Kutlu ESENDEMİR
Reyhan KARACADAĞ
Geçen hafta Nuriye Akman ile yaptığın söyleşinin ardından,
Hürriyet’in birinci sayfasından, “Artık islamcı değilim” başlığıyla
bir haber çıktı. Artık İslamcı değil misin?
COŞKUN: Esasında İslam dininin kendisini ifade etmesi için ya da
açıklanması için sağ, sol gibi günümüz siyasi kavramlarına ihtiyaç
duymadığı kanaatindeyim. Yani İslam dini, aslında tek başına bu
dinin terminoloji kendini ifade etmeye yetiyor. Problem şurada:. Bu
dinin terminolojisinin bugünün insanı tarafından bilinmeyişinde.
Dolayısıyla bugünün insanı, bizler, hepimiz aldığımız eğitimlerle,
yaşadığımız bu dünyada birtakım anahtar kavramlarla kendimizi
anlatabiliyoruz. Sağ, sol, liberal, komünist, kapitalist diyoruz.
Bu terimler günümüzün siyasi terimleri. İnsanlar kendilerini
felsefi ve siyasi olarak bu terimlerle ifade ediyorlar. Ben de
diyorum ki; İslam bu tür terimlerle izah edilmeye ihtiyaç duyan bir
din değildir. Fakat bugünün insanına İslamı, İslamın durduğu yeri
siyasi anlamda açıklayabilmemiz için bu terimlerden
yararlanabiliriz. Yararlanmaya kalkarsak eğer, İslamcılık veya
müslümanlık, sol denilen siyasi düşünceyle, tavır alış biçimiyle
sol felsefede daha uyumlu görülüyor. Bunun nedenleri var: İslam,
sağ denilen siyasi düşünceyle de çok uyumsuz. Ben öyle görüyorum.
Hristiyanlık da böyle, İslam da böyle. Benim amacım bu konuları
aslında siyaset bilimcileri tarafından, ilahiyatçılar tarafından,
teologlar tarafından oturulup tartışılmasıdır. Bunlar
tartışılmıyorlar bile. Ben bir gazeteciyim. Ben bu konuların uzmanı
değilim. Okuduklarımdan, bu zamana kadar dinlediklerimden,
duyduklarımdan çıkarttığım benim sonuç bu. Bu sonuç doğru veya
yanlış olabilir. Ama bunun tartışılmaya ihtiyaç duyulduğunu işaret
etmeye çalışıyorum. Ama maalesef Türkiye’de bu konular açık açık
tartışılmıyor. Tartışılmalı bence. Uzmanları tarafından ele
alınmalı. Bu konularda kitaplar yazılmalı. Müslümanlar, İslamcılar
ya da dindar insanlar sağcılıkla Türkiye’de hesaplaşmalı. Bu
hesaplaşma maalesef yapılmıyor. Problem burada yani.
...
Bu görüşler ardından ne tür tepkiler aldın?
COŞKUN: Sol çevrelerden herhangi bir tepki gelmedi. Sağdan tepkiler
var daha çok. Ama mesela İslami kesimlerden olumlu görüşler çok
fazla. Benim söylediklerimi destekleyen açıklamalar var. Ali
Bulaç’ın hakkını vermeliyim: Bu görüşleri 5-6 sene önce dinledik
kendisinden. Hatta İslamcılıkla sağcılığın özdeşleştirilmemesi
gerektiğiyle ilgili ilk olarak ’80’li yılların başında “Bir Aydın
Sapması: Sağcılık” kitabını yazan kişi Ali Bulaç’tır. Olumlu
tepkiler de var. Olumsuz tepkiler de var.
Peki, kendini siyasi yelpazenin neresine koyuyorsun?
COŞKUN: Kendimi sol perspektife yakın buluyorum. Solcu müslüman
diyebiliriz mesela.
Ankara’da İslamcı-sağcı bir iktidar mı var?
COŞKUN: İslamcı bir iktidar yok iktidarda, sağcı bir iktidar var.
İslamcı diyemeyiz. Kendileri zaten kendilerini İslamcı diye ifade
etmiyorlar. Merkez sağ iktidar var. Ben bu konuda kuşku duyanlardan
değilim.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu konuda çok ısrarcı olduğu, hatta
George Bush’la görüşmesinde...
COŞKUN: George Bush’la görüşmesinde söz verdi mi, vermedi mi
bilmiyoruz.
Erdoğan’ın açıklamaları çok net değil miydi?
COŞKUN: Net olmayan tarafları da var. Mesela şöyle bir hükümet
düşünelim: Bu hükümet bir tezkereyi meclise sevk ediyor. Fakat
bakanların bir kısmı imzalamamış. Tezkerenin meclise sevk edildiği
için hükümet sözcüsü çıkıyor; bizim içimize sinmedi anlamına gelen
şeyler söylüyor. Bütün bunlar aslında çok da böyle büyük bir
isteklilik halinin ilk başka bakanlarına sirayet etmediği
gösteriyor. Ben Tayyip Erdoğan’ın da içine tam sindiği kanaatinde
değilim. O da çok fazla asılsaydı...
Savaş sürecinden önce, özellikle tezkerenin gündemde olduğu
dönemde, Kanal 7’nin haberleriyle ilgili olarak İslami çevrelerden
eleştiriler aldın. Ben de savaş konusunda senin ikilemde kaldığını,
çelişkiye düştüğünü düşünüyorum.
COŞKUN: Ali Bulaç’ın eleştirilerini ayrıca konuşuruz. Asıl konuyla
ilgili birşeyler söylemek istiyorum. Ben şöyle bakıyorum olaya.
Reaksiyon gösteren, çok fazla bu konuda tepkili olan bir insanım.
İrak’ın İran Savaşı’nda yaptıklarını düşünülelim. Ne bileyim,
İran’da devrim olmuş. Ülke daha çalkantılar içindeyken Amerika’nın
emriyle birdenbire İran’a saldırmış. Ben üniversite öğrencisiydim,
Halepçe katliamı olduğunda... Biz üniversite öğrencileri olarak,
katliamı kınayan yürüyüşler yaptık, mitingler yaptık. Konferanslar
düzenledik. ben Bir öğrenci olarak, katliamın görüntülerini, dia
gösterilerini organize ettim. Yani Halepçe katliamı beni gerçekten
çok sarsmış bir katliamdır. Kahrolsun Saddam diye bağırdım.
Kimsenin Saddam Hüseyin’den haberdar olmadığı, Halepçe katliamını
pek kaale almadığı, takmadığı günlerde 18 sene öncesinden
bahsediyorum. Ve Kanal 7’de biz her yıl hiçkimse aklına bile
getirmediği günlerde, Halepçe katliamının yıldönümünde, bu
katliamda ölenleri anan ve Saddam Hüseyin’i kınayan yayınlar
yapıyorduk. Beş yıl önce de yapıyorduk, dört yıl önce de
yapıyorduk. Şimdi böyle bir perspektifimiz varken, her insanın
yaşadığı o ikilemi ben de yaşadım. Yani bir yanda Amerika...
Gerçekten bütün dünya insanlarının söylediği gibi haksız bir
şekilde Irak’a saldıracak. Orada işte sonuçta insanlar ölecek. Bir
yandan da bu savaşa hayır derken Saddam Hüseyin’le aynı paralelde,
hani daha düne kadar Halepçe’de binlerce insanın üzerine gaz
bombaları atmış adamın yanında yer almak gibi bir ikilem. Bu
ikilemi herkes yaşadı. Ben daha fazla yaşadım. En fazla yaşayan
insanım. Her ikisine de hayır demek mümkün değil. Çünkü sonuçta
Amerika’ya hayır diyorsunuz; Saddam sizi gülerek izliyor. “He he!
Ne güzel, dünya insanları savaşa karşı” diyor. Ayrıca o koltukta o
adam oturacak. Biz “Savaşa hayır” diyeceğiz, statüko Irak’ta
değişmeyecek. Bu insanlar ne olacak. Irak toplumunun yüzde 60’ı Şii
ve hepsinin üzerinde baskı var. Kürtler zaten baskı altındalar.
Adamlar ayrılmışlar.
Şii bölgelerinde, Ummü Kasr’da Basra’da, Necef’te büyük direnişler
oldu.
Yine onlar direndi. Adam sattı ülkeyi. Ben hiçbir zaman Amerika’nın
bu savaşı mazur gösterecek, makul görecek hiçbir yayın yapmadık.
Hiçbir zaman böyle bir perspektifim olmadı. Halepçe katliamı
yıldönümü, savaşın birkaç gün öncesine denk geldi. Ben her yıl
olduğu gibi Halepçe katliamını kınadım. İnsanlar bana, “Sen
Amerika’nın işine gelen şeyler yapıyorsun” dediler. Benim derdim
Amerika filan değil. Ben bunu her yıl yapıyorum. Belki savaş
yanlısı bazı tipler, o zamana kadar ağızlarına bile almadıkları
Halepçe katlimanı çok fazla dillendirdiler ama benim böyle bir
tutarsızlığım sözkonusu değil ya da ben yeni keşfetmiş filan
değilim. Dolayısıyla Irak halkının yanında olmak, Saddam’a karşı
olmak gibi ve savaşa karşı olmak gibi zor tutturulur bir çizgi
gizlenmeye çalışıldı o dönemlerde. Savaştan önce özellikle. Bu çok
zor bir çizgi. Hergün bir de haberler akıyor, gelişmeler oluyor.
Yalpalamalar mümkün olabilir. Bu bağlamda birtakım insanlara tuhaf
gelen savaş konusunda mesafeli bir tutum izleniyormuş gibi bir
izlenim bırakan ikircikli tavırlar çıkmış olabilir. Ama buna bağlı,
bu anlattıklarımla ilgili birşey. Ama ne zaman ki sıcak savaş
başladı, o zamandan itibaren herhalde Türk televizyonlarında en
fazla insani duyarlılığı sergileyen televizyon biz olduk. Çok
çeşitli çevrelerden, “O gün sadece sizin haberlerinizi
izleyebiliyoruz. Diğerleri berbat” diye çok kişinin böyle şeyler
söylediğini duydum. AGB verilerine göre savaşla birlikte,
haberlerin izlenebilirlik oranı çok arttı. Yani biz bazen birinci
olduk. Kanal D’yi, ATV’yi, Show TV’yi, Star’ı geçtik. Bazı günler
ikinci, üçüncü olduk. Çok önemli bir sonuçtur. Genel kanalların
performanslarını gözönünde bulundurursak Kanal 7 haberin birinci
olması, ikinci olması, üçüncü olması hatta onlarla aynı düzeyde
olması çok önemli bir olaydır. İnsanlar büyük ölçüde bizi
izlediler.
(Devamı haftaya: Saddam, Irak’ı sattı... Kanal 7, El Cezire
kıyaslaması...)
KAHROLSUN SADDAM DİYE BAĞIRDIM
Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni ve Sabah Gazetesi yazarı Ahmet Hakan Coşkun gençlik yıllarında Saddam aleyhinde sloganlar attığını söyledi. Yeniharman´daki ilginç röportajda Coşkun siyasi kimliğine ilişkin de net bir tanımda bulundu... İşte o röportajın bazı bölümleri..
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin