Tarihi manipülasyon
ÜÇ günden beri ABD'nin Cleveland şehrindeyim. Cleveland, ABD'nin
kuzeyinde bulunan şehirlerden biri.
Yani, zihniyet olarak Washington politikasından uzak sayılabilecek
bir yerleşim birimi.
Şimdi size bu şehirden iki gözlemi aktaracağım.
Önceki gün bir taksiyle şehir merkezine gidiyorum.
Şoför, ABD'nin her yerinde rastlayacağımız tiplerden biri.
Konuşmayı seviyor.
Daha ilk sorusu, ‘‘Neredensiniz?’’ oluyor.
Ben, ‘‘Türkiye'den’’ der demez, ikinci soru geliyor. Ama çok nazik
bir üslupla.
‘‘Siz iyi bir müttefiktiniz. Irak Savaşı'nda niye bizimle birlikte
hareket etmediniz?’’
Ben kendisine, bunun Türkiye'de parlamentonun bir kararı olduğunu
ve yapılacak başka bir şey olmadığını söylüyorum.
‘‘Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?’’ diye soruyor.
Ben de, Türkiye'nin bu konudaki kararını yanlış bulduğumu
anlatıyorum.
‘‘Öyleyse parlamento niye böyle bir karar aldı?’’ sorusuyla devam
ediyor. Tabii ben de kendisine, Türkiye'de kamuoyunun ABD'nin
müdahalesine karşı çıktığını anlatıyorum.
RESTORANDAKİ GÖZLEM
İkinci gözlemim, yine aynı günün akşamıyla ilgili.
Akşam, Cleveland'ın, ‘‘Little Italy’’ adlı semtindeki bir İtalyan
restoranındayız.
Masamıza geçmek için yan taraftaki barın önünde bulunan bir bölümde
oturuyoruz.
İçeriden kalkan bir müşteri, gelip hemen arkamızdaki koltuğa
oturuyor.
İçeride sigara içmek yasak olduğu için, oraya sigara içmeye gelmiş.
Bizden, sigara içtiği için özür diliyor.
Hafif içkili olduğu hemen anlaşılıyor.
Bizim konuştuğumuz dil dikkatini çekmiş olmalı ki, o da hemen
‘‘Neredensiniz?’’ diye soruyor.
Biz, ‘‘Türkiye'den’’ deyince, şoför gibi o da hemen bir soru
patlatıyor. Ama onun ilk sorusu şoförünkinden biraz farklı.
ABD’DE DÜŞ KIRIKLIĞI
Çok direkt bir ifadeyle şunu soruyor:
‘‘Siz Kürtlerden neden nefret ediyorsunuz?’’
Ben elimden geldiğince, bizim ülkemizdeki Kürtlerle bir sorunumuz
olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Ama o, ‘‘Ben Türkiye'dekinden bahsetmiyorum, Irak'taki Kürtlerden
neden nefret ediyorsunuz?’’ diyor.
Ben de ona, aynen şu açıklamayı yapıyorum:
‘‘Sizin nasıl Saddam Hüseyin'le ilgili güvenlik sorunlarınız varsa,
bizim de Kuzey Irak'tan bize yönelik tehditlerle ilgili
endişelerimiz var. Biz Kürtlerden nefret etmiyoruz. Bu
endişelerimizi gidermeye çalışıyoruz.’’
‘‘Size ikinci bir sorum daha var’’ diyerek devam ediyor:
‘‘Türkiye ile ABD iyi bir müttefikti. Biz hep öyle biliyorduk. Ama
siz savaşta Saddam Hüseyin'in yanında yer aldınız. Neden?’’
Şoföre yaptığım açıklamaların aynısını ona da yapıyorum.
Bu iki gözlemi şundan dolayı aktarıyorum.
Biz son günlerde ABD Savunma Bakanlığı'ndan gelen tepkileri hep
yönetimin kızgınlığı olarak değerlendiriyoruz.
Yani, yarın bir gün bu yönetim değiştiği takdirde, Demokratlar'ın
iktidara gelmesi halinde ABD ile ilişkilerin düzeleceği hesabını
yapıyoruz.
Ama, Cleveland'da yüz yüze geldiğim iki insandan gelen bu sorular
Türkiye ile ilgili düşüncelerin ABD halkına da yansımış olduğunu
gösteriyor.
Yani, sadece yönetimde değil, ABD halkında da Türkiye ile ilgili
bir düş kırıklığı var.
Ben buradan çok, ama çok önem verdiğim bir başka noktaya
geleceğim.
TÜRK HALKI ALDATILDI MI?
Milliyet Gazetesi geçen cumartesi günü çok ilginç bir anket
yayınladı.
Bu anketi yapan şirket Tarhan Erdem'in A ve G adlı şirketiydi.
Yani öyle eften püften gecekondu bir araştırma şirketi değil,
ciddiyetini birçok araştırmada kanıtlamış bir kuruluş.
Bu araştırma çok açık bir biçimde şunu ortaya koyuyor:
Türk halkının yarısı bu savaşta Türkiye'nin uyguladığı politikayı
yanlış buluyor.
Üstelik, eğitim düzeyi yüksek kişilere doğru çıkıldıkça bunu yanlış
bulanların oranı yüzde 60'ları bile geçiyor.
Bu ankete bakarak şu soruyu soruyorum:
TBMM bu kararı alırken, Türk halkı aldatıldı mı?
Yani, yakın tarihimizin en büyük ‘‘kamuoyu manipülasyonuna’’ mı
tanık olduk.
Çünkü o günleri hatırlayın. Bir kamuoyu şirketinin yaptığı iddia
edilen bir anket ağızdan kulağa dolaştırılmıştı.
Buna göre, Türk halkının yüzde 94'ü Türkiye'nin ABD ordusuna
topraklarını açmasına karşıydı.
Türkiye'de kendine savaş karşıtı görüntü veren ama aslında ABD
aleyhtarı duygularını tatmin eden birçok yazar ve sivil toplum
örgütü bu sözde anketi Meclis'i etkilemek üzere kullanmıştı.
MARJİNAL AZINLIĞIN ETKİSİ
Bizzat Cumhurbaşkanı'nın kullandığı iki argümandan biri Birleşmiş
Milletler'in alacağı karar ile bu sözde kamuoyu anketinin ortaya
koyduğu gerçek olmuştu.
Ama şimdi adı-sanı belli, ciddiyeti kanıtlanmış bir kamuoyu
araştırma şirketi, Türk halkının önemli bir bölümünün uygulanan
politikayı yanlış bulduğunu ortaya koyuyor.
O zaman şu soruyu sormak şart olmuyor mu:
Nerede bu yüzde 94'lük ezici çoğunluk.
Dünyanın neresinde kamuoyunun görüşü 1-1.5 ay içerisinde böylesine
köklü bir şekilde değişebilir?
Ben o zamanlar şunu yazmıştım:
İnsanlara, ‘‘Savaşı istiyor musunuz, istemiyor musunuz?’’ diye
sorarsanız elbette, ‘‘İstemiyoruz’’ cevabını verirler.
Ama bugün ortaya çıktığı gibi, soruyu Türkiye'nin menfaatleri
açısından sorsaydınız bambaşka bir sonuçla karşı karşıya
kalırdınız.
İşte ben o yüzden çok açık bir şekilde şu suçlamayı yapıyorum:
Türkiye Cumhuriyeti parlamentosu bu yüzyılın en önemli
kararlarından birini alırken bir kısmı sol, bir kısmı dinci
marjinal bir etkili azınlık tarafından manipüle edilmiştir.
Ve ne yazık ki, bunun bedelini de Türkiye ödemektedir.
ERTUĞRUL ÖZKÖK AMERİKA´DA TAKSİCİYE NE DEDİ
Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında ABD´nin Cleveland şehrindeki izlenimlerini ve taksiciyle arasında geçen diyaloğu aktarıyor...
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin