İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den flaş sözler. Akşener, hayat pahalılığına ateş püskürdü: Ayçiçek yağı kuyrukları ülkemizin acı gerçeği

İYİ Parti'nin haftalık grup toplantısı bu hafta Salı günü yapıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, toplantıda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Google Haberlere Abone ol
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den flaş sözler. Akşener, hayat pahalılığına ateş püskürdü: Ayçiçek yağı kuyrukları ülkemizin acı gerçeği

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Akşener'in açıklamalarından satır başları: 

Dünyadaki ülkelerin, en az yarısında, yıllık enflasyon, bizim aylık enflasyonumuzdan, daha düşük.

Bir tek, Venezüella, Sudan, Surinam ve Zimbabve’de enflasyon bizden yüksek.

İşte size, Bay Kriz’in üstün ekonomi politikalarının sonucu. Surinam’la, Zimbabve’yle rekabet eden Türkiye… Gerçekten ibretlik.

EKONOMİDEKİ ZAMLAR

Mazot 20 lira. Gübrenin kilosu, en az 10 lira. Yemin kilosu, 5 buçuk lira. Silaj 1, kuru yonca, 2 buçuk lira. Çiftçilerimizin, bankalara ve finans kurumlarına borcu, 178 milyar lira. Piyasa borçlarını da katarsak, 228 milyar lira. Süt/Yem paritesi, tarihte ilk defa, 1’in altına düşmüş. Piyasada, en az 70-75 lira olan, karkas kırmızı et kesim fiyatı, Et ve Süt Kurumu’nda, hala 55-60 lira. Damızlık inekler, düveler kesime gidiyor. Kurban’da 100 malı olan çiftçinin, bugün 50 malı yok. Hayvancılık işletmelerinin birçoğu, ya boş, ya da yarı kapasite çalışıyor. Çiftçiden, 2 lira 25 kuruşa alınan buğday, neredeyse 6 liraya ithal ediliyor. Kışın ortasına gelmişiz, hala Buğday ihtiyacı karşılanmamış. Ayçiçek yağı kuyrukları da, artık ülkemizin acı bir gerçeği…

"Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Kutlu olsun"

"Bugün bol miktarda, sahte gülüşler göreceğimiz hamasi sözler duyup içi boş vaatler dinleyeceğimiz bir gün… Bugün her dakika, her saat, her gün yaşanan acı gerçeklerimizin sadece bir günlüğüne hatırlanacağı gün… Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Kutlu olsun.

Bugünün hikâyesini biliyor musunuz? 8 Mart 1857’de New York’taki bir tekstil fabrikasında, dokuma işçileri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için, greve başlar.  Bu grev sırasındaki çatışmalar sonucunda, yangın çıkar ve 120 kadın işçi, fabrikada kilitli kaldığı için, yangında hayatını kaybeder. Bu olaydan yıllar sonra da 8 Mart’ın, Dünya Kadınlar Günü olarak anılması, kabul edilir. 8 Mart’ın kökü, işte bu olaya dayanır. Yani, bugünün kadınlara atfedilmesinin sebebi bile esasında bir hak arayışını, bir mücadeleyi ve bir acıyı işaret eder.  Peki sizce kadınların yaşadığı, ön yargılar, ön kabuller ve baskılar, dünyanın her yerinde aynıyken verilen mücadeleler farklı mı? Elbette değil... Modern tarihe baktığımız zaman kadınları sürekli olarak, bir şeyler için mücadele ederken görürüz."

"Bu ülkenin kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar!"

"Bu ülkenin kadının ayağının altını öpmelisiniz kereste adamlar! Utanmadan sıkılmadan hiçbir şeyi hak etmediğimizi söylüyorsunuz. Bu ülkenin kadını her şeyi hak etti. Bileğinin yüreğinin gücü ile hak etti. Tercihlere zorlanmasıyla hak etti. Ve ailesini ülkesini milletini sağ ve ayakta tutmasıyla gösterdiği gayretle hak etti. Bir kocaman kuyruklu yalan vardır. Türk kadını mücadele etmedi diye. Hadi oradan be. Bunu söyleyenler o kadınların bu ülke için verdiği emeğin fitresini karşılayamazlar. Zekatı fazla gelir. Emeklerinin fitresini karşılayamazlar."

"Üretici düşmanı Bakan'ın “66 adımda Türk Tarımı” isimli kitabını sabırsızlıkla bekliyorum"

Bu vesileyle sayın üretici düşmanı Bakan’a hayatta başarılar diliyor aynı, ziyadesiyle feyz aldığı, eski Damat Bakan’ın yaptığı gibi yandaş yayınlardan çıkaracağı, “66 adımda Türk Tarımı” isimli kitabını, sabırsızlıkla beklediğimi, huzurunuzda ifade etmek istiyorum.

"Bu talanı imzalarken hiç mi vicdanın sızlamadı?"

Geçen hafta, bu ajandaya zeytinlikleri almışlar. Bunun sonucunda da zeytinlerimizin talan kararnamesi, bütün yasa ve yetkiler çiğnenerek, anında önümüze konuverdi.  Sayın Erdoğan; Hani, “Nass” vardı? Ne oldu Nass’a? Hazreti Nuh’un gemisine konan güvercinin ağzında, zeytin dalı var. Yüce Rabbim Kuran’da, o ağaç üstüne yemin ediyor. Bu zalimliğe yol verirken, Sure-i Tin hiç mi aklına gelmedi? Bu talanı, bu kaçak, bu hukuksuz kararı imzalarken, hiç mi vicdanın sızlamadı? “Bir tek yüzüğüm var” dediğin, fakirlik günlerinde, sofranda bulunduğunda, mutlu olduğun zeytin tanelerinin, hiç mi hatırı yoktu da imzayı basıp zeytinlikleri gözü dönmüş rantçıların yağmasına açtın? Yazıklar olsun. 

"Fesüphanallah..."

Bunlarda hiç utanma kalmadığı için, formülleri de hazır. Neymiş efendim, madeni çıkardıktan sonra, ağaçları yerine dikeceklermiş. Fesüphanallah… Şu zihniyete bir bakar mısınız? 300 senelik, 500 senelik, ekolojik mucizeyi topraktan sökecekmiş sonra da yerine takacakmış… Mübarek, sanki vida söküp, vida takıyor. Ne diyelim, Allah ıslah etsin. Bir de bu arkadaşların değişik bir huyu var; Ne zaman, yanlışlarına dikkat çeksek “Bunlaaar, Türkiye’nin zenginleşmesine karşı.” diyorlar. Üstelik bunu, böyle bir zenginliği, vicdansızların eline bırakırken demeye de zerre utanmıyorlar. Hatta üzerine bir de “Zeytinci para mı kazanıyor?” diye soruyorlar.

Zeytinci kazanamıyorsa, sen utanacaksın, sen! Bunu soracağına; “O ağaçlar gerçek birer hazine.” diyeceksin. İlla soracaksan; “Üretimde, 1 buçuk milyon tonla, dünyada dördüncü ülkeyiz. Neden İtalya kadar, neden Yunanistan kadar kazanamıyoruz?” diye soracaksın. Maalesef, aklı fikri inşaat olanların, betonarme zihinlerin bunu anlamasının imkanı yok. Rahmetli Erbakan hocanın deyimiyle sizi gibi beton kafalılar sizi.

"Biz artık bir siyasi partiyle mücadele etmiyoruz, kötülükle mücadele ediyoruz"

Bu saray çok acayip bir yer. Adeta, masalsı bir dünya… Mesela, geceleri gelen rantçıları var. Aynı diş perisi gibi, sarayın da rant perileri var. Çünkü bu periler biliyor ki Sayın Erdoğan, geceleri elinde kalemle bekliyor. “Geçerken uğradık, şöyle bir rantımız var.” diyene, basıyor imzayı… Ancak gariptir, O kalemi bir gün de milletin menfaatine kullanmayı akıl etmiyor, edemiyor. Çünkü bu arkadaşımız artık milletin değil, rantçıların adamı. Onun için, bugün gelinen noktada biz artık bir siyasi partiyle mücadele etmiyoruz. Biz, artık kötülükle mücadele ediyoruz. Bu mücadele artık, iyiyle kötünün, hakla batılın, haklıyla zalimin mücadelesi.

"Bu seçim helal ile haram arasında olacak"

Şimdiden ilan ediyorum; o sandık, er ya da geç gelecek. Ve o sandık geldiğinde, biz de bir seçim yapacağız. Bu seçim, sadece Cumhurbaşkanını veya milletvekillerini belirleyeceğimiz, bir seçim olmayacak. Bu seçim helal ile haram arasında olacak. Bu seçim, millet iradesi ile rantçı vesayeti arasında olacak. Ez cümle;  bu seçim, iyi ile kötü arasında olacak. Ve o gün geldiğinde, İyiler mutlaka kazanacak!

"Yeni yokluğumuz: İlaç yokluğu"

İşte size, milletimizin sağlığını her geçen gün daha fazla tehdit eden yeni yokluğumuz: İlaç yokluğu… Bakın, artık her yıl, ilaç yokluğuyla karşılaşıyoruz. Vatandaş, eczacıyı suçluyor.  Eczacı, ilaç firmalarını suçluyor. Firmalar, döviz kurunu suçluyor. Döviz kurunun dili olsa da konuşsa… Ama, suçlu kim olursa olsun günün sonunda olan hasta yatağında ilaç bekleyen insanlarımıza oluyor… Yanlış yürütülen, ilaç ve geri ödeme politikaları vatandaşlarımızın en kritik hastalıklarda ilaçsız kalmasına neden oluyor.

Gelin, işin iç yüzüne, birlikte bakalım: İlaç fiyatları da tıpkı akaryakıt gibi elektrik gibi dövize bağlı olarak belirleniyor. Fakat arada bir fark var:14 Şubat’ta, ilaç üreticilerimize, “İlaç fiyatlarını belirlerken,1 avroyu, 6 lira 29 kuruş kabul ediyorum. Ona göre fiyatınızı belirledim. Ya bu fiyata satarsınız ya da bu fiyata satarsınız!” dendi. Şu işe bakar mısınız? Gerçek kur, 16 lirayı aşmış bunlar, 6 liradan hesap yapıyor. Madem öyle; Buradan iktidara, bir teklifte bulunmak istiyorum. Madem devlet olarak ilaç alırken Avro’yu 6 lira 29 kuruş kabul ediyorsunuz, o zaman akaryakıt fiyatlarında da elektrik fiyatlarında da şu meşhur 5 müteahhidinizin, garantili işlerinde, köprülerin de yollarında da Avro’yu 6,29 liraya sabitleyin. Buyurun, hodri meydan.

 

 

 

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin