İlk uzun metrajlı filminiz Aziz Ayşe. Timur Soykan’ın Radikal gazetesinde yaptığı bir haberden yola çıkarak Ayşe’ye ulaştınız ve devamında Aziz Ayşe ortaya çıktı. Filmin çekilme öyküsünü dinlemek isterim.
Ayşe rasta saçlarına taktığı özgürlüğü simgeleyen kırmızı bandana ve omuzları açık tişörtü ile uzun süre benden kaçmayı başardı. Güzel bir ceylanı ya da karacayı kovalayan bir fotoğrafçı gibi İstanbul caddelerinde onu takip ettim... Onunla konuştuğumuz ilk an bir sanatçıyla konuştuğum hissine kapıldım. Film benim Ayşe’nin dünyasında yaptığım yolculuğu konu alıyor. Önce onunla 5-6 ay geçirdim sonra yaşadıklarımı senaryolaştırıp filme çektim. Büyük ölçüde otobiyografik bir film Aziz Ayşe…
Son derece gerçekçi, belgesel öğeler taşıyan, realist bir film. Hangi türe, hangi başlığa sokmalı Aziz Ayşe’yi?
Kurmaca ile gerçeğin birleşimi, son dönem sinemasında denenmeye başlanan, farklı bir genre. Bu dokü-fiksyon kokteylinde dokümanterin ya da fiksyonun oranı, ölçeği yönetmenden yönetmene değişiyor. Kimi dokümanlar daha belgesel ağırlıklıyken kimilerinde kurmaca ağır basabiliyor... Ben filmimde yarı yarıya böldüm kurgu ve gerçeği.
Son derece trajik bir öykü filme taşınan. Yönetmen olarak etkileyici, bir yandan da zor bir işe el attınız. Travestiler, homoseksüel bir ana kahraman, heteroseksüel karakterler…
Bir dünyayı anlamanın en iyi yolu, zıt bir dünyayı yanına koymak. Heteroseksüellerin hayatını anlamanın en iyi yolu homoseksüelleri yanına koymak.
“Bir yönümle adrenalin seviyorum, bunu biliyorum”
Türkiye’de gay filmleri çekilmeye başlandı. Bazı yönetmenler ciddi paralarla filmler çekiyorlar. Siz bağımsız bir yönetmensiniz. Zor konularda, zor alanlarda çekim yapıyorsunuz. Birçok tehlikeyle yüz yüze kaldığınızı tahmin ediyorum.
Tehlikeyi, riski, heyecan yaşamayı ve zorlukları seviyorum... Her oyuncunun yerine o sahneyi oynarım. Bu yüzden Tarlabaşı’na ilk önce ben gittim. Bir seneye yakın çöplerde gezindim, bitler, pireler ayıklardım vücudumdan. Ekip olarak gittiğimizde bu mekanlara zor girdik. Bıçaklanma tehlikesi, ölüm tehditleri…
Eşcinselleri konu alan filmler yapan yönetmenlerden etkilendiniz mi? örneğin Almodovar?
Evet Almodovar, Pasolini, Fellini çok sevdiğim yönetmenlerdir...
“Film kendi estetiği gibi eleştiriler alıyor, kendi doğasına uygun bir süreç işliyor eleştiri kısmında da”
Eleştirmenler nasıl buluyor filminizi? Gelen eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Filmin fanatikleri de var, daha cesur olabilirdi diyenler de... Hem Marksist hem bireysel bir estetiği bir arada verebilmişsin diyorlar. Filmimin yeni bir kurgu anlayışı, modern bir estetiği var. Sanat, kuralları kırıp yeni kurallar koymak içindir. Yeni bir şeyin anlaşılması zaman alıyor.
Timur Soykan ile bir röportaj yapmıştım. “Bu ülkenin yüzde sekseni arka sokaklar” demişti. Arka sokakları bilmeden nasıl film çekeriz? Peş peşe filmler izledim Altın Koza’da, her biri birbirinden güzel, her birinin ayrı duyarlılıkları var. Aziz Ayşe bunlar arasında cesur ve farklı, arka sokakların kalbine inmeyi göze almış.
Ayşe bir Kübalı gibi, fakirlikten büyük bir mutluluk doğuruyor. Fakirlik bazen bir özgürlük olabiliyor. Duygu sömürüsü, melodram yok filmin içinde. Buna özellikle dikkat ettim.
“Ayşe kök boya gibi, volkandan fışkıran lavlar gibi tehditkâr ve cüretli”
Engin Altan Düzyatan’ın oynadığı karakter enteresan. Uyumsuz bir karakter, bir yönüyle duyarsız. Oyunculuğunda da ayrıksı, göze çarpan bir durum var.
Özellikle bunu yapmak istedim. Yabancılaştırmanın önemli olduğu bir modern sinema yapıyorum. Ayşe’nin çılgınlığını dengeliyor Engin. Ayşe kök boya gibi, volkandan fışkıran lavlar gibi tehditkâr ve cüretli. Altan’dan benim özellikle istediğim oyunculuk bu ateşi dengeleyecek özdenetimli, üzerinde çok çalışılmış bir oyunculuktu. Ayşe’nin primitif oyunculuğu yanında, Engin’in çalışılmış oyunculuğu. Ve Feride Çetin arada bir ibre. Bir laboratuar film de diyebiliriz bu yönüyle Aziz Ayşe’ye.
Tüm karakterlerin belirli yönleriyle mücadeleci bir tarafı var ve her defasında aynı yere çıkıyor öykü: Sokakta olanlara kayıtsız kalamazsınız.
Karakterlerden biri kendini arıyor aslında, hem mesleki hem cinsel olarak. Gazetede yaptığı önemsiz bir işi var, filmin sonunda ise bir belgesel yönetmeni oluyor. Elmacık kemikleri, güzel dudakları, biçimli bir vücudu var ama birçok güzel kadın gibi toplumsal dış gözden korktuğu için cinselliği özgürce yaşayamamaya alışmış. Filmin bu yönünü de bu noktada vurgulamakta fayda var; hem gayfriendly (gay dostu)hem de heterofriendly (hetero dostu) bir film bu. Taraf tutmadığım için bertaraf olma tehlikem var ve ben bunu göze alıyorum.
Büyük yazar Sevim Burak ve büyük ressam Ömer Uluç’un kızısınız. Büyük izler bırakmış böylesi bir aileden gelmek nasıl şekillendirdi sizi?
Büyük bir şans ve ayrıcalık her şeyden önce. Hayatı bambaşka ve daha incelikli yakalıyorsunuz. Büyük hocalar size kılavuzluk etmiş, bence bir sanatçının çocuğu olup sanatçı olmamak imkansız.