Genel Yayın Yönetmenliği görevine neden son verildi?

Medyatava, Derya Sazak'a sordu!

Google Haberlere Abone ol
Genel Yayın Yönetmenliği görevine neden son verildi?

Ocak ayından bu yana ödenmeyen maaşlar, çalışanların iş bırakma eylemi ve tenkisat kriziyle çalkalanan Yurt gazetesi, bugün yeni bir depremle daha sarsıldı.



9 aydır gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği'ni yürüten Derya Sazak, görevinden alındı. Sazak'ın yerine gazetenin kurucu Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın getirileceği iddia edildi.



Gazetenin sahibi CHP milletvekili Durdu Özbolat'ın aldığı bu kararı Medyatava'ya değerlendiren Sazak, kararın kendisine SMS mesajıyla tebliğ edildiğini belirtti.



MT: Görevinize neden son verildi ve nasıl öğrendiniz? Kararı bekliyor muydunuz? Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?



Derya Sazak: Bu sabah cep telefonuma Durdu Özbolat'tan gelen bir mesajla görevime son verildiği bildirildi. Bu şekilde haberim oldu. Her zaman olduğu gibi gazeteye gitmek için hazırlanmıştım, ancak o mesaj üzerine gitmedim. Gelen mesajda "Görülen lüzum üzerine" şeklinde bir gerekçelendirme yapılıyordu. Bu cümleyi Özbolat'ın  etraflıca açıklamasında yarar var. 



Temmuz 2014'te Durdu Özbolat ve kızı Ezgi Özbolat'ın davetiyle bu gazeteye geldim. Yurt o dönemde tiraj sorunu olan mali sıkıntılar yaşayan bir gazeteydi. "Bağımsız gazetecilik yapacağız, tekrar inşa edeceğiz, yükselteceğiz" şeklinde bir söylem olunca doğrusu ben de o heyecana katılarak geldim ve 9 ay kadar bu görevi sürdürdüm.



Son dönemde Özbolat'la aramızda ciddi görüş ayrılıkları oluşmaya başladı. Kendisi gazetede bir CHP algısı yaratılamadığı düşüncesindeydi. Bunda tabii CHP milletvekili olmasının, aynı zamanda da 7 Haziran seçimleri için adaylık başvurusunda bulunması ve Ankara'dan ön seçime girmesi etkendi. Ocak ayından bu yana da kızı Ezgi Özbolat gazeteyi fiilen İstanbul'da yönetmeye çalışıyordu. Ama gazetenin ciddi ekonomik ve mali sorunları vardı. Hatırlayacak olursak; çalışanların da maaşlarının ödenmediği gerekçesiyle bir direnci olmuştu. O zamanlar büyük bir kaos yaşanmıştı. Çünkü gerçekten mali olarak tam anlamıyla duvara çarpmıştık. 



Son üç ay içerisinde gazeteyi oradan çıkarmak konusunda ciddi çabalarımız oldu. Ben de çok uğraş verdim. Ancak burada temel bir sorun ve kırılma oldu. Benim için gazeteciliğin olmazsa olmaz koşulu editöryel bağımsızlıktır. Çünkü gazete sahibi gazeteye müdahale etmeye başladı. Telefonlarla ve yüzüyüze gazeteden şikayetçi olduğunu dile getiriyordu. Gazetenin bu seçim sürecinde CHP haberlerini yeterince yansıtmadığı söyleniyordu. Oysa bu durum gerçek olmadığı gibi, savunulacak bir tarafı da yoktu.



Ben hiçbir zaman parti gazetecisi olmadım. Bunu göreve başlarken de söylemiştim. Yurt gazetesi de bir partiliye ait ama parti gazetesi değil. Öyle olduğunda da alanınızı daraltmış oluyorsunuz zaten. Oysa ben Yurt'u belli bir açılımla yönetmeye çalıştım. Daha demokrat, muhalif, farklılıklara açık, daha çoğulcu bir gazete yapmaya çalıştım. Bunun içine belki iktidar girmiyordu ama Türkiye'de zaten iktidarın sesini duyuran onlarca televizyon ve gazete var. 



Dolayısıyla Durdu Özbolat'ın şikayetinin aksine CHP'den başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere kimseden böyle bir yakınma duymadığım gibi, aksine Kılıçdaroğlu'nun "Derya Sazak gelmeden önce bu gazeteyi okumuyordum. Şimdi evime giren 3 gazeteden biri" şeklinde bir açıklaması olmuştu.



Gazeteyi bu zamana kadar sadece CHP özelinde değil, bütün muhalefete açık bir bakış açısıyla yayınlamaya çalıştım. Ama o arada tabii tiraj sorunları, ekonomik sorunlar, son 3 aydır ödenmeyen ücretler, buna dönük kaynak yaratmadaki arayışlar gibi sorunlarla boğuşuyorduk. Seçime kadar da böyle gitmeyi amaçlıyorduk. Ancak bugünkü kararla; görevime son verildi ve gazetenin kurucu yayın yönetmeni Merdan Yanardağ tekrar göreve getirildi. 



Son bir kaç haftadır ise gazeteye dönük Özbolat'tan gelen tepkiler, CHP'yle ilgili bir durum olmanın da dışına çıkmaya başlamıştı. Bu sefer HDP haberlerini vermemize karşı da bir tepki oluştu. Bu süreç Nevroz'la başladı. Durdu Özbolat'ın "Görülen lüzum üzerine" cümlesinin altında bu gerekçeler mi vardı bilemiyorum. Ama bunu açıklaması gerektiğini düşünüyorum. 



Açıkçası bu kararı bekliyordum. Ama iş ahlakı açısından hiç olmayacak ve yadırgadığım bir süreç. Bu arada sadece gazete manşetleri üzerinden değil asıl içeride bütün çalışanlar olarak ortak bir sorunumuz var ve asıl bununla mücadele ediyorduk. O da aylardır ücretlerin ödenemeyişiydi. Ne zaman ücretlerin ödenmesi konusunda bir kaynak yaratsak, bunun çalışanlarla hakça paylaştırılmadığını duyuyorduk. Bu sürdürülemez bir tablo...



Ya bu parasal krizi aşacaktık, ya da gazeteyi bırakacaktım. Ya da en fazla seçime kadar götürecektim. Ama o arada bu manşetleri de gerekçe göstererek yazı işlerinden bazı arkadaşlarımızı benim gıyabımda sık sık toplantıya çağırarak şikayetler başlamış. Hatta yayın yönetmeni yardımcımız İlke Gürsoy da böyle bir taciz karşısında istifa ederek ayrıldı. Bu zor zamanı belki bir 5 hafta daha uzatabilirdik ama böyle sonuçlandı. 



İnşallah daha iyi olur. Çünkü Yurt gazetesi bu katkıya ve emeklere değen bir gazete. Muhalif medyanın ağır ambargo ve sansüre uğradığı dönemde etkisi gücü ne olursa olsun tek bir kopya gazete bile eğer hakkıyla, dürüstçe, bağımsızca çıkıyorsa bu çok değerli. Yurt'u her zaman çok sevdim ve bu sevgim de devam edecektir. İnşallah bu zorlu süreçte de toparlanarak yoluna devam eder. 



Bir B planım yok. Ben hayatta hiçbir zaman B planı C planı yapan biri değilim. Günlük olarak mesleğimin hakkını vermeye çalışırım. Böyle zamanlarda genellikle Datça'ya giderim. Ama seçimde de oyumu da kullanacağım. 



 



Canan Kaya / Medyatava



canankaya@medyatava.com


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin