Hasan CEMAL/MİLLİYET
Devletten basına PKK’ya karşı destek çağrısı 1990’da...
ÇANKAYA KÖŞKÜ’NDE 21 YIL ÖNCEKİ DEVLET VE BASIN ZİRVESİ...
Tarih, 6 Nisan 1990. Ankara’da Çankaya Köşkü. Bir yanda devlet
dizilmiş:
Cumhurbaşkanı Özal, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral
Sabri Yirmibeşoğlu, MİT Müsteşarı Tümgeneral Teoman Koman,
Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu.
Devletin karşısında basın:
Milliyet’in sahibi Aydın Doğan, Sabah ve Yeni Asır’ın sahibi Dinç
Bilgin, Tercüman’ın sahibi Kemal Ilıcak, Nazlı Ilıcak, Tercüman
gazetesi danışmanı Taha Akyol, Günaydın ve Güneş’in sahibi Asil
Nadir, Türkiye’nin sahibi Enver Ören, Zaman’ın sahibi Alaaddin
Kaya, Daily News’un sahibi İlnur Çevik, Anka Ajansı’nın sahibi
Müşerref Hekimoğlu. Erol Simavi gelmemiş; Hürriyet’i Genel Müdür
Özcan Ertuna temsil ediyor.
Cumhuriyet’in sahibi Nadir Nadi de böyle toplantılarda gözükmek
istemediği için de Çankaya toplantısına Cumhuriyet genel yayın
yönetmeni olarak ben katılıyorum.
Konu:
PKK, Güneydoğu ve basın.
İlk sözü, Cumhurbaşkanı Özal alıyor. Kürt isyanlarına değiniyor.
Cumhuriyet öncesi 15, sonrası 25 isyan...
İkinci sözü, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Kozakçıoğlu alıyor. “Bir
millî meselede sizden destek istiyoruz” dedikten sonra şunları
ekliyor:
“Manşetlere, başlıklara dikkat edin. Bölücü hava olmasın. Öylesine
başlıklar atılıyor ki, bunlar bölücü örgütün kendi davasına uygun
oluyor. PKK’nın işine yarayacak, devlet güçlerinin aleyhine olan
haberler çıkıyor.”
Kozakçıoğlu, bölgedeki devlet güçlerinin ‘morali’nin çok önemli
olduğunu, bu yüzden ‘ufak tefek hatalar’ın görmezlikten
gelinmesinin doğru olacağını anlatıyor.
Sonra sözü, MİT Müsteşarı Tümgeneral Teoman Koman alıyor:
“Bölücü örgüt yayınlarından alıntı yapmak ya da onunla röportajlara
yer vermek, örgütün fikrini daha geniş kitleye yayıyor. Örgütü
düzenli bir güç gibi gösteriyor.”
Mesaj açık:
PKK sizi kullanıyor, kendinizi kullandırtmayın!
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Sabri
Yirmibeşoğlu’na geliyor söz sırası.
Sabri Paşa özel harpçi.
Yani Genelkurmay Özel Harp Dairesi Başkanlığı’nı, basındaki deyişle
‘kontrgerilla’yı yönetmiş... Ses tonunu perde perde yükselterek
konuşuyor önündeki kartlardan.
Ben de not alıyorum:
“Ordunun Türk basınına muhtırası mı?”
Sesini gittikçe yükseltiyor:
“Bölgede millî birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bir
dönemde olur mu?.. Halbuki yapılması gereken, bölücü örgütün
başarılı olamayacağına halkı inandırmaktır.”
Devam ediyor:
“Böyle başlık atılır mı? Moral bozmayın. Yoksa güvenlik
kuvvetlerini görev yapamaz hale getiririz. Gerilla, intifada gibi
deyimleri kullanmayın.”
Özal yeniden söz alıyor.
Uzun uzun konuşuyor. Konuşmasının bir yerinde nedense, “Araştırdım,
benim babaannem de Malatyalı bir Kürt’müş” diyor.
Herkes birbirine bakıyor. Yirmibeşoğlu Paşa kulağına eğiliyor
Özal’ın. “Efendim, bu toplantı basında yazılmasa iyi olur !” diyor.
Özal onaylıyor.
Bu arada, ‘Sen hain gazeteci!’ diye başlayan ve ‘19 mayıs 1919
Hareketi’ imzalı bir bildiri okuyor Özal yüksek sesle. “Senin de
sonun Ali Kemal’den, Said Molla’dan farklı olmaz!” diye biten
tehdit dolu bir bildiri.
MİT Müsteşarı Koman Paşa, “Araştırdık, böyle bir örgüt yok” diyor.
Yoksa niye okutuyorsun ? Devlet, basına aba altından sopa mı
gösteriyor?..
Özal devam ediyor:
“Sizler bize yardımcı olun !”
Aydın Doğan alıyor sözü. Habercilik yapmanın zorlaşacağını
söylüyor. İngiltere’den örnek veriyor. Aydın Doğan, İngiltere ile
Arjantin arasındaki Falkland Savaşı’nda bile BBC’nin habercilik
görevini objektif şekilde yapabildiğine değiniyor.
Bu haklı çıkışı yüzünden Özal ve MİT Müsteşarı’yla hafif tertip
tartışıyor. Özal, “Haberi verin ama propagandaya alet olmayın” diye
yanıtlıyor Aydın Doğan’ı.
MGK Genel Sekreteri daha sert çıkıyor. Sabri Yirmibeşoğlu Paşa söz
alıp “Meselenin idraki içinde miyiz?” deyince, toplantının havası
bir anda elektrikleniyor.
Aydın Doğan da karşılıksız bırakmıyor. Devlet yönetmekle
gazetecilik yapmak arasında geçen çizgiye işaret ediyor. “Devlete
karışmayalım, siz de gazeteciliği bırakın biz yapalım” demeye
getiriyor. “Doğru sözler” diye not alıyorum.
Sözü Güneş ve Günaydın gazetelerinin sahibi Asil Nadir alıyor.
Arkaya taranmış pırıl pırıl jöleli saçları, hafifce tekleyen
Türkçesi ve Kıbrıslı şivesiyle ‘devletten yana’ çıkıyor. Sanki
Aydın Doğan’a cevap veriyor. ‘Devlete yardımcı olma’nın önemine
değiniyor.
Aydın Doğan yeniden söz alıyor:
“Asil Bey doğru konuştu. Ama ne yapmamız isteniyor, ben yine pek
anlamadım.”
MGK Genel Sekreteri bu kez kızıyor Aydın Doğan’a. “Bakın anlatayım
!” diye söze başlıyor Yirmibeşoğlu Paşa:
“Halkı devletten soğutucu yayın yapılmasın. Güvenlik güçleri görev
yapamaz hale getirilmesin. Hain PKK özendirilmesin. Bölücü örgüt,
bir kurtuluş hareketiymiş gibi, İntifada gibi takdim edilmesin.
Yerli muhabirler (Güneydoğu’da görev yapan Kürt kökenli
gazetecileri kastediyor MGK Genel Sekreteri) doğru haber
vermiyorlar.”
Tercüman’dan Nazlı Ilıcak soruyor:
“Haberleri büyütelim mi, büyütmeyelim mi? Ne diyorsunuz?”
MGK Genel Sekreteri Orgeneral Yirmibeşoğlu’nun yanıtından bir
cümleyi not ediyorum:
“Güneydoğu’da verilen mücadelemiz Millî Kurtuluş Savaşımız gibi...
Gazetecilik bitiyor!”
Bu sırada Dinç Bilgin başı öne eğik halde mırıldanır gibi
konuşuyor:
“Yani Kurtuluş Savaşı basını gibi olalım. Vietnam dönemindeki
Amerikan basını gibi değil.”
Cumhurbaşkanı Özal:
“Güneydoğu haberlerini mümkün olduğu kadar küçültmenizde yarar
var.”
Özal devam ediyor:
“Nazlı Hanım, Dersim İsyanı nasıl bastırıldı biliyor musunuz?
Dağdakileri indirmek için köye saldırıldı. Şimdi biz dağda
savaşıyoruz. Başarılı olduğumuz için de teröristler kasabaya, şehre
iniyor.”
Özal, basına aba altından sopa gösteren bir üslup içinde
konuşmasına devam ediyor:
“Terör karşısında, terörü destekleyenler karşısında amansız
olacağız. Tedbirler alacağız..”
Önümdeki kartlara not düşüyorum:
“Güneydoğu’da galiba bir dönüm noktası. İşlerin sertleşeceği
anlaşılıyor, asker bastırıyor.”
6 nisan 1990 günü Çankaya Köşkü’nde saat 16.30’da başlayan
toplantı, tam 18.45’te sona eriyor.
Aradan 21 yıl geçmiş... (*)
Değişen nedir?..
—————————-
* Bu toplantıyı ayrıntılı olarak okumak isteyenler için: Hasan
Cemal, Kürtler, Doğan Kitap, 2003 Nisan, sayfa 101-111.