ERTUĞRUL ÖZKÖK / HÜRRİYET
Şimdi ben gay mi oldum
GEÇEN pazar erken saatte Tansu Urla’dan aradı ve direkt söze
girdi:
“İstanbul’dan bir arkadaşım telefon etti. Dışarda bir yerde kahvaltıdaymış, yan masada konuşulanlara kulak misafiri olmuş. Seni tartışıyorlarmış. İçlerinden biri Ertuğrul Özkök gay mi oldu demiş.”
İkinci sabah kahvesindeydim ve Mahler’in yeniden keşfettiğim
8’nci Senfonisi’ni dinliyordum.
Tansu her zamanki gibi harika.
Sesinde hiçbir şaşkınlık yok.
Tuhaf ben de öyleyim, sanki üçüncü bir şahıstan söz ediliyormuş
gibi dinliyorum.
Artık insana ait hiçbir şey beni şaşırtmıyor.
Kendime ait tuhaflıklar bile.
Merak ettiğim şey, konu niye bana gelmiş.
* * *
İki hafta önce Haber Türk’ten Helin Avşar benimle konuşmuştu.
O mülakatı birinci sayfadan şu başlıkla yayınlamışlar:
“Erkeklere de ilgi duyuyorum.”
Eh, şöhretli bir erkek böyle bir laf ederse gazete onu manşete
koymaz da ne yapar?
Neyse ki fotoğraf fena değil.
Helin Avşar bacaklarını açmış, arasına bir çello koymuş
çalıyor.
Ben de lacivert bir takım elbise giymişim, beyaz gömleğimin
yakaları açık, bayağı afiliyim yani.
* * *
Peki ben gerçekten böyle bir laf ettim mi?
Yani “Erkeklere de ilgi duyarım” dedim mi...
Dedim. Evet aynen dedim.
Burada da tekrar ediyorum.
Ben, Ertuğrul Özkök, erkeklere de ilgi duyarım.
İsterseniz, o bir buçuk saatlik konuşmanın, yayınlanmayan
bölümlerini de içerecek şekilde görüşlerimi bir daha aktarayım.
Hayatımın merkezi ilgi alanı kadındır.
Bunu binlerce kere yazdım, on binlerce kere söyledim.
Ama ben erkeğim. Erkek ruhu da, erkek bedeni de beni
ilgilendiriyor.
Kendimi anlamak, erkek denen varlığı anlamak için de çaba
gösteriyorum.
Peki bu sözlerle, gay olduğum konusundaki masa sohbetini tekzip mi
ediyorum?
Tekzip edip etmemek hiç umurumda değil.
Hayatım boyunca gay miyim, değil miyim diye bir meselem hiç
olmadı.
Buna karşılık hayatım boyunca derin ve büyük bir kadın meselem
oldu.
Kadın denen varlık beni Olimpos’un tepelerine de çıkardı, en dipsiz
kuyulara da attı.
O nedenle kadın, her zaman işimden de, vatanımdan da başka
şeylerden de daha önemli oldu.
Sakın bana, “Yani sen kadın için vatanını bile satar mısın” diye
saçma sapan bir soru sormayın.
Allah hayatım boyunca beni böyle öldürücü bir ikilemle karşı
karşıya bırakmadı.
Yani “Allah beni korudu” diyebilirim!
* * *
Bu mülakatın yayınlandığının ertesi günü, 27 Eylül tarihli Newsweek
Dergisi’ni aldım.
Kapak konusu “Erkek”ti.
“Men up”, yani “Erkek başını kaldır” diyordu.
Günümüzde büyük bir erkek sorunu ortaya çıktığını, kadınların
birçok alanda erkeği geçtiğini anlatan çok güzel bir sayı
yapmışlar.
Ancak incelemede, erkeğin yeni cinsel konumu konusunda hiçbir şeye
değinmemişler.
Mesela, erkek gövdesinin yeni cinsel obje olarak kadın gövdesinin
bile önüne geçmesinin anlamını araştırmamışlar.
Oysa ben 3 yıldan beri, erkek bedeninin yükselişi, buna karşılık
erkek ruhunun giderek daha ezik, daha kompleksli hale gelişini
anlatan yazılar yazıyorum.
Sanatta Michelangelo ile Caravaggio’nun postmortem savaşı, sadece
Rönesans’ın en büyük dâhisinin kim olduğunu belirlemeyecek.
Aynı zamanda erkeğin yeni statüsünü de tayin edecek.
Newsweek incelemesini, “Maskülenliğin yeni bir tarifinin yapılmakta
olduğunu” söyleyerek bitiriyor.
Ve “Yeni bir maço erkek” geliyor diyor.
Yalnız dikkat...
Yeni maço, o bizim bildiğimiz Kadir Abi türü bir “erkek” değil.
Bebek bakımını bile üstlenen, evde ve dışarda her şeyi paylaşan bir
erkek.
Ben işte bu yüzden erkekle de ilgileniyorum.