Kalem Ajans'ın kurucusu Nermin Mollaoğlu 'yazar ajanlığı'nı Medyatava'ya anlattı!

Sayım Çınar ve ajansın kurucusu Mollaoğlu'ndan ses getirecek bir söyleşi...

Google Haberlere Abone ol
Kalem Ajans'ın kurucusu Nermin Mollaoğlu 'yazar ajanlığı'nı Medyatava'ya anlattı!

Sayım Çınar



Sayimc@superonline.com



Kalem Ajans’ın kurucusu Nermin Mollaoğlu ve Bavul Ajans’ın sahibi Sayım Çınar yayıncılık, kitaplar ve çeviri pazarına dair ses getirecek bir söyleşiye imza attı. Odak ülkenin Türkiye olduğu Londra Kitap Fuarı’nın ardından konuşulacak çok şey vardı. Yeni projeler, hayaller ve Türkiye yayıncılığına dair ipuçları söyleşide meraklılarını bekliyor.

 

Yazar Ajanı, yazar ajansı tam olarak ne anlama geliyor. Ülkemizde yazarlar bu duruma alışabildi mi? Kalem Ajans bu konuda ne durumda?

Sayım’cığım bence artık yazar ajanı, edebiyat ajansı ne demek insanlara anlatmanın gereği yok. Sen benden daha önce başladın bu işlere… Geldiğimiz noktada yazar için, yazar adına çalışan kişi diye özetleyebiliriz. Bunun çeşitleri vardır, açısı vardır, tatlısı vardır ekşimişi vardır. Sadece Türkiye haklarına bakan vardır, 3-4 yazar tarafından beslenip sadece onun için çalışan, asıl zamanını başka yazarlara çamur atmakla geçiren besleme tipi ajans vardır, yurtdışından Türkiye’ye kitap telifi satmakla ilgilenen vardır. Daha da çeşitlenerek çoğalacaktır. Bence yazarlar ajans konusuna alıştılar. Kim istemez dünya dillerinde okunmak. Bence çoğu yazarımız en az 2-3 ajans ismi söyleyebilecek durumdalar.



Kalem Ajans Pegasus Yayınları’ndan çıkan Dukan diyetinin de ajansı, şu an D&R listesinde olan Martı Yayınları’ndan çıkan Tanrı’nın Unutulan Çocukları kitabının da ajansı... Kalem Ajans’ı çoğu insan sadece Türk edebiyatı ajansı olarak görüyor ama Kalem birçok yabancı yayıncının ve ajansın Türkiye haklarına bakıyor ve oradan kazandığı paralarla Türk edebiyatının dünyaya satılması için uğraşıyor. Mesaimizin çoğu aslında yurtdışından Türkiye’de kitap satmakla geçiyor. 7 kişilik ekibimizle bence çok iyi işler yapıyoruz.

 

“Hemşirelikten ajanlığa…”

 

Bulunduğun noktaya nasıl geldin? Daha önce ne iş yapıyordunuz?

Devlet parasız sınavına girmiştim. Hala var mı bu sınav bilmiyorum... Şişli Etfal Hastanesi ebe hemşirelik mezunuyum. Sonrasında öğretmen olmak istemiştim. Trakya Üniversitesi’nde İngilizce öğretmenliği okudum. Bu 5 yıllık dönemde tıp fakültesinde supervizör hemşire olarak çalıştım. Sonra Amerika’da ilk yüksek lisansımı yaptım. Bilgi Üniversitesi Ekonomi Hukuku programında ikinci yüksek lisans programıyla devam ettim. Valla hemşireden gelin almamaya çalışan bir ülkedeyiz ama kocaların en şahanesi Mehmet Demirtaş ile evliyim ve işim hayatım!

 

Türkiye’nin Londra macerasını biraz anlatır mısınız? Londra da neler oldu?

2009’da British Council tarafından verilen yılın genç girişimcisi ödülünü almıştım. British Council o yıl Edinburgh Edebiyat Festivaline davet etti. Edinburgh öncesi Londra’da kısa bir tatil yaparken Londra Kitap Fuarı ve İngiliz Yayıncılar Birliği yetkililer ile 5 çayı içerken neden Türkiye’yi “market focus” yapmıyorsunuz diye sormuştum. İlk tohumları o zaman atılan bu yoğun büyük organizasyonun yapılmış olmasından çok mutluyum. İngilizler vefalılar, Londra’daki imza törenine beni davet etmişlerdi. Çok mutlu olmuştum ama maalesef bazı yapısal sorunlardan dolayı fuarlar organizasyon komitesi hiçbir şekilde bizden faydalanamadı.



Kalem Ajans fuarın hemen öncesinde 350 kişinin katıldığı şahane bir parti organize etti. Her ülkeden çok iyi yayıncı dostlarımız böylesine ilk defa organize edilen bir Türk ajansın partisinde yanımızdaydılar. Bu da Kalem Ajans’ın networkünün başarısı olarak görüp çok mutlu olduk. Kalem Ajans’tan 4 kişi katılabildik. Aslında 5 kişi olacaktık. Kalem’e son katılan Göksun Bayraktar çok iyi bir okuldan mezun olmasına, yabancı dil bilmesine rağmen daha önce başka bir ülkeye gitmediği için İngiliz vize servisi yetkililerince İngiltere’ye gitmesi uygun bulunmadı. Dört kişi 200’den fazla toplantı yaptık. Şimdi senle röportajımı bitirince hemen raporlarımı yazmaya devam etmek istiyorum.

 

Frankfurt kitap fuarıyla birlikte Moskova, Pekin, Paris, Prag, Madrid kitap fuarları dayaklaşıyor. En çok hangi fuarda satış yapıyorsunuz? 

Bu aslında yıllara göre değişmekle birlikte Moskova fuarından artık nefret ediyorum.Türkiye’de kum ve denizden başka bir şey olmadığını düşünen Rus yayıncılardan çok sıkıldım. Annem okulu sırasında Moskova’ya gitmiş ve çocukken bize hep anlatırdı. İlk katıldığım fuarlardan biridir ama 3 kez gitmem rağmen beni mutsuz eden bir pazardır. Pekin’e giden ilk Türk ajans olduğumu söylediler Çinli yetkililer. Çok başarılı ilerliyoruz. İlk yıl 5 yazar satmıştık. Geçen yıl devam etti satışlarımız. Keşke Çinceye çeviri yapan çevirmensayısı da artsa. Paris kitap fuarına her yıl katılıyoruz. Frankafonları onların bizleri sevdiğinden daha çok seviyoruz.Prag’ta iş yok. Madrid’te onur konukluğumuz tamamen siyasi nedenlerle. Akıllıca bir kararla İspanyolca pazarının kapısı olan Meksika fuarı için uğraşmak gerekir. Sayım’cığım sen ulaşabilirsin bir bulsana başbakanımız ve cumhurbaşkanımız geçen yıl kaç yurtdışı gezisi yapmışlar. Benim 2012 yılındaki yurtdışına çıkışım tam 24 kez. Kalem Ajans’ın diğer elemanlarının katıldığı fuarları ve edebiyat festivalleri bu rakamın içinde değil. Çok gezen ve çok okuyan çok satış yaparmış demişler değil mi büyüklerimiz.

 

“Genç yayıncılara bayılıyorum.”

 

Yayıncılığımızı siz nerede görüyorsun?


Yayıncılık hayatı ile tanışalı tam olarak 10 yıl 4 ay önce oldu. İnanılmaz bir gelişme içindeyiz. Deneyimli iyi editörlerle iş yapmayı çok seviyorum. Onlardan çok şey öğreniyorum. Hala benim için derya denizler. Ayrıca genç yayıncılara bayılıyorum. Keşke bu gençler daha çok Türkiye’den genç yazar bassa, alkışlar April Yayıncılık’a bu arada…

 

Perihan Mağden sizinle çalışmaya başladı... Başka sırada hangi yazarlar var?

Sırada bir yazar yok. Ama gönlümde yeri olan, her kitabını okuduğum, hayranı olduğum, 4yazar daha var temsil etmek istediğim. Perihan Mağden öncesi bu sayı beşti şimdi kaldı 4. Sabırla bekliyorum. Kızma Sayım isim veremem. Sabreden derviş muradına erecek, benim sadece daha daha çok çalışmam lazım sabrederken. Tamam tamam birini söyleyeyim sadece ama Murathan Mungan ve daha 3 isim.

 

Türkiye telif piyasası son yıllarda hareketlilik kazandı, bunu neye borçluyuz?

Ajanslara bence.

 

Sizce Batılılar ne tarz kitap arıyor?

Genelde Türkiye kokan arıyorlar. Bazıları da sadece yazarı pazarlayabilecekleri kitap peşinde. Arayanlar buluyorlar da Sayım, aramayanlara aratmak bizim işimiz. Asıl mesele bu.

 

Dijital yayının basılı yayını alt etmesi ihtimalini görüyor musun?

Bizim yaşam süremiz bunu görmeye yetmez bence.

 

“Don Quixote’larımız o kadar fazla ki Türkiye’de iki çevirmen tanıyınca, yayıncı olunacağını sanıyorlar.”

 

Çok fazla  yeni yayınevi kuruluyor, bunu nasıl değerlendirmeli?

Çok fazla da yayınevi batıyor. Bakkal açmak için bile sermaye gerekir ama sağ olsun Don Quixote’larımız o kadar fazla ki Türkiye’de iki çevirmen tanıyınca, yayıncı olunacağınısanıyorlar. Çeviri yapıp kitabı matbaaya borçla bastırınca oldum oluyorlar ama işin reklam pazarlama tarafını hep unutuyorlar. Bazıları da buna rağmen çok başarılı oluyor. İşte onlar gelecekte 50. yıllarını kutlayacak olanlar. 

 

Bütün bu enerji nereden geliyor? Gün senin için kaç saat? Yorulduğun zamanlar nasıl birdinlenme şekli seçiyorsun?

Benim çocuğum yok, evdeki bitkiler bile şahane koca Demirtaş’ın sorumluluğunda, herhangi bir hobim yok. Ben çalışmaktan başka bir şey bilmiyorum aslında. Modadan anlamam, sağ olsun Demirtaş koca ve çok iyi arkadaşlarım sayesinde alışveriş yapabiliyorum. Politika konuşmayı sevmem ama yaptığım için çok iyi bir politika olduğuna inanırım, dünya ve Türkiye politikası hakkında saatlerce konuşabilirim, ama sen beni konuşturma şimdi. Sinema bilgisinden sınıfta kalırım, müzik dersen klasik müzik bestecisi ile evliyim ama Mustafa Sandal dinlerim. Üç tiyatro oyunu ismi sayamam, yemek yapmayı beceremem. Çalışacağım zamanımdan çok çaldığı için hapla besleneceğimiz teknolojiyi dört gözle bekliyorum. Yani ben çok sıkıcıyımdır. Sadece ve sade çalışırım. Yorulduğum zaman bir kahve daha içerim. Annem email yazmaktan bileklerim ağrıdığı zaman bile kahvedendir içme bu kadar kahve derdi. Evet ben günde en az 20 kahve tüketiyorum. Kahve markası sponsorluğuna açığım.

 

Listende çok fazla yazar var. En fazla çevrilen yazarın hangileri?

Tanpınar 42 dilde. Daha sonra Oya Baydar, Mario Levi, Tuna Kiremitçi, şaşıracaksın ama iki öykü kitabı olan Çiler İlhan. İyi ajans Türkiye’de yazar deyince akla gelen 10 yazardan birini satan değildir, zaten onlar satılacaklar ajanslı ya da ajanssız ama iyi ajans öykü kitabını da dünyada dolaşabiliyor kılmaktır. Burada biraz övündüm Sayım ama sence hak etmiyor muyum? Aman şekerim o yazarları boş ver sadece kitapları 20 bin 30 bin üstü satanlara bak diyenlere de bu bilgi güzel bir kapak olmadı mı? Yazarlarımız arasında çok şanslı olanlar var ama çok çevrilmesini çok istediğim yazarlarım da var. Kendimi başarısız bulduğum ve bunu değiştirmek için çok uğraştığım mesela Hakan Yaman bence şahane bir yazar. Mesela Vedat Türkali…

 

“Kitap ekleri olmasa yayıncılığımızın hali içler acısı olur.”

 

Kitap eklerini nasıl bakıyorsun? Kitap eklerinin satışa bir etkisi oluyor mu?

Kitap eklerini çok seviyorum. İyi ki varlar. Hepsi o kadar yoğun emek işi ki. Üstelik o ekleri çıkartan edebiyat sevdalılarının ne kadar az maaşlar aldıklarını da biliyorum. Evet bazısı çok iyi alıyor ama ne kadar ıkınsalar onlar da en iyisi olamıyorlar, bu başka mesele. Kitap ekleri olmasa yayıncılığımızın hali içler acısı olur. Bu yüzden her kitap ekinin benim kalbimde özel yeri vardır. Evet ısmarlama yazı, evet kapak pazarlıkları, evet hep iyi eleştiriler… Ne yapalım bunlar var. Ama bu gerçekler onların suçu değil. Bu çark bu şekilde ilerliyor ve o sivri dişler yeni bir şekil oluşturana kadar bu şekilde de gidecek. Her zaman söylerim tu-kaka ile ancak kaka yaparsınız. Olumlu bakmak ve sektörü güçlendirecek şekilde hareket etmek gerekir.

 

İTEF İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali’nde bu yıl tam olarak neler var? Bu festivalin geldiğini noktayı yeterli buluyor musun?

İTEF benim Kalem Ajans sonrası ikinci bebeğim. Canımım içi. İTEF’i çok başarılı buluyorum. Bu yıl ekim sonunda 5. festivalimiz olacak ve şimdiden dünya edebiyat festivalleri tarafından tanınan duruma geldi. Dünyanın en önemli 3 festivalinden biri olarak görülen HAY’in Türkiye partneri oldu. Bu konudaki destekleri için British Council’a bir teşekkür etmemin çok sırasıdır. British Council beni yılın genç girişimcisi seçmeseydi İTEF belki bu kadar şanslı doğmayacaktı. Tüm British Council Türkiye ekibine çok şey borçluyum. Tabi bu arada İTEF’in o kadar çok gönülden destekçisi oldu ki, bu bebeği büyütmek ve yürütmek için imece usulü herkes elinden geldiğini yaptı. Destekçi sayımızı görenler binlerce euroluk bütçeler bekliyor Türkiye’de ama binlerce euro ile yapılan birçok festivalden çok daha başarılı. Geçmiş dört yıl içinde 200’den fazla yabancı yazarı ağırladık. Birçok yabancı festivalle kardeş festival olduk ve oralara yazarlarımızı gönderdik. Sayın bu festivalden bahsederken çok heyecanlanıyorum. Hakkımdır Türkiye’de ilk kez böyle uluslararası biredebiyat festivali organize edip 5. yaşına getirdik. Kalem Kültür ekibi şahane!

 

“Üçüncü çocuğumuz için para biriktiriyoruz.”

 

Bir sonraki hayalin nedir?


Başbakan dedi ya üç çocuk. Üçüncü çocuğumuz için para biriktiriyoruz. Başta İstanbul’da olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinde yazar çevirmen evleri “KALEM EVLERİ” açmak istiyoruz. Türkçeden çeviri yapan çevirmenlerin, Türk edebiyatı üzerine tez yazan akademisyenlerin, ülkesinden uzaklaşıp farklı bir coğrafyada yeni romanını yazmak isteyen yazarların, yabancı gazete ve dergilerin edebiyat editörlerinin gelip Türkiye’yi soluyacakları evler olsun istiyoruz. Benim annem geçen yıl öldü. Ölmeden önce kendisiyle en son telefonkonuşmamızda kızım ne çok çalışıyorsun, değiyor mu buna, bak şu akrabamızın bilmem evi yazlığı var diye konuşmuştu. O zamanda aynısını demiştim, o kadar çok mutluyum ki ben çalışırken ve bir yazarı daha bir başka dile kazandırırken. Bunu bilen babam annemin öldüğü evi sattı ve o parayla ilk KALEM EVİNİ yıl sonuna kadar açmayı planlıyoruz. Çok insanla çok kurumla konuştum. Anlamıyorlar yapılacak bu yatırımın karşılığının ne kadar yoğun birşekilde geri döneceğini. Ee Sayım, işte böyle şekerim, kimse yapmazsa biz yazarız.

 

Eklemek istediğin bir şey var mı?

Ya bu röportajlarda konu mankeni olmak güzel de aslında ben bu işlerde tüm bu röportajı okuyacak insanların bizim ofise gelmelerini ve tüm Kalem Ajans, Kalem Kültür Derneği ve İTEF ekibi ile tanışmalarını çok isterim. Özellikle İTEF’in şahanesi her konuda her şeyi bilen Cihan Akkartal ve KALEM’in şahanesi olumlu düşün başarı gelsin efsanesi Sedef İlgiç ile sevgili yazarımız Aslı Perker’den hediye gelen süper kahve makinemizden kahve içmeye gelsinler. Biliyorsun bizim ofisi, Tünel meydana herkes gelebilir. Böylece tahsilat da yapmışoluruz muhasebecimiz Şen Şenay’ımız sayesinde.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin