´KAKILMIŞ GAZETECİ´DEN DAHA KÖTÜSÜ ´MEDYA FAHİŞESİ´

´Embedded´ olmuş, yani iliştirilmiş kimilerine göre de yataklanmış, kakılmış gazeteciler ´koalisyon güçleri´ ile yollarına tüm hızla devam ediyor. Tankların altından üstünden geçtikleri haberlere getirilen eleştirilere kulak tıkayarak. İsrailli bir gazetecinin bu gazeteciler için bulduğu isim daha da ağır...

Google Haberlere Abone ol
´KAKILMIŞ GAZETECİ´DEN DAHA KÖTÜSÜ  ´MEDYA FAHİŞESİ´

İLKER SARIER- SABAH




'Press'titution ve bizimkiler



Önceki sabah Açık Radyo'da, Ömer Madra'nın "açık gazete" programını dinlerken, duyduğum bir "benzetme", son yıllarda türeyen bir "gazeteci" tipini hatırlattı bana...



Bir İsrailli gazeteci, "presstitution" diyor ve Irak'ta halkı bombalayan Amerikan tanklarının içinden "gazetecilik yapan"ların üzerine, bombalardan çok daha öldürücü bir gönderme yapıyor...



Şu "embedded journalist"lerin üzerine doğru...



"Yataklanmış" veya "yatağa itilmiş gazeteciler"in üzerine...



"Embedded" sıfatı, İsrailli gazetecinin kullandığı "presstitution"dan daha kibar kalıyor.



İsrailli gazeteci, kelimeyi türetirken "pros" yerine, "press" koymakla yetinmiş...



Prostitude'un anlamı fahişe!..



"Presstitution" ise "medya fahişeliği" anlamına geliyor.



"Presstitution" mesleğinde kimlerin yer aldığı değil, bu meseleğin nasıl döndüğü önemli...



Bunlar, kamuoyuna "gerçekleri" aktarmak yerine, "kendilerine dikte edilmiş" haberleri, üstelik gazetecilik kisvesi ile "gerçek habermiş" gibi anlatıyorlar.



Bu kişilerin veya çalıştıkları basın kuruluşunun "yemlenmiş olması" da gerekmiyor. Bir gazeteci sırf "acarlık olsun" diye yahut rakiplerini "atlatmak için" de bir tankın içine girebilir. Daha çarpıcı görüntü ve bilgi elde etmek uğruna...



Ama bunun karşılığında bile öden bir fatura var.



Çünkü tankın içine giren gazeteci artık "bağımsız" değildir.



Anlaşma yaptığı kurumunun "emri" altındadır. Kimliğinin en değerli yapıtaşını, "bağımsızlığını" verir, karşılığında birşeyler alır.



Bu yönüyle bakılınca, İsrailli gazetecinin benzetmesinde "fahişelik" kurumuna küçük bir haksızlık var.



Nihayet bir fahişe, "kendi mesleğini" icra eder. Kimseye zarar vermez.



Buna karşılık, "medya fahişeliği", topluma, insanlığa ve dünyaya zarar vermektedir.



Yani bir fahişeden daha "beter" ve "zararlı" durumdadır.



Türk medyasında da şimdi insanların bombalarla öldürülmesine rıza gösterenleri görüyoruz.



Bu tablo, daha önceki dönemlerde, gazeteci kisvesi ile çevrilen binbir entrikanın yeni bir versiyonu, türevidir.



Fakat sanmayın ki, sırf kendi holdinglerinin maddi çıkarları için savaş çığırtkanlığı yapanları "medya fahişeliği" ile suçluyorum. Hayır!



Bir avuç petrol ve dolar için, Irak'ın yerlebir edilmesine "evet" diyebilmesi için bir insanın zaten gazetecilikten çoktan "kopmuş" olması gerekir.



Gazeteci olmayan birini, "medya fahişeliği" ile suçlamak mantığa sığmaz.



Bu savaş nihayet bitecek...



Türkiye'deki "ahlaksız dönem" de son bulacak!..



Savaşlar hızlandırıcıdır.



Bu ortam, entrikacıları, çıkarcıları, güç, para ve şöhret uğruna dolap çevirenleri daha hızla deşifre ediyor.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin