Suçlu katil mi, 'Testere' mi?
"Funda'ya Testere filminde olanların aynısını yapacağım" demiş, İzmir Urla'da sevgilisini 37 yerinden bıçaklayarak öldüren genç...
Olay asla inanmak istemeyeceğimiz kadar dehşet verici ve üzücü ya...
Sıkıntı basıyor içimizi.
Objektiflere deli deli bakan, kolları cılız, duruşu eğreti delikanlının suçlu olduğunu kabullenmek zorumuza gidiyor.
Bu vahşetin arkasında şeytani ve gizli bir tetikçi olmalı diye düşünerek teselli arıyoruz.
Eh, çocuk da lafını etmiş bir kere Testere filminin!
Medya üzerine atlıyor ve ilan ediyor: Gizli ve asıl suçlu o filmdir!
Sonra sistem şöyle işliyor:
Testere'ye vur!
Şiddet filmleriyle şiddet olayları arasında doğrudan neden-sonuç ilişkisi kur!
Tamamdır!
Bu tez günah keçisi işlevi görüp hem ferahlatır hem de heyecan yaratır, kulağa uygundur, bilgili göründürür!
Peki doğru mudur?
Hiç sanmıyorum.
***
Şiddet filmlerinin toplumdaki şiddeti dolaysızca körüklediği; Testere gibi filmlerin cinayetlere neden olduğu türünden tezler fazla kolaycı, heyecanlı, parıltılı fakat bilimsel-sosyolojik dayanaktan yoksun düşüncelerdir...
Dün Sabah'ta Emre Aköz yazdı; filmlerle cinayetler arasındaki bağlantı olsa olsa şöyle olur: Film "neden" oluşturmaz ama suçun biçimine ilişkin "ilham" verir.
Ayrıca Emre şu soruyla okurlarını daha derin düşünmeye kışkırttı: "Yüzyıllar önce de kıskançlıktan gözü dönmüş erkekler kadınları baltayla, kılıçla, bıçakla delik deşik ediyordu. O devirlerde 'Testere' mi vardı, TV, internet mi vardı? Ceza vermeyi, hınç almayı kafasına koymuş bir kişi ilhamını 'Testere' filminden de alır, Karagöz-Hacivat'tan da..."
***
İşin ilginci, manşetten olayı "Testere cinayeti" diye etiketleyen medya Urla'daki olayla filmde olup bitenler arasında doğrudan benzerlik var mı sorusunu, belki de bilerek, hiç gündeme getirmedi.
Oysa filmi seyredenler farkındadır; cinayetin gerekçesi ve işleniş biçimiyle film arasında "ilham vermiş" dedirtecek bir bağ kurmak neredeyse imkânsız.
Her şeyden önce, iki Testere filminde de öykü bir tür BBG evi kompozisyonu taşıyordu. İnsanlar bir mekâna kapatılıp birbirlerine vahşet uygulamaya zorlanıyordu.
Peki Urlalı katil genç sevgilisiyle onun mesajlaştığı kişiyi bir odaya kapatıp birbirlerini öldürmelerini mi planlamıştı? Hayır.
37 bıçak darbeli öldürme biçimi filmdekilerle uyuşuyor mu? Hayır.
Buradan bile anlayabiliriz ki psikopat bir zihnin veya bir cinnet-cinayet nöbetinin içinde olup bitenlerden kalkarak toplumsal iddialar öne sürmek akıllı ve akılcı iş değildir.
***
Günümüzün şiddet yoğunluklu medya ortamı (filmler, TV, bilgisayar ortamları ve oyunları vs.) durduk yere insanı katil yapmaz ama belki hepimizi şiddete karşı kayıtsız insanlar kılıyordur!
Hele her gün ekran başına oturmayı adet edinmiş 15 yaşında bir çocuğun tecavüzler, cinayetler, işkenceler, kavga ve savaşlarla dolu ortalama 20 bin suç-şiddet öyküsü izlemiş olduğunu düşünürsek!..
Bana kalırsa...
Filmlerle cinayetler arasında heyecan kaşıyıcı ilişkiler kurmak yerine cinayetleri film izler gibi izleyip unutan insanlar haline gelişimiz üzerine kafa patlatsak daha iyi olur!