NESLİHAN AKDAŞ / YENİ AKTÜEL
* İlk sinema filminiz; yıl 2001, yönetmen Zeki
Demirkubuz, film 'Yazgı'... Demirkubuz'la ilk buluşmanızda neler
yaşanmıştı?
O zamanlar biraz uçarıydım. Oyunculuğu
bırakmayı düşünüyordum. 'Bir Demet Tiyatro'da 'Zabıta İrfan'ı
oynamıştım. Ardından gelen teklifler bana uygun değildi. Kendime
güvenimi kaybetmiştim. Tam da o dönemde Zeki'den teklif geldi. O
zaman ilişkimiz sertti; ikimiz de birbirimize yabancıydık. "Set
bitse de gitsem" derdindeydim. Ama ortaya çok güzel bir iş çıktı.
Zeki'yle sonrasında görüşmeye devam ettik ve birbirimizi daha iyi
anladık.
KENDİME AFERİN DEDİM
* 11 yıl sonra 'Yeraltı' setinde buluştunuz. Nasıl geçti yeni
süreç?
Eğer yönetmeni tanımasaydım, çok zorlanırdım.
Zeki'nin olması benim için avantajdı. Hayatımda bundan daha zor bir
rolle karşılaşmadım. Altından kalkması zor bir işti. Zeki'ye
güvendim. Çok korkmama rağmen rolü kabul ettim. Karakterin
psikolojisinden korktum. Ağır bir depresyon içerisinde, ilişkileri
güdük, etrafıyla bağ kuramayan, mutsuz bir adam. Buna yaklaşmak
beni korkuttu.
* Bu kadar korkutan bir role nasıl
hazırlandınız?
Çok uzun süre kendimi mutsuzlaştırdım.
Yaşamın hiçbir anlamının olmadığı bir psikoloji içindeydim. Çok
kötü rüyalar görüyordum. Rolü kabul ettikten hemen sonra, yani
çekimlere altı ay kala bu ruh haline girdim. Sonrasında altı ayı
savrularak geçirdim. Hayattan zevk almıyordum. Bunalıma girmiştim.
Başka türlü oynayamıyorum. O yüzden bu tür rollerden
çekiniyorum.
* Çekimler sonrasında hemen çıktınız mı o ruh
halinden?
Çok büyük bir yük attığımı hissettim
çekimler bittiğinde. Kendime çok lüks bir araba kiraladım;
Ankara'dan İstanbul'a geldim. Akşam için planlar yaptım, Hayal
Kahvesi'ne gidelim diye. Eve geldim ve hapşırmaya başladım. Sonra
üç gün yataktan çıkamadım, hastalandım.
* Altı ayınızı kendi isteğinizle mutsuz geçirdiniz.
Sordunuz mu kendinize o dönem neler kaçırdım diye?
Ben
bu rolü kendi psikolojimi çökerterek oynayabilirdim. Ve bu sırada
kendime çok yakınlaştım. Etli, kanlı, canlı halimi gördüm. Bunu
görünce de hayatın mutluluklarını görmeye başladım. Keyfin
yerindeyse zaman ikiye katlanır, bir dakika iki dakika oluverir.
Çekimlerde keyfim yerindeydi. Zaman uzamıştı.
* Film sizde başka neler bıraktı?
Kendime
"Aferin" dedim öncelikle. Ve sonra uzun bir zihin partisi verdim.
Bir işi layıkıyla yaptıysanız mükemmel bir duygu kalıyor
insanda.
* 'Yeraltı'nı kendi hayatınızda ayrı bir yere koyuyor
musunuz?
Bu film beni kendi yalnızlığıma
yakınlaştırdı. Seyirciye gösterdiğim tarafım, kendi yalnızlığım
olacak bu filmde. İtirafkar bir film bu benim için. Filmde kendimi
hatırlayacağım. Hayatım uzun; daha neler yaşayacağımı bilmiyorum,
ama şimdilik böyle.
* Film için, içine girdiğiniz ruh hali Zeki
Demirkubuz'u nasıl etkiledi; kaygılandırdı mı?
Ona
büyük hayal kırıklıkları yaşattım. Ama çabuk toparladım. Psikolojim
alaboraydı, panik haldeydim. Ekiple iletişimim çok yeniydi.
* Nihal Yalçın göze çarpıyor fragmanda. Rol
arkadaşınız Yalçın'ı nasıl buluyorsunuz?
Nihal'i
filmde çok beğendim, hayranı olacak kadar beğendim. O da benim gibi
bocaladı. Ama çabuk toparlandı. Oynadığı rolün psikolojisini çok
iyi sergiledi. Evlere temizliğe giden bir kadını canlandırıyor.
Nihal beni çok güldürüyor, komik biri. İyi partner olduk.
* 'Yeraltı'nda sevişme sahneniz de var. Engin
Günaydın'ı ilk kez böyle göreceğiz...
Sevişme
sahnelerini kendi yazdığım senaryolarda da kullanmam. Bunun bir
promosyon aracı olarak kullanılmasından korkarım. Ama karakterin
yaşamında gerekliyse yazmak gerek. Bu filmde ihtiyaç vardı. O
sahneyi gözümdeki perdeleri kapatarak oynadım ben. Çok
heyecanlandım, çok korktum. Estetik olarak uygun bir tip değilim bu
tip sahneler için. Seyircinin beğenmesi açısından estetik olan
oyuncular daha iyi olur.
'VAVİEN' KALICI BİR FİLM OLDU
* İlk sinema projeniz 'Vavien' gişede hak ettiği değeri
bulamadı. Kırgınlık yaşadınız mı?
Oldu. Olumlu
yönlerini görmek istedim ama oldu kırgınlık. Sonrasında bunun
gereksiz bir şey olduğunu fark ettim. İlk gişe rakamları açıklandı,
çöktüm kaldım; üç günlük gişe 38 bindi. Sonra bir kadın dürttü
beni; "Sizi bu kadar ne üzdüyse üzülmeyin, toparlanın" dedi.
'Vavien' ödülleri toplamaya başlayınca kendime geldim. Kalıcı bir
film oldu, önemli olan budur. 'Yeraltı'nı yapmamın nedeni de bu
oldu; kalıcı olacağına inanıyorum.
BABA-OĞUL HİKAYESİ
* Ve gelelim bundan sonraki projeye... Taylan Biraderler ile
yeni bir hazırlık içindesiniz...
Aslında 'Vavien'den
önce düşündüğümüz bir filmdi ama çok maliyetliydi. Hâlâ zorluklar
yaşıyoruz maliyeti yüzünden. Yine bir aile filmi, baba-oğul
ilişkisi üzerine. Son dönemlerini yaşayan bir baba-oğulun hayatla
ilgili atışmalarını anlatıyor. Baba, oğluna aslında hayatını
anlatırken bir yandan da memleketin durumunu aktarıyor. 12 Eylül
öncesinde başlayan, 12 Eylül döneminde kırılan, sonrasında değişen
ve hayal kırıklığıyla biten bir film.
* Babanızla ilişkinizi görecek miyiz yeni
filmde?
Babamla ilişkimden yola çıkarak yazdım. Onları
filmde kullanmakta sorun görmedim. 'Vavien' aslında bu ülkenin son
halidir. Ülkenin bir de ilk hali var.
ÇOCUK YAPIP PROBLEM YARATMAYACAĞIM
* Baba-çocuk ilişkisi herkes için özeldir; sizinkinden
bir film ortaya çıkacak. Neydi yeni filminizin senaryosunu yazmaya
başlamanızın nedeni?
Babam ölmeden önce bana şunu
söyledi: "Hayatım boyunca iyi bir insan olmaya çalıştım, bunun için
çok çaba sarf ettim, ama size hiçbir şey bırakamadım. Beş kuruş
bile. Şimdi sana soruyorum; iyi mi yaptım kötü mü?" Bu, filmi yazma
nedenimdir. Kesinlikle iyi yaptı babam. Bana bıraktığı şey, kendi
kişiliği oldu. İyi insan olmak hâlâ erdemdir. İyi insan olmaya
devam edeceğim. Eğer olursa kendi çocuklarıma da bunu
öğreteceğim.
* "Çocuklarım olursa onlara iyi insan olmayı
öğreteceğim" dediniz. İlk kez çocuktan bahsediyorsunuz. Bir gün
baba olmak istiyor musunuz?
Baba olmak istemiyorum.
Beş kardeşiz; 20'den fazla yeğenim var. Onların akıbetleri ne
olacak diye merak ediyorum. Yeni bir problem ortaya çıkarmak
istemiyorum. Kendi çocuğum olsun istemiyorum. Maalesef bir aile
kurmak istemiyorum. Belki bu durumum aileme çok düşkün olmamdan da
kaynaklanıyor. Bir tane ailem var, başka bir aile istemiyorum.
* Politik bir sanatçı değilsiniz; aktivist olarak sizi
meydanlarda görmedik hiç...
Bunlara kafa yormadığımdan
değil, çok fena kafa yoruyorum. Ben tavrımı yaptığım işlerde
göstermek istiyorum. Diğer türlü çok hafife alınıyor. Şov yaptığını
düşünüyorlar. Uzak duruyorum, 'duyarlı adamım ben' diye kendimi
parlattığımı düşünmesinler diye...