HINCAL ULUÇ: ADALET CİNGÖZ KİM BİLMEM. TAKMA İSİMLER ARKASINA SAKLANIP YAZMAYI DA SEVMEM

Hıncal Uluç, kendisini eleştiren Adalet Cingöz'e yanıt verdi.

Google Haberlere Abone ol
HINCAL ULUÇ: ADALET CİNGÖZ KİM BİLMEM. TAKMA İSİMLER ARKASINA SAKLANIP YAZMAYI DA SEVMEM

HINCAL ULUÇ / SABAH



"Kral çıplak" diyen gerzekler..



"Kral çıplak" öyküsü, Türkiye'den Sri Lanka'ya yaklaşık yüz ülkenin folklöründe varmış.. Ama bilinen, kayda alan ve "Çocuklara Masallar" adlı kitabının üçüncü cildinde, 7 Nisan 1837'de yayınlayan (Yaşasın internet) Hans Christian Andersen..
Cebimde bir kalem var. Doğum günümde Uğur Uludağ armağan etti. Kullanılmış bir kalem. Son oyununu elle yazmış, bilgisayar, ya da daktilo ile değil. Bu kalemle.. Üzerinde Einstein'in bir lafı var..
"Hayal gücü bilimden önemlidir.."
Çocukken bu ülkede yayınlanmış bütün masalları okudum. Dünya Çocuk Masalları.. Grimm Kardeşler ve Hans Christian Andersen.. Kafamın genişlemesi ve düşüncelerimin sınır tanımaz, kişiliğimin "Haddini bilmez" olmasında, hayal gücümü geliştiren masallar baş rolü oynamıştır.
"Kral çıplak" özellikle hoşuma gitmişti, 7 yaşımda.. Çünkü kahramanı bir çocuktu..
Öyküyü bilirsiniz..
Kıyafetinden başka hiçbir şeye önem vermeyen Krala bir gün iki terzi gelir.. "Size muhteşem bir elbise dikeceğiz. Ama sadece asil olmayanlar ve umutsuz derecede aptallar göremeyecek" derler.. Günlerce görünmez materyelle uğraşırlar. Elbiseyi bitirirler. Kralı uzun uzun giydirir ve aynanın karşısına getirirler.
Kral hiçbir şey görmez. Ama asaleti ve zekâsı tartışma konusu olur korkusuyla "Harika" der, elinize sağlık.. Sonra kostümün saray halkına sunumuna sıra gelir.. Herkes toplanır.. Kral yan kapıdan girince, alkış kıyamet kopar.. Herkes ama herkes bayılmıştır elbiseye.. Tam o sıra en ön sıradaki küçük çocuğun sesi duyulur..
"Aaaa.. Kral çıplak!.."
Şimdi bu öyküyü niye anlattım..
O gün orada olanlar içinde tek bilgisiz, kültürsüz, sanattan anlamayan, gerzek ve cahil kişinin o çocuk olduğunu söylemek için..
Yahu "Minimalizm" günümüzün en önemli sanat akımı değil mi?. Resimde, müzikte, heykelde, mimaride, iç mimaride, her türlü tasarımda..
O iki terzi, hem de yüzlerce yıl önce, Minimalizm'in doruğuna, son noktasına ulaşmışlar, kimse farkında değil.. Hele de eleştirmen geçinenler bu masalın çocuklara kötü örnek olmasını, yasaklanmasını, kitaplardan çıkarılmasını nasıl tavsiye etmiyorlar, hayret...
Tek notası olmayan müzik.. Tek harfi olmayan şiir.. Sahneye kimsenin gelmediği oyun.. Aklınıza ne gelirse.. Bunların hepsi sanat..
Yakında bir sergi açacağım. İçinde hiçbir şey olmayacak.. Boşluğu sergileyeceğim. Sonsuz boşluk.. Kim ne isterse onu hayal edebilir.. Giriş de bin lira olacak en az..
Şaka falan etmiyorum bu güzel pazar sabahı.. "BBDY" diye yazmış Adalet Cingöz.. "Bunu ben de yaparım" akımıymış..
Adalet Cingöz kim bilmem.. Karikatüre bakılırsa kadın olmalı.. Aslında takma isimler arasına saklanıp yazmayı da sevmem. İnsanın söyleyecek lafı varsa, açıkça ortaya çıkmalı.. Gizlenip sallamak kolay.. Kolay olduğu için de, benim için saygın değil..
Bir ölçüt koymuştum.. "Ben de yapabiliyorsam sanat değildir" diye.. Bence.. Dünyada bir yığın insanın aksini düşünmesi, hem de en önemli müzelerin toplanıp, herkesin yapabileceği şeylere milyonlar ödemesi, fikrimi değiştirmez..
Yüz tane ilk okul çocuğunu rastgele toplasam, ellerine boya verip "Simsiyah yapın" desem yaparlar. Ortaya çıkar, Malevich'in Siyah Karesi.. Kırmızıya boyasalar Red Square olur. Beyaza boyasalar Beyaz Kare..
Bunların üçü de var. Üçü de milyonla dolarlık fiyatları ile dünyanın en ünlü müzelerinde yıllardır sergileniyorlar. Ama dünya bir araya gelse, hiç kimse bana "Bunlar sanat" dedirtemez. Fikirler oy çokluğu ile değişmezler. Tüm dünya sanat dese, bu tek başına "Değil" diyen benim yanıldığımı göstermez. Demokrasi de zaten budur..
Cingöz Hanım, ya da her kimse, sözüm ona dalgasını geçiyor, sözüm ona kendince aşağılayan benzetmeler de yaparak..
Siyah Kare'nin izahına bakar mısınız?.
"Oysa Malevich, o kareyi, neredeyse bir yüzyıl sonra Hıncal Uluç onu kolayca taklit etsin diye yapmamıştı. 'Görünene benzemek' istemediği için, idealize edilmiş imgelerden sıyrılmak; bir süt şişesinin artık sütü temsil etmesi gerekmediğine duyduğu süprematist inancıyla boyamıştı."
Anladınız mı?. Önemli değil. Önemli olan Kara Kare'ye bakarken sizin ne düşündüğünüz.. İsterseniz, karafatmaların karanlıktaki yürüşünü görebilirsiniz orda. Ya da karanlıkta gözlerini yummuş karakedi.. Keyif de, düşünce de sizin..
Mehmet Akif de, "Ressam Haklı" şiirinde, Musa'nın Kızıldeniz'i aşmasını Kıpkırmızı bir duvar boyayan ressamın ağzından anlatmaz mı?. 1915 tarihli ve şimdi St. Petersburg müzesinde duran tablo mu eski, Akif'in şiiri mi, emin değilim. Malevich mi Akif'ten ilham almış, Akif mi, Suprematism denen bu akımla dalgasını geçmiş bilmem.
Ben bu tek kare, tek boya tablolarının bir kısmını çıplak gözle, bir kısmını fotoğraflarından gördüm. Hiçbiri bana 30 saniyeden fazla bakma hissi vermedi.
"Kral çıplak" dedim geçtim..
Oysa bunlarla mukayese edilmeye kalkışılan, "Onun için de ayni şeyler söylenmişti" denen Picasso'nun Madrid Kraliçe Sofya Müzesi'ndeki galerisi tam bir günümü götürdü. Hele Guernica'nın önünde iki saat, tam iki saat ayrılamadım.. Hipnotize olmuştum sanki, uzaktan tümüne, yakından ayrıntılarına büyülenmiş gibi bakarken..
Cingöz, bu "Bunu ben de yaparım"a bir ad koymuş ki, bayıldım.. "Hıncalizm!.."
Dilerim tutar, ben de tarihe geçerim!..


*****ADALET CİNGÖZ'ÜN O YAZISI****
'BBDY- Bunu Ben De Yaparım' akımı
Hıncal Uluç tam bir saat seyretmiş. Sonra seyrettiği dans gösterisinin (iDans Festivali/ Koreograf Emmanuelle Huynh'dan Cribles Live) "boktan" olduğunu yazmış. 'Sanat Nedir' başlığı altında... Sonra sanata sanat demek için kriterini açıklamış: "Ben yapabiliyorsam, sokaktan geçen herhangi birisi yapabiliyorsa, o sanat olmaz" diyerek... Hıncal Uluç bunu ilk kez yapmıyor. Bir çağdaş dans gösterisini "boktan" bulması o yüzden şaşırtıcı değil, Malevich'in Siyah Kare'sini de sanattan saymamıştı çünkü... Geçtiğimiz eylül ayında Tempo dergisinin çıkardığı resim tarihinin ünlü 50 tablosunun yer aldığı ekle ilgili yazdığı yazısında...
"Kitabın sayfalarını ağır ağır, sindire sindire çevirdim... İçlerinde ilk defa rastladıklarım vardı. Cana'daki Düğün mesela. (...) Görmeden ölürsem içimde ukde olacaklar var... Van Gogh'un Vazoda Ay Çiçekleri mesela. Oturup benim de beş dakikada yapabileceklerim var. Kasimir Malevich'in Kara Kare'si mesela... 106x106 santime simsiyah bir kare... O yaptı diye St. Petersburg müzesinde duruyor, paha biçilmiyor. Ben yapsam, resmi çöpe atıp çerçeveyi satarlardı. "Uluç'un Malevich karşısındaki tutumu, Kenan Evren'in Picasso karşısında, "Bunu ben de yaparım" deyişini hatırlatıyor hemen... Oysa Malevich, o kareyi, neredeyse bir yüzyıl sonra Hıncal Uluç onu kolayca taklit etsin diye yapmamıştı. "Görünene benzemek" istemediği için, idealize edilmiş imgelerden sıyrılmak; bir süt şişesinin artık sütü temsil etmesi gerekmediğine duyduğu süprematist inancıyla boyamıştı.
Uluç ve Evren'in sanat anlayışı, sanatı sadece yapmakla sınırlandıran dogmatik ve yeni bir yüzyılın ilk 10 yılını devirirken çok ender rastlanabilecek, türü tükenmiş bir bakış açısının örnekleri. Geçtiğimiz yüzyılın başında sanat, çoktan maharetten, ustalıktan arındırıldı çünkü... Bir fikir oldu birçok fikre gebe olan... İDans, Uluç'u en samimi seyirci ilan etmiş. Ben izninizle kendisini 'Hıncalizm' isimli bir eleştirel metot kurucusu olarak Wikipedia'ya yazmayı öneriyorum: 'Hıncalizm: Seyircinin kendisinden yola çıkarak sanat eserinin sınırlarını tayin etmeye kalkışması ve kendi kapasitesinin sınırlı olduğunu varsayarak bu doğrultuda eserin sanat olup olmadığına hüküm vermesi. Halk arasında ve medyada 'BBDY - Bunu Ben De Yaparım' akımı olarak da bilinir. Kurucusu usta gazeteci Hıncal Uluç'tur. Öncüleri arasında ise darbe yaptıktan sonra emekli olup ressamlığa başlayan Kenan Evren bulunmaktadır.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin