Bu kadınlar hangi şiddetin kurbanı?
Ayşe Özgün'ün programına katılan iki çocuk annesi genç bir kadın babası tarafından vurularak öldürüldü.
Basın bu haberi "kadın programlarına bir kurban daha!" başlığıyla verdi.
Star TV bu olay üzerine Ayşe Özgün'ün programını kaldırdı.
Star'ın haklı çekinceleri var elbette ama basın sanki "televizyon cinayetleri" diye bir suç türü varmış havası yaratıyor. Öldürenler için "ağır tahrik"miş gibi...
Doğru mu bu?
Oysa bu programlara çıktıkları için bugüne kadar öldürülen dört kadının başına gelenlere yakından bakarsanız, göreceksiniz ki cinayetlerin gerekçesi "bizi ele güne rezil ettin"dir!
Yani bu cinayetlerin şu son yıllarda yüzlerce kadının ölümüne neden olan "töre cinayetleri"nden ya da "namus cinayetleri"nden farkı yoktur!
Töre cinayetlerinde gencecik kızlar ağabeyler tarafından kurbanlık koyun gibi kesilip biçildiklerinde "yetti artık, ne töresi, töre möre yok artık!" diyemiyoruz!
Canı sıkılan eski kocaların, boşandıktan yıllar sonra bile zaten geçmişte döve döve hastanelik ettikleri eski karılarının kapısına dayanıp "sen benimsin" diyerek bıçağı saplamalarına çare bulamıyoruz!
Sığınma, şefkat ve hayatı sevgiyle dayanışarak idame ettirme merkezi olan aile kurumunun iğrenç tacizler, şiddet, hatta işkence evi haline de gelebildiği gerçeğiyle yüzleşemiyoruz.
Ama kadın ve aile sorunlarının tartışıldığı, bu toplumun içine
işleyen şiddetin dışan döküldüğü TV programlarını ne zaman sorun
çıksa kapatıveriyoruz...
Elbette televizyoncular bu programlara yüce toplumsal amaçlar
güderek başlamadılar.
Kadınlar konuşsun, reality şov olsun, reyting torbası dolsun, istemişlerdi ilk başta.
Ama televizyon bu!
Fctndora'nın kutusu açılıp da içinden kötü kokular çıkınca "canım kadın dünyası nedir ki, selülit, estetik, yemek, moda ve eh, biraz da vur patlasın, çal oynasın!" deyip geçemiyorsun artık!
Yazılı medya farklı.
Basında bir süredir kadın denilince kariyer basamaklarını tırmanan ya da tırmanıyormuş gibi yapan kadınlar anlaşılıyor.
Öteki kadınlar yani çoğunluk, 3. sayfada dayak, cinayet, suç, aşk intihan gibi haberlerin konusu oluyor, o kadar!..
Televizyon öyle mi ya!
En sulu zırtlak sabah eğlence programlarında bile kamera sahnede değil de, seyirciler arasında dolaşmaya görsün bir kez!
O eğreti rujlar, parıltılı triko bluzlar, çekilen acılan; şiddetle, horlanmayla geçen yılların yıpranmışlığını asla gizleyemiyor.
Şimdi ne yapmalı?
Ekranlar her daim sevimli ve şımarık, göze kadın, ruha çocuk gelen kadınlar ve o kadınların programlarıyla dolsun, deyip geçsek mi?
Asla!
Peki aile sorunlarının konuşulduğu programlar hep yalancıktan barıştırma-uzlaştırma platformları olsun daha mı iyi?
Hayır!
Bu toplumda aile içi şiddet patlama noktasında!
Saklamak, yok saymak, susturmak, kadınları ekranlardan uzak tutmak bu şiddete katılmak demektir.
Tersine, televizyonlara büyük görev düşüyor!
İnsancıl inceliklerden nasibini almış, reyting hesaplarıyla gözü dönmeyen ve cesareti yerli yerinde programcılar el atmalı artık bu konuya...