'Ezel' dizisinde Ramiz Dayı'nın kızını canlandıran Burçin
Terzioğlu 30 yaşında ve neredeyse hayatı setlerde geçmiş bir
oyuncu...
Bugüne kadar 42 film ve dizide rol alan Burçin, kamera karşısına
ilk geçtiğinde 4,5 yaşındaymış. Kocası da sevilen bir oyuncu. 'Asi'
dizisinde, Tuba Büyüküstün'ün canlandırdığı 'Asi'nin kocası
'Demir'i oynayan Murat Yıldırım'la iki yıldır evli... Murat
Yıldırım şimdi de Nurgül Yeşilçay'la 'Aşk ve Ceza' da oynuyor.
Burçin'e, kocasıyla aralarında rekabet olup olmadığını ve onu güzel
rol arkadaşlarından kıskanıp kıskanmadığını da sordum.
- Burçin Hanım sizin 4 yaşından beri setlerde olduğunuzu, ailece
sinemacı olduğunuzu duydum; biraz ailenizi ve kendinizi anlatır
mısınız?
Annem ev kadını, babam bizim camiadan hem oyunculuk yapmıştı hem de
prodüksiyon amirliğiÖ Üç kuşak İstanbulluyuz. Üç kardeşiz,
ağabeyim, ablam ve benÖ Bülent , Buket ve Burçin. Ağabeyimle aramda
13 yaş, ablamla 5 yaş var. Ağabeyim görüntü yönetmeni, ablam
yardımcı yönetmenlik yapıyor. Yani kamera arkasında çalışıyorlar.
Yeni bir proje geldiğinde birbirimizle fikir alışverişi yapıyoruz.
Çünkü hepsinin bakış açıları farklı oluyor. Ama şu kötü;
birlikteyken hep bizim piyasadan bahsediyoruz. O o diziye başlamış,
bu şu diziden çıkmış gibi sohbetler oluyor aramızda.
OYUNCULUĞU BEN SEÇMEDİM
- Oyunculuğa nasıl başladınız?
4.5 yaşında ailem elimden tutup setlere götürmüş. Ondan sonra da
oyunculuk başlamış. Ben kendi kararımı kendim vermemişim
yani. Yılmaz Terzioğlu yani babam prodüksiyon amiriydi. Set
ortamını yaptığı işi çok seven biriydi. 4 yaşında birinin oyunculuk
yapması belki çok erken olabilir. Ama belki o da değişiklik olsun
diye götürmüştür.
- Hatırlıyor musunuz hangi filmdi?
Dizi film değildi, sinema filmiydi. O filmde, kucakta bir
kapıdan girip öteki kapıdan çıkmışım. Rolüm sadece buymuş. 6-7
yaşımdan sonra her şeyi net hatırlıyorum. Bana ilk televiyona
çıkacaksın dediklerinde 4-5 yaşındaydım; televizyondan bir merdiven
açılacak ben merdivenden televizyonun içine gireceğim zannetmiştim.
Sete gidince ne demek istediklerini anladım tabii ki. Sonra çözdük
olayı.
- Küçük yaşta oyunculuğa başlamanın avantajları var mı?
Avantajları da var dezavantajları da. Dezavantajı setle daha
erken tanışıyorsun. Avantajı şu, işin mutfağında matematiğini
çok iyi bilerek yetişiyorsun. Hani küçükken bir çocuğa yabancı dil
öğretmek çok daha kolaydır, çünkü taze beyindir ya; oyunculukta da
aynı şey geçerli. Bende oyunculuğun matematiğini daha çok çözdüm.
Bunun yanında, küçük yaşta bir çocuğun set ortamında olması, orada
yetişmesi doğru olmayabilir. Uyku saati, yemek düzeni bozulur.
Halbuki çocuğun sağlıklı bir ortamda bulunması en doğrusu. Benim
çocuğum olsa, onu erken yaşta oyunculuğa başlatmam. Ben mesela,
otobüslerde uyurdum. Annem ya da babam götürürdü beni sete.
- Çocukluğunuzu gönlünüzce yaşabildiniz mi?
Tabii ailem bu konuda çok bilinçliydi. Benim her yaptığım işten
sonra paramla oyuncak alma hakkım vardı. İnsanın kendi parasıyla
kendi ihtiyacını karşılaması başka bir şeyÖ Vakko'nun orada kocaman
bir oyuncakçı mağazası vardı çok güzel bir yerdi. Her işten sonra
oradan bir oyuncak alırdım. O zaman çok küçük alırdım, çocuk
oyuncuydum. Çok az para alırdım.
- Derslerinizi etkiliyor muydu?
Etkiliyordu tabii. İlkokul 5 seneyse, ben 3 sene gittim okula. Çok
başarılı bir öğrenciydim yine de ama o yaştaki bir çocuğun okulda
geçirmesi gereken dönemi ben sette geçirdim. Öğretmenlerim çok
anlayışlıydı. Rapor alıyordum sürekli. Okulda takviye dersleri
alıyordum. Ağabeyim kameraman asistanlığına 16 yaşında başladı.
Ablam da öyle. Çok uzun senelerdir başladılar bu işe.
- Hayalinde kim gibi olmak istiyordun?
Küçüklüğümden beri çok da biri yoktu. Ama herkes beni çok
seviyordu. Türkan Şorıay, Kadir İnanır, Hülya Avşar'la çalıştım.
Onların hepsini bende seviyordum, saygı duyuyordum. Ben o zaman
ezber yapamazdım, onlar bana bir bir ezberletirlerdi. Masada
uyurdum çekim sırasında.
- Alaylı mısın mektepli misin?
Hayır mektepli değilim. Ben çocuk tiyatrosunda ve setlerde başladım
bu işe. Liseyi bitirdikten sonra konservatuara girdim ama kazanmama
rağmen gidemedim. Çünkü devam eden iki dizim vardı. Keşke gitseydim
ama konservatuar okamadığım için çok da rahatsız değilim. Arayı
kapatmaya çalışıyorum. Çünkü o kadar büyük hocalarla birlikte
çalışıyoruz ki Mimar Sinan'ın en büyük hocasıydı Cihan Ünal. Kadın
isterse'de baba kızı oynadık. Ve bunun gibi nice isimler. Her gün 4
saatlik derse girmeyecek insanlarla ben 7 gün 24 saat çalıştım. O
açığı öyle kapatıyorum.
- Okullular sette, siz alaylıları eziyorlar mı?
Yok öyle bir şey. Bundan 10 sene önce bunun muhabbeti dönerdi. Sen
alaylısın, ben mektepli diye. Ama artık yok böyle bir şey. Manken
de oyunculuk yapabilir manav da. Ev kadını da gelsin oyunculuk
yapsın. Oyunculuğun bir formülü yok ki, "4'le çarpıp 2'ye
böleceksin" diyebilelim. Yapabilen herkes bu işi yapsın.
Konservatuar mezunları alaylılardan çok daha iyi değil yani.
İnsanın içinde olacak oyunculuk.
İNSANİ ŞARTLARDA ÇALIŞMIYORUZ
- Dizi oyunculuğunun zorlukları nelerdir?
Bir kere, insani şartlara hiç uygun olmayacak şekilde
çalıştırılıyoruz. Ne saatimiz belli, ne mekanımız belli, ne de
gidip geldiğimiz servisimiz. 7 gün, 24 saat çalışıyoruz ve
sendikalaşmadığımız için hiçbir hakkımız yok. Bakın bir servis kaza
yaptı iki arkadaşımız öldü. Ne zaman bir çözüm bulacaklar
bekliyoruz. Biz de pankart mı açalım ne yapalım, yoksa tişörtümüzü
mü çıkartalım bilmiyoruz. Saat sınırlamaları gelsin. Dünyanın
hiçbir yerinde böyle değil. Hele teknik ekiptekiler 48 saat
çalışıyor. Yoğunluktan dolayı hastalanıyoruz. Hepimiz için geçerli
bu. Ölürüm hastalıktan ama o sete giderim. Bugün benim başım
ağrıyor, ateşim var deme lüksümüz yok.
- Sette kurallarınız var mıdır?
Bu kadar senedir bu işi yapıyorum sete geç gittiğim belki 2'dir
belki 3'tür. O da 5 -10 dakika en fazla geç kalmışımdır. Asla sete
geç gitmem. Hatta 10 dakika erken sete giderim. Sabah çok erken
kalkarım. Filmin yönetmenine yaşı kaç olursa olsun çok saygı
duyarım.
TEK İZLEDİĞİM DİZİ ‘EZEL’Dİ
- Ezel'de Ramiz Dayı'nın kızını oynuyorsunuz, Tuncel Kurtiz Ramiz
Dayı kadar entelektüel mi?
Fazlası da var. Tuncel ağabey kitap gibi, onu oturup okumak lazım.
Onunla sohbet etmek çok büyük keyif. Anlattıklarından pek çok şey
öğrenebilirsiniz. Ona çok saygı duyuyorum ve seviyorum. Hep okuyun,
herkese okuyun der. Çünkü o hep okur, izler ve yazar.
- Dizide canlandırdığınız karakter 'Azad'la benzer yönleriniz var
mı?
Yok, onun yaşadığı hayat başka, benim yaşadığım hayat çok başka. O
daha asi, dik başlı... Ben daha uysalım. Onu ortaya çıkartırken
senaristlerimiz çok yardım etti. Konuşmalarımız sonrasında bana
Azad'ı çizdiler.
- Bir izleyici gözüyle Ezel'de en sevdiğiniz rol hangisi?
Ben diziye başlamadan önce de tek izlediğim dizi Ezel idi. "Aaa
bugün Pazartesi, hadi eve gidip Ezel'i izleyelim" diyordum. Benim
hayatımda dizi izlemişliğim yoktur halbuki. Bir tek 'İkinci Bahar'ı
izlemiştim. Bir oyuncu olarak, "Kim varmış kim yokmuş" diye değil,
hayranlıkla, izleyici gözüyle izlerdim. Hepsi çok başarılı Cansu
Dere'den tutun da Kenan İmirzalıoğlu'na kadar herkes öyleÖ Benim en
sevdiğim rol Sarp Akkaya'nın oynadığı 'Tevfik' karakteri, çok
karizmatik. Barış Falay da öyle. Barış da kötü bir adamı sevdirerek
oynadı.
- Size göre, Türkiye'de gerçek anlamda kaç tane jön var; Kenan
İmirzalıoğlu da bunlardan biri midir?
Tabii. Kenan çok da iyi bir jöndür yani. Jönümüz çok değil
ama iyi jönlerimiz var. Kenan yeri geliyor 40 saat çalışıyor, çok
da iyi oynuyor. Mankenlikten oyunculuğa geçiş yapan oyuncular
hakkında çok iyi düşünüyorum. Hem güzeller hem de iyi oynuyorlar.
Ben de bir pastanede çalışan biri olabilirdim, aşçı olabilirdim. O
zaman kimsenin sen oyuncu olamazsın demeye hakkı yok. Herkes kendi
işini yapsın. Alanı varsa, satanı varsa kime ne? Cansu Dere de
manken ve gayet iyi oynuyor.
- Ezel kaç sezon sürecek?
Bu sezon bitecek. İki sezon bir dizi için iyidir. İzleyicinin tadı
damağında kalsın.
MURAT'IN EN SEVDİĞİM YÖNÜ VİCDANI
- Eşiniz Murat Yıldırım aynı zamanda sizin meslektaşınız? Bu
anlamda aranızda tatsız rekabetler oluyor mu?
Bizde yok öyle bir şey. İnsan kocasını kıskanır mı? Kadın kıskanır
ama mesleğinden kıskanır mı? Ancak eleştiri oluyor. Her meslekte
oluyordur. Doktor eşine, "Şöyle yapsan daha iyi olur" diyordur.
Murat beni eleştirdiğinde, "Nerede hata yapmışım?" diye soruyorum.
Gündelik konuşmamız bu. Bu bana çok normal geliyor. Ben Murat'ın
oyunculuğunu çok beğeniyorum. Arkasında durduğum bir oyunculuğu
var, ekrandaki duruşuyla görüntüsüyle çok başarılı. Murat
Yıldırım'ı eşi olmasam da bir oyuncu olarak severdim yani.
- Tanışmadan evvel onu izler miydiniz?
Hiç izlemedim. Hatta bana, "Sen beni hiç izlemedin mi?" diye
sormuştu. Sonradan izledim. O da izlememiş beni.
- O da mı sizin gibi erken başlamış oyunculuğa?
Yok, Mimar Sinan'da makine mühendisliği okurken bu işe bulaşıyor ve
oradan devam ediyor.
- Nasıl tanıştınız?
'Fırtına' adlı dizinin setinde tanıştık. Orada iki ana karakterdik.
İlk kez okuma provasında tanıştık. Sonra arkadaş olduk. Sonra da
aramızda fırtına koptu. 'Asi' dizisi için Antakya'ya gittiğinde
birlikteydik.
- 'Aşk ve Ceza'da Nurgül Yeşilçay'la oynuyor; 'Asi'de Tuğba
Büyüküstün'le oynadı. Aşk sahnelerinde kocanızı kıskanır mısınız,
seyreder misiniz, yoksa mutfağa mı kaçarsınız?
Açıkçası ne o benim dizimi, ne de ben onun dizisini takip
etmiyoruz. Ya dışarıda oluyoruz ya da sette çalışıyor oluyoruz.
"Bugün öyle yakınlaşma sahnesi var, bakayım ne yapmışlar?" diye
düşünmüyorum. Sahne ne gerektiyorsa yapacaklar tabii. Orada 30 kişi
var, o da benim kocam, eşim. Nurgül de benim arkadaşım. Aklıma öyle
bir şey gelmiyor yani. O zaman, her oyuncu çiftin evliliği yeni bir
diziden sonra boşanmayla biter. Ona o gözle bakmazsan rahatsız
etmiyor. Ne gözle baktığına bağlı. Şöyle düşünüyorsun, "Şimdi
öpüşürler; eee tamam sıradakiÖ" İncelersen, kurcalarsan rahatsız
olabilirsin... Normal biriyle el sıkışma sahnesi gibi geliyor.
Murat'ı sevmediğimden değil, tabii ki ben de onu kıskanıyorum,
seviyorum ama ekranda gördüğüm şeyi kıskanmıyorum. Ama kamera
arkasında bir şey olur, gider "Ne oluyor?" derim. Gerçi bugüne
kadar böyle bir şey yapmadım ama gerekirse yaparım. Ancak ekranda
gördüğümü kıskanmıyorum.
- Hanginizin hayranları daha ateşli?
Murat'ın. Murat'ın hem kız hayranları var, hem yaşıt erkek
hayranları var; hem de anneanneler var. Her guruptan seviyorlar,
babalar anneler de seviyor.
- Bakışlarıyla oynadığı söyleniyor, size de o bakışlardan
fırlatıyor mu?
O güzel bakan biri, tabii bana da öyle bakıyor. Ekrana da
yakışıyor.
- Peki hayranları, "Çekil aradan, sende nereden çıktın?" demiyor
mu?
Hayır, tam tersi, "Birlikte fotoğrafınızı çekebilir miyiz"
diyorlar. Benden izin istiyorlar, "Resim çektirebilir miyiz?" diye.
Ben onun hayranları yanında hiçbir şey değilim. Ama benim Murat'ın
hayranları tarafından rahatsız edildiğim hiç olmadı. Bize saygı
duymayı öğrendiler. İlk çıkış noktamızdan itibaren birbirimizi hiç
kırmadık. Bu yüzden çift olarak bizi sevdiler. Hep, "Birbirinize ne
kadar yakışıyorsunuz?" diyorlar.
- Eşinizi çok yakışıklı bulanlar var, sizce yakışıklı?
Herkese göre görecelidir yakışıklılık. Ona göre ben güzelim, bana
göre o yakışıklı. Benim kocam o. Benim için bakışları hiç önemli
değil. Bir kere çok vicdanlı. En sevdiğim ve onu Murat yapan güdüsü
vicdanı.
Şebnem ÖZCAN / www.bugun.com.tr