek onaylanmayan davranışlarıyla gelen Hakan'ın 'asla' FB için uygun seçim olmayacağını bildirenler Gürcan'ı eleştiriyorlardı. İtalya'daki
futbol yaşamını 'fiyasko' olarak vasıflandırıp, İngiltere'de kendisine kucak açan eski GS antrenörü Souness ile ilgili davranışlarını hatırlatıyorlardı. Hakan'ı çok yakından tanıyan Fatih Terim'in bu eski öğrencisine GS içinde yer açmamasını da haklı buluyorlardı. - RADİKAL

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin