Balçiçek Pamir’le Söz Sende’nin dün akşamki konuğu
Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya’ydı. Geçtiğimiz hafta
kaybettiğimiz gazetenin başyazarı ve imtiyaz sahibi İlhan Selçuk’un
anıldığı programda Çetinkaya kendisine ve Cumhuriyet gazetesine
ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. Programın çeşitli bölümlerinden
ilginç bölümler şöyle:
Balçiçek Pamir: Siz İlhan Selçuk’la son dönemlerinde en sık
görüşenlerden birisiniz ve hatta onunla bir dizi röportaj yaptınız.
Merak ediyorum size hiç ‘off the record’ söyledikleri oldu
mu?
Hikmet Çetinkaya: Ben söylediklerinin hepsini yazdım. Hiçbirini
yazma demedi. Şunu açıklamakta yarar var; İlhan Selçuk beni biraz
deli görürdü. Biraz hiperaktif görürdü. Yazılarımda hırçınımdır,
herhalde ondan. Ben ondan farklı olarak yaşamımda da hırçınımdır.
İçimden ne geçiyorsa insanın yüzüne söylerim, arkasından konuşmam.
Şimdilerde anti-depresan kullandığım için sakinleşiyorum. Espri
tabii bu ama… kendimi tutmaya ve hiç hırgür çıkarmamaya
çalışıyorum. Gazeteci olarak uslu uslu oturuyorum.
Ergenekon iddianamesinde sizinle ilgili olarak İlhan Selçuk
“Normal değil” dediğinde biz çok garipsemiştik. Dolayısıyla çok da
garipsenecek bir cümle değil miydi o?
Ne bileyim? Şimdi dinciler benim için alkolik diyorlar
biliyorsunuz. Doğrudur ben 1982’ye kadar alkolü böyle iyi
içenlerdenim. 82’de ciddi bir ameliyat geçirdim, safra kesem filan
alındı ve ondan sonra ölüm korkusuyla bıraktım. Çünkü kıl payı
ölümden döndüm. İçmeyeceğim ben bu içkiyi dedim ama içmemek için
çok doktora gittim, tedavi olmak istedim. Doğrudur yani, çünkü içki
de kalp, şeker gibi bir hastalık. Bunu saklamama gerek yok çünkü
yüzüm ak. Hırsızlık yapmamışım, yüz kızartıcı bir suç işlememişim,
alkol almışım. İlhan Abi’nin o ‘Normal değildir’ sözünü işte
kullandılar, dinci basın dediğimiz basın. Sonradan benimle ilgili
bir yazı yazdı. O çıkınca ben üzülmüşüm sanarak – halbuki hiç
üzülmedim- İlhan Abi beni 18 yaşında tanıdığı için beni hala 18
yaşında gibi sanıyor. Bakın burada bir anımı anlatayım. Yıllar önce
Ankara’da Ertuğrul Günay’la karşılaştım, o zamanlar CHP Genel
Başkanlığı’na aday olmuş. Takıldım, ‘Sen adaylığını koydun ama
İlhan Abi’ye sordun mu?’ diye. O da bana ‘İlhan Abi beni hala Hukuk
Fakültesi 1. sınıfta sanıyor’ dedi. Yani belli bir yaş olduğu
zaman, yaş seksenleri aştığı zaman 50-60 yaşındaki insanları bir
çocuk olarak görüyor. Oysa ben bir dedeyim aynı zamanda, torunlarım
var. Ama İlhan Abi, bizim İlhan ağabeyimiz bunu konuşmuş
telefonlarda, sonra Ergenekon iddianamesine girdi.
Bunu duyunca canınız sıkılmadı mı?
Hayır canım. Balbay’la beni çekiştiriyorlar. Balbay beni bir
başkasıyla da çekiştiriyor, beni nasıl gazeteden
uzaklaştıracaklarını konuşuyorlar. Benim buna kaşım bile kalkmaz,
ondan anormal bir insanım zaten. Balbay benim yanımda gazeteciliğe
başladı bile diyebilirim, onun için Baybay da İlhan Abi de bir
başkası da benim aleyhimde her türlü şeyi söyleyebilirler,
yazabilirler. Herkese aynı şeyi göstermem tabii. Mesela Engin Ardıç
şöyle bir yazı yazdı: İlhan Selçuk kim ki Türk bayrağına sarılıyor
tabutu diye. Uğur Mumcu’nun güzel sözüyle ‘bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olunmaz” diye, eğitimli bir arkadaşımız, bir
gazeteci-köşe yazarı bir yazıyı yazarken Türk Bayrağı Tüzüğü’ne bir
bakar. Orada bu konuyu belirtiyor: Basın şeref kartı sahipleri Türk
bayrağına sarılabilir. Eğer bir köşe yazarı bunu bilmeden ‘Ey
cahiller! Buna cevap verin’ diye yazarsa ona şunu söylerim: Eğitim
almışsın ama bilmeden yazmışsın. Bu yazıyı 70’li yıllarda herhangi
bir gazetede yazmış olsa ertesi gün bilgisizliğinden ötürü o
gazeteden kovulurdu. Bütün mesele budur. Bilecek bunu, ben nereden
biliyorum. Ben de bir yazı yazıp İlhan Selçuk’tan özür dilemesi
gerektiğini, cahil ve salağın kim olduğunu kendisine sordum. Ama
onun yazdığı biçemle değil tabii.
Hasan Cemal’in Cumhuriyet’le ilgili kitabına tepkisi ne
olmuştu?
Hiç. Bu konuda yazı bile yazmadı, cevap bile vermedi. Biz
yazdık,çünkü bazı yerler eksikti, yanlıştı. Bakın İlhan Selçuk
nasıl bir insandı… Oral Çalışlar bana telefon etti İlhan Abi
hastanedeyken ‘Hasan Cemal ziyarete gelse, bir sorar mısın?’ diye.
Sordum, şöyle baktı dedi ki: ‘Gelsin gelsin onun ben bir kulağını
çekeyim’ dedi.
İlhan Selçuk’un ardından bir sürü kulisler oluyordur
herhalde. Koltuk kavgaları var mı, yerine kim geçecek filan
diye…
Cumhuriyet’in bir vakfı var 12 kişilik. Cumhuriyet’te kavga
filan olduğu yok. Birtakım haberler internet sitelerinde çıkıyor.
Bunu açıklamak zorundayım. Bir gün vakıf başkanvekili Alev
Coşkun’la beni İlhan Abi odasına çağırdı. Tanığımız kız kardeşi
Ülfet Erten’dir. Dedi ki: ‘Hikmet sen iyi bir gazeteci ve iyi bir
yazarsın ama sen sinirli bir adamsın. Hikmet ve Alev size
söylüyorum; ben gidiciyim. Benden sonra sakın ola ki vakıf
başkanlığına yani gazetenin imtiyaz sahipliğine oynamayın, aday
olmayın. Bu bir vasiyettir. Ben Hikmet Çetinkaya olarak yaşamım
boyunca doğruların yanından hiç ayrılmadım. Gerçekleri ifade ettim.
İlhan Abi’nin bu vasiyetini ben tutuyorum. Benim 30 küsur yıldır
tanıdığım Alev Coşkun’un da tutacağını adım gibi biliyorum.
Birtakım sitelerde onun adı geçmiş, böyle bir şey yok yani. Vakıf
şimdi İlhan Abi’nin yerine bir üye seçecek. Bu kişi gazete içinden
olacak. 14 ay sonra vakıf normal toplantısını yapacak. Görev
süremiz o zaman doluyor. Burada ne ben ne İbrahim ne Akın ne de bir
başka yazar kendisini İlhan Selçuk’un yerine koyamaz,
koyamayız. İmtiyaz sahibi seçilse dahi o İlhan Selçuk değildir.
Onun bir ayrıcalığı vardı. Sakın ola ki ben dahil “Ben en çok
okunan yazarım, ben İlhan Selçuk’la ne sırlar paylaştım, ona en
yakın bendim’ gibi bir havaya giren olursa kendi kendini bitirir.
Bugün biz kenetlendik, hedefimiz Cumhuriyeti daha iyi günlere
taşımaktır.
Gazetenin çizgisinde bir değişme olacak mı ve maddi durumu
nasıl?
Nadir Nadi bu yolu çizmiş. O çizgide asla bir değişme olmaz. Bu çizgiyi en son İlhan Selçuk yürüttü, şimdi de devam edecek. Cumhuriyet gazetesinin kimseye beş kuruş borcu yok, kendi yağıyla kavruluyor. Bizim dostlarımız var, onların katkısı oluyor, isimlerini saymama lüzum yok çünkü çok kişi var.
www.haberturk.com