'Gerçek Dünya Sanal Politika' raflarda!

Ercan Karakaş’tan gerçeğe yönelmiş bir politika manifestosu.

Google Haberlere Abone ol
'Gerçek Dünya Sanal Politika' raflarda!

Ercan Karakaş'tan gerçeğe yönelmiş bir politika manifestosu, 'Gerçek Dünya Sanal Politika' Destek Yayınları'ndan çıktı.



Şöyle diyor kitapta Karakaş: Demokrasilerde iktidarlar her istediğini yapamaz. Evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası sözleşmeler, demokrasinin temel ilkeleri ve Cumhuriyet’in temel nitelikleri, iktidarların ve meclislerin sınırlarını belirler. Bunları ve kuvvetler ayrımı ilkesini yok sayan bir rejimin adı demokrasi değil diktatörlüktür.”



Ercan Karakaş, il başkanı, milletvekili, bakan, parti sorumlusu ve sivil toplum önderi olarak sürdürdüğü siyasal yaşamı boyunca siyasetin ilke ve fikir yönünü hep önde tuttu. Eylemini ilkeye ve fikre dayalı olarak gerçekleştiren politikacı tipi Türkiye’de nadir temsilcilerinden biri oldu. Yoğun siyasal yükümlülükler üstlendiği zamanlarda bile yazıp çizmeyi elinden geldiğince sürdürdü. “Gerçek Dünya Sanal Politika” Karakaş’ın doğruya ve gerçeğe yönelmiş bir politika arayışının ürünü.



Solun, sosyal demokrasinin ülkemizde yaşadığı ve yaşamakta bulunduğu sorunlar biliniyor. Bu sorunlar, yalnızca solculara ve sosyal demokratlara değil, parti sistemi ve siyasal yaşamı “solsuz” oluşmak durumunda kalan ülkemize hatta bölgemize de maliyet yüklüyor. Türkiye’nin siyasal sistemi, gerçek ve gelişmiş bir sola sahip olabilse bugün pek çok şey farklı ve daha olumlu olurdu; bölgemizi ve dünyayı daha özgürlükçü ve dayanışmacı anlayışlarla biçimlendirme yolunda önemli katkılar yapabilirdi. Eldeki kitap da esasen bu olgunun bilinciyle yazıldı.



Kitap okura, “demokratik siyaset”ten, “Anayasa”dan “Kürt sorunu”na, “küreselleşme”ye kadar farklı ama bir bütün oluşturan konularda bilinç oluşturma ve bilgi edinme/tazeleme olanağı veriyor.



Şöyle diyor kitapta Karakaş: Demokrasilerde iktidarlar her istediğini yapamaz. Evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin uluslar arası sözleşmeler, demokrasinin temel ilkeleri ve Cumhuriyet’in temel nitelikleri, iktidarların ve meclislerin sınırlarını belirler. Bunları ve kuvvetler ayrımı ilkesini yok sayan bir rejimin adı demokrasi değil diktatörlüktür.”



Karakaş, Aydın Güven Gürkan’ın yıllar için yazdığı ve adeta bugünleri öngördüğü bir yazısına atıf yaparak tartışıyor “sanal politika”yı:



"...Tıpta 'hipokrat yemini' neyse; politikada da 'güvenirlik ilkesi' o...



Yalan söylemek, sahtecilik yapmak, gerçeği saklamak, olayları çarptırmak, gelişmiş demokrasilerde en bağışlanmaz 'meslek defosu' sayılıyor.



Politika, yalan söyleyeni, sahtecilik yapanı, gerçeği saklayanı, olayları çarptıranı mutlaka dışlıyor.



Politikacıların başka noksanları zaafları, eksiklikleri belki bağışlanıyor ama 'yalan' asla... 'Yalan' cezasız bırakılmıyor. 'Yalan'a kayıtsızlık gösterilmiyor.



Çünkü 'yalan', 'kandırmaca', 'sahtecilik', demokrasi için en değerli, en belirleyici öğeyi; 'oy'u 'ifsat' ediyor. Şaşırtıyor. Saptırıyor. Yanıltıyor. Demokrasi suçu oluşturuyor.



'Yalan', milletin, seçmenin kandırılacak bir 'saflar', 'aymazlar' ordusu olarak görüldüğünün bir kanıtı sayılıyor. Böylesine bir aşağılama elbette bağışlanmıyor.



Politikada uzlaşmalar sağlanacaksa, tarafların asgari bir güvenirlik düzeyine sahip olmaları da gerekiyor. 'Söz' söz değilse; insanlar neye güvenerek birbiriyle uzlaşacaklar? 'Yalan' politikanın uzlaşmacı yanını tıkıyor, köreltiyor. Onu çalışamaz hale getiriyor.



'Politikacı' mesleğinin kurumlaşmış olduğu, saygınlığını koruduğu ileri demokrasilerde yalan söyleyen politikacı bağışlanmıyor. Sorumluluk makamlarına taşınmıyor. Hatta meslek içinde bile tutulmuyor. 'Hipokrat yemini' çiğnenmiş sayılıyor.



Yalan söyleyene, arkadaşları, partisi, lideri, seçmeni hiçbir şey olmamış gibi, politika yapma şansını tanımamalı...



Doğru söylemeyen politikacı, hele bakansa, hele başbakan yardımcısıysa, hele başbakansa bana ürküntü veriyor. Sisteme olan güvenimi yıkıyor. Bana ve herkese kötülük yapılabileceği duygusuna sahip oluyorum. Onun tarafından 'aptal', 'aymaz' ve 'kandırabilir' sayılıyor olmanın öfkesini duyuyorum.



Şimdilerde ne yazık ki toplumumuz bu zaafları gösteriyor. Bir dolu politikacı sürekli yalan söylüyor. Yalan söyledikleri biliniyor. Yalan söyledikleri kanıtlanıyor. Ama yalan söylemeyi sürdürüyorlar. Yalan söylüyorlar. Durmadan söylüyorlar.



Gene de alkış alıyorlar. Gene de destek görüyorlar. Gene de makamlarını koruyorlar. Gene de liderlik yapıyorlar. Gene de bakan olarak kalıyorlar.



Politik yaşamımızın bence de en büyük zaafı 'yalan'ı küçümsüyor olmasıdır.



'Yalan'ın küçümsendiği yerde; 'gerçek' de küçümsenir... 'Doğru' da küçümsenir.



'Doğru'ya, 'gerçeğe' yönelmemiş bir politik yaşam, 'sanal' bir politik yaşamdır.



Yalan dünya... Sanal politika..."


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin