EMBEDDED OLMAYAN GAZATECİLER SAVAŞIN KAHRAMANI

Haşmet Babaoğlu, Irak savaşını embedded olmadan aktaran gazetecileri savaşın kahramanı ilan etti.

Google Haberlere Abone ol
EMBEDDED OLMAYAN GAZATECİLER SAVAŞIN KAHRAMANI

Vatan Yazarı Haşmet Babaoğlu, Irak savaşını "kirli bir rejimle işgalci güçler arasındaki savaş" olarak niteledi ve embedded olmayan gazatecileri yazdı. işte o yazı




"Kirli bir rejimle işgalci güçler arasında olup biten bir savaşın kahramanları olur mu? Olmaz, olamaz... Ama "embedded" olmadan; yani "askeri yatılı"lığı kabul etmeden, zor koşullarda çalışmayı göze alarak dünyaya savaş gerçeklerini tarafsız ve çeşitli merceklerden aktaran medya mensuplarını hayatımızın kahramanları kabul etmeliyiz. Onlar sayesinde uluslararası kamuoyu Irak'ta olup bitenleri düşünerek, öğrenerek, tartıya vurarak izleme olanağını buldu. Bu durum şimdi de sürüyor. (Açın Fox W kanalını bakın; ne yağma var, ne kuzey Irak'taki rezillik. Ya öteki kanallar ve bağımsız gözle bakabilen gazeteciler olmasaydı!) Bu bakımdan, Bağdat'a girmeden 18 saat önce Amerikan tanklarının gazetecilerin kaldığı Filistin Oteli'yle El Cezire'nin haber merkezini bombalaması ve üç gazeteciyi öldürmesi sıradan bir savaş "zayiatı" değildi. Amerika'nın bu yolla medyaya "Bu iş burada biter! Biz Bağdat'a girdikten sonra tarafsız habercilik istemiyoruz" mesajı gönderdiğini iddia edenler haklı çıktılar. Geçen gün Bağdat'ta işgalcilerin protesto edildiği gösteriyi görüntüleyen gazetecilere yine kurşun yağdırdı "koalisyon" askerleri. Britanya Başbakanı Blair de yağma olaylarını açık yüreklilikle ekrana getirip yorumlayan BBC'ye ağır biçimde yüklendi.



Irak'ta işler kötü gittiği sürece hegemonyacıların medyadan duydukları rahatsızlık da büyüyecek. Bu konuyu neden açtığıma gelince... Medyanın haberci özelliklerine karşısında sıradan insanın kayıtsızlığı dikkatimi çekiyor da, ondan.. Oysa sıradan insanın bugün iş yerinde, kabul gününde, okulda, kahvede dile getirdiği bütün fikirlerde, kafalarını kurcalayan bütün sorularda medyanın önemli payı var. Medya günümüz insanının bilincinin "tabii" bir uzantısı artık... Sıradan insan medyasını, onun saydam ve tarafsız olmasını; ekmeğini, suyunu, ahlâkını savunur gibi savunmalı. Ama bilmem bunun farkında mıyız?



Hegemonyacı iktidarlar, savaş beyleri, diktatörler nasıl bir medya isterler? Hayır, onların istediği propaganda kanalıdır. Buna ilk Körfez Savaşı'nda yaşanmış ve ipliği çok sonra pazara çıkmış bir örnek vereyim. Saddam Kuveyt'e girmişti... Baba Bush yönetimi hem Amerikan hem de dünya kamuoyunu bir askeri müdahalenin gerekliliğine inandırmaya çalışıyordu. BM açısından pek sorun yoktu. Ama asıl vicdanları etkilemek iyi olurdu. İlk olarak 5 Eylül 1990'da İngiltere'deki gazetelerde "Iraklıların kuvözleri alıp Irak'a götürmek için Kuveyt'teki hastanelerin erken doğum ünitelerinde bakımı yapılan çocukların ölüme terkedildiği" haberleri çıktı. Bu haber daha sonra bilgisayar virüsü gibi hızla dünyaya yayıldı. Derken Kuveyt'in lobi faaliyetlerini yürüten Hill and Knowlton şirketi Neyyire adında 15 yaşındaki bir kızı ortaya sürdü. Şirketin iddiasına göre ülkesinden yeni kaçmış olan genç kız şöyle anlatıyordu: "Ben El-Adan hastanesinde gönüllü olarak çalışırken içeri iren Iraklı askerler çocukları kuvözden ayırdılar, aletleri alıp çocukları soğuk betonda bırakarak oradan ayrıldılar." Her insanın yüreğini parça parça edecek bir haberdi bu... Bush da altı kez konuşmalarında bu çocukların durumuna yer verdi. O sırada yönetime göbekten bağlı medya kanalları Neyyire'nin Kuveyt'in ABD Büyükelçisi'nin kızı olduğunu ve işgal öncesinden beri ülkesine adım atmadığını kolayca öğrenebilirlerdi. Ama bunu yapmadılar. Tersine, iş büyüdükçe büyüdü. Ancak aylar sonra Kuveyt'ten yeni gelen bir İzlandalı doktorun USA Today'e yaptığı açıklamalar kuvözden alınan çocuklar haberi hakkında kuşkular yaratmaya başladı. 17 Ocak 1991'de Los Angeles Times ve ABC televizyonu olayın üzerine gitti ve yumak çözülmeye başladı. O yılın mart ayında da Kuveyt Sağlık Bakanlığı yetkilileri "Hayır, bu doğru değil. Doğrusunu söylemek gerekirse işgal nedeniyle doktorlar ve hemşireler hastaneleri ve ülkeyi terkettikleri için hastalar ve çocuklar ölmüş olabilir" açıklamasını yapmak zorunda kaldılar. (Bakınız, Vietnam'dan Körfez'e Savaşlarda Kamuoyu Oluşumu adlı kitap. Dr. Mustafa Mutlu, Okumuş Adam Yayınları.)



Bilmem derdimi anlatabildim mi? Medyayı sık sık eleştiriyoruz, gazetecileri yerden yere vuruyoruz. Ama bu işi hakkıyla yapanları gözlerinden öpmeyi unutuyoruz. "


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin