'GAZETECİLER PLAZAYA KAPANDI, HABERİ TEKDÜZELEŞTİ'

TGC Konferansı'nda gazeteci ve akademisyenler, medyanın Türkiye'de ve dünyada yaşadığı deformasyon ve habercilerin “toplumdan kopuşu”nu konuştular.

Google Haberlere Abone ol
'GAZETECİLER PLAZAYA KAPANDI, HABERİ TEKDÜZELEŞTİ'

Babıali Şenlikleri’nin 4.gününde gazeteciler ve akademisyenler 1980 sonrası Babıali’den gazetelerin ayrılmasıyla yaşanan medyadaki dönüşüm sürecini hem akademik boyutta hem de mesleğin içinden tartıştılar.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) ilk kez düzenlediği Babıali Şenlikleri kapsamında dün  "Medya gerçeği: Dünü Bugünü Yarını Arama Konferansı"na birçok akademisyen ve gazeteci katıldı.


Konferansta medyanın dünya çapında yaşadığı deformasyon ve gazetecinin “toplumdan kopuşu” konuşuldu.


Soner: Telefon gazeteciliği doğdu


Babıali'den İkitelli'ye geçiş sürecini bianet'e özetleyen Cumhuriyet gazetesi yazarı Şükran Soner, "Gazetecilik, yaşamdan beslenen bir meslek. İkitelli'ye taşınma, gazetenin öneminin düşürülmesi, gazeteyi ayakta tutan değerlerin piyasa değerlerine dönüşmesidir" dedi.


"Olay yerinde olmamak, insandan kopuk plazalardan haber yapmak gazetenin insani malzemesini öldürdü, bir çeşit telefon gazeteciliğini doğurdu. Bu yüzden haberler soğuk ve tekdüze. Haber yapmak aslında satır aralarını okumaktır, gazetecinin kişisel gözlemidir, habere lezzet veren de budur.'


Soner'in, Babıali dönemi gazeteciliğini temsil ettiğini düşündüğü bir anekdotu ise şöyle: ''Abdi İpekçi vuruldu, haberi evde duydum. Hemen gazeteye koştum. Saat 11'de Babıali'de bütün gazeteciler birbirine sarılmış ağlıyordu, şimdi böyle bir refleks var mı?"'


Tulgar: "Akvaryum"dan haberler..


1980’li yıllarda Babıali'de Sabah ve Güneş gazetelerinde çalışan Ahmet Tulgar da, bianet'e, bugün gelinen noktayı "habere yabancılaşma" olarak özetledi:


"Gazeteciler, o görkemli cam binaların içinde akvaryumda gibi. Şehrin merkezine haber için gelmesi gerektiğinde, kendisinin de parçası olduğu bir durumu değil, avını yakalamaya çalışan bir avcı-haberci gibi davranıyor. Gazetecinin haberine yabancılaştığı, gazetecinin de haberin de metamorfoza uğradığı bir dönemdeyiz.''


"Mesleğe ne kadar sahip çıkıyoruz?"


Etkinlikte İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Esra Arsan, dünya çapında gazetecilerin ciddi bir sendikal mücadele verdiğine işaret ederek, “Acaba biz gazetecilik mesleğine ne kadar sahip çıkıyoruz. Gazete örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarımızın mücadele vermesi gerek" dedi.


Maltepe Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Betül Çotuksöken, “Henüz erginleşmemiş ve etiğe dayalı hukuka sahip olmayan Türkiye toplumundan böyle gazeteciler çıkar” dedi.


İletişim Mezunları Derneği Başkanı Hüseyin Irmak, öğrencilerin iletişim fakültesini seçmelerinin iyi bir köşe yazarı olmak, sosyal bilimlerde en yüksek puanlı bölüm olması gibi nedenlere bağlı olmasının üzücü olduğunu belirtti.


“Medya, birinci güç olmak isteyenlerin aracı"


Galatasaray Üniversitesi’nden Prof. Yasemin İnceoğlu 4. güç olan medyanın 80 sonrası neoliberalleşme ile birlikte işlevini yerine getiremediğini söyledi; henüz sözlü kültürden yazılı kültüre geçememiş Türkiye toplumunun, görsel-işitsel yayına geçmesiyle televizyon kültürünü daha çok benimsediğini belirtti.


Gazetecilerin konuşma yaptıkları ikinci oturumda Zaman Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Kamış, “Medya, birinci güç olmak isteyen odakların bir aracı haline geldi” dedi.


Birgün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Tulgar da, medya dilinin resmi ideoloji yanlısı olduğunu ve genç muhabirlerin otomatik olarak sorgulamadan bu dili kullanmaya başlamasının yarattığı problemlere değindi. www.bianet.org


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin