AHMET HAKAN / HÜRRİYET
Teşhir ediyorum
AŞAĞIDAKİ cümleler, Sabah Gazetesi’nde yayınlanan Haşmet Babaoğlu
röportajından alınmıştır.
Yorumsuz olarak aktarıyorum:
"Benim derdim o gün Mansur’u dövmeye gitmekti, aradan Ahmet Hakan’ı
çıkaracaktım.
İki tokat çakacaktım.
Mansur beni görünce ’Gel Haşmet Abi’ dedi. Ne abisi ulan!
Ben şahsi olarak sokakta yüzleşmekten yanayım.
Hem korkak, hem alçak bir adam olduğu belli!
Bir tarafları kırılacak kesin yani...
Elimden kurtuluş yok.
İğrenç, adi, zibidi herifler bunlar.
Benden habersiz birisi dövecek. Benim üstüme kalacak, en korktuğum
o. Halbuki ben onlardan önce davranmalıyım.
İki tokat atmadan olmaz.
Ali Boratav aradı, ’Hemen geliyorum ben de iki tokat atayım’
dedi."
***
Şimdi de söyleyeceklerimi söyleyeyim:
BİR: Ben ne demiştim? Neco’yu tanımlarken "Haşmet’in kayınpederi"
demiştim. Bu kadar... Hepsi bu! Yukarıdaki ağır hakaretlerin ve
tehditlerin tümü, bu iki kelime yüzünden.
İKİ: Bu kadar ağzı bozuk, hoşgörüsüz, hazımsız, vandal, şiddet
eğilimli, küfürbaz, hastalıklı, egosu şişkin, kaba saba bir adamla
laf yarıştırmak anlamsızdır... Burası sözün bittiği yerdir
yani.
ÜÇ: İçe kapalı bir romantizm hali, bütün seri katillerin kişilik
profiline uygun bir durumdur derlerdi de inanmazdım. Artık
inanıyorum.
DÖRT: Haşmet denilen bu adam, bundan böyle toleranstan,
demokrasiden, inceliklerden, şiddete eğilimden, "sahalardaki
şiddet"ten falan söz ederse ya da sesini indirip çıkararak duygu
dolu şiirler okumaya kalkarsa, karşısına yukarıdaki cümleler
çıkarılacaktır. Hiç bıkmadan, üşenmeden!
BEŞ: Korkmak mı? Tabii korkarım. Ben Haşmet gibi bir "Ege otları
şairi, Alaçatı romantiği, Ayvalık duygusalı" değilim ki. Benim
yerim kavganın göbeğidir ve bin cephede kavga veriyorum. Bu yüzden
korkmam gayet normaldir.
ALTI: Bundan böyle hayatın güzelliklerinin anlatıldığı programlarda
"Hadi Haşmet! Bir şiir patlat" dendiğinde... Ve "bizimki" gayet
artistik bir edayla dizeler okumaya başladığında... O dizeler
patlatan romantik adamın, savurduğu ana avrat küfürleri, "Çık lan
dışarı!" diye höykürmesini anımsayacağım. Ve bir kez daha lanet
okuyacağım ikiyüzlülüğe.
YEDİ: Görüyorum ki, bazı fırsatçılar, bir rezillik ve kepazeliğin
ortasına düşürülmemiz nedeniyle ellerini ovuşturmaktalar. Fırsattan
istifade "Bir de ben çakayım" diye kahpece eğilimler içine
girmekteler. İnsanoğlunun çiğ süt emdiğini bildiğimden bunları
normal karşılıyorum. Ancak... Bu eğilime girenlere sadece şunu
hatırlatmak isterim: Eğer Haşmet’in yöntemini meşrulaştırırsanız,
hakkında iki satır yazdığınız herkesin size şiddet uygulamasına da
meşruiyet zemini yaratmış olursunuz.
SEKİZ: Sokak çocuğu değilim. Kabadayı kültürüyle yetişmedim. Bu
yüzden "Ceketi alıp fırlamalar"dan, "Erkeksen gel lan dışarı" diye
göğsü döve döve höykürmekten anlamam. Ancak bildiğim şudur:
Öfkesini kontrol edemeyen bir adam, "Dua et ki burası arkadaşımın
yeridir" diyerek, o kontrolsüz öfke halinde bile strateji gütmeyi
düşünmez. Bildiğim bir şey daha var: Isıracak olan ısıracağım diye
bağırmaz. Isırır! Yani "kabadayı" kültüründen hiç çakmam ama kim
sahte kabadayı, kim değil iyi sezerim.
DOKUZ: Olaya "yazarlar kavgası" diye isim takıp, "ortadan" giden
yazar arkadaşlara da bir çift sözüm var... "Yazıp çizdiklerim
yüzünden sokakta ya da kahvede bir magandanın yumruklarına ya da
küfürlerine maruz kalırsam ne yaparım?" diye birazcık düşünün.
ON: Son bir not: Haşmet, Ali Boratav diye birinden söz ediyor. O da
iki tokat atmak istiyormuş. Ali Boratav diye birini tanımam etmem.
Böyle bir şey söyledi mi, yoksa Haşmet mi uyduruyor, bilemiyorum.
Ali Boratav denilen adam, "Öyle bir söz söyledim" ya da
"Söylemedim" diye bir açıklama yapacak kadar mert bir adam mıdır,
bunu da bilemiyorum.