Oray Eğin / AKŞAM
Manşetteki gazetecilik dersi
Dünkü Hürriyet’in manşetini evine beş kez hırsız giren bir
gazetecinin polisten öğrendiklerini olarak okumak mümkün. Ancak ben
İsmet Berkan’la yapılan ve “Polisten neler duydum neler” manşetiyle
sunulan söyleşiyi Ertuğrul Özkök’ten bir gazetecilik dersi olarak
yorumladım. Gazeteleri asıl böyle okumak lazım.
Geçen hafta boyunca Berkan köşesinde dün Hürriyet’e anlattıklarına
benzer şeyleri yazıp durmuştu zaten. Pek çok ilginç bilgi de
vermişti, söyleşide de anlatmaya devam ediyor: Kapkaç çetesinin
değişen yüzünü, suçun sicilini, pahalı sitelerde oturanların da
güvende olmadığını...
Neden şimdi böyle bir söyleşi? Bütün bunları yazmış bir gazetecinin
tam da yazdığı haftanın sonunda büyük bir gazeteye manşet olmasının
altında mutlaka bir şey yatması gerekiyor.
İşte burada Ertuğrul Özkök gazeteciliğinin zekası ortaya çıkıyor.
Manşetin verdiği mesaj belli. Fotoğrafını da koyarak Berkan’a nasıl
genel yayın yönetmeni olunacağını öğretiyor Hürriyet. Bir anlamda
diyor ki “Bak sen bütün bunları yazdın ama haberin farkında
değilsin, o yüzden senin yapamadığını biz haber yapalım.”
Berkan köşesinde hırsızlıkla ilgili pek çok bilgi verirken,
yönettiği gazete Radikal’de bu konularla ilgili herhangi bir
araştırmaya, habere rastlamadık. Çünkü bunları yazan kişi yazdığı
şeylerin haber olduğunun farkında değil! Haberi koklamıyor,
anlamıyor, görmüyor. Yazdıklarının teker teker ilginç haber
olduğunu anlamak için Ertuğrul Özkök’ün manşetten onun yüzüne
çarpması gerekiyor.
Mesela söyleşide ortaya çıkan ilginç bilgilerden biri şu:
“Gaziosmanpaşa’daki Diyarbakırlılar çetesinin 200, ülkücü çetenin
de 100 elemanı olduğu söyleniyor. İstanbul’daki kapkaçın büyük
bölümü bunların inisiyatifinde.”
Bunu bilen, bunu söyleyen bir genel yayın yönetmeninin yapması
gereken muhabirlerini örgütleyip bu büyük haberin bir cümlede
kalmamasını sağlamak. Haberciler bu çeteyi araştırmalı, önümüze bir
dosyayla çıkmalılar. Ancak onları yönlendirecek olan da haberden
anlayan bir genel yayın yönetmenidir.
Hürriyet’in manşeti, yıllardır benim de söylediğimi tasdik ediyor:
İsmet Berkan bir genel yayın yönetmeni değil. Bir köşe yazarı. Her
köşe yazarının gazeteci olması gerekmiyor ama gazeteci olmayanın
yayın yönetmeni yapması sakıncalı bir durum.
Düşünün, İstanbul’da kapkaç almış başını yürümüş ve bir gazeteci
bunu ancak kendi başına gelince fark ediyor, bunu da haber olarak
okurlarına duyurmak yerine köşesinden tecrübelerini paylaşıyor, anı
yazarlığı gibi. Konuyu ancak kişisel boyutta görebiliyor, çünkü
gazetecilik algısı bu kadar.
Ertuğrul Özkök de burada yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark
etmiş ki müdahale ediyor. Dünkü Hürriyet’in birinci sayfası İsmet
Berkan’ın genel yayın yönetmenliğinin ‘de facto’ bittiğinin
resmidir aynı zamanda. Doğan Grubu’nun generalleri Berkan’ı genel
yayın yönetmeni olarak ciddiye almadıklarını herkese
göstermişlerdir manşete taşıyarak. Ona bir silkeleme önerisi de
olabilir bu tabii ki; ancak pek umut vaat etmediği de aşikâr.
Radikal gazetesine en kısa sürede Ertuğrul Özkök el atmalıdır.
Genel yayın yönetmenliği için adayım Murat Yetkin. Hem gazetecidir
hem de yıllarca en önemli kurumlarda (Show TV, Sabah, Radikal)
Ankara temsilciliği yapmıştır, oranın havasını da iyi bilir. İsmet
Berkan da çok isteniyorsa köşe yazarı olarak kalsın.
Varan 2!
AKP solcu isimleri milletvekili adayları gösteredursun, Nişantaşı
da Ahmet Hakan’dan sonra bir muhafazakârı daha katmanın tadını
yaşıyor bu günlerde. Bir cumartesi öğleden sonra güneş
gözlükleriyle Buz Bar’da oturan Taha Akyol. AKP yandaşı gazeteciye
hoş geldin diyoruz.
Dobra Şenay’dır
Kapatmaya hazırlandığımız yayın döneminin en çok ses getiren
programı şüphesiz Kanal D’deki “Dobra Dobra”ydı. Herkesin
konuştuğu, herkesin çıktığı ve gündemi belirlediği programı Şenay
Düdek ve Müge Anlı hazırlıyordu. İkili, kısa süre önce ayrıldı.
Şenay Düdek, yakın zamanda Fox’ta programa başlayacak. Müge Anlı da
tek başına Kanal D’de devam ediyor.
Duyduğum kadarıyla, ikili ihtilafa düşmüşler programın adıyla
ilgili. “Dobra Dobra” her ne kadar ortak bir marka olarak doğsa da,
iyi gazete okurları ve magazin meraklıları bu ismin aslında tek bir
kişiyi işaret ettiğini bilir.
İyi bir Şenay Düdek okuru olan benim için de “Dobra Dobra” demek
Şenay Düdek demektir. Yıllardır dobra dobra yazıları, sohbetleri,
yorumlarıyla onu öyle tanıdık. Umarım iki başarılı gazeteci
arasındaki anlaşmazlık en kısa zamanda çözülür.