EYÜP CAN / HÜRRİYET
Siz olsanız ne yapardınız?
ELİF dün kitap turnesi için
Amerika’ya uçtu.
Bense BM’de bir toplantı için bugün uçuyorum.
Bir gün arayla New York’a gittiğimizi duyan herkes aynı “tatsız”
soruyu soruyor...
“Ne o bir kaza ihtimaline karşılık ayrı ayrı mı uçuyorsunuz?”
“Yok, hayır, ne alakası var! Hatta aynı güne almak istedik ama
bilet bulamadığımız için beceremedik” diyecek oluyorum, sonra geçen
yaz yaşanan bir kazayı hatırlayıp vazgeçiyorum...
* * *
Doğrusu son zamanlarda hiçbir kaza haberi beni İsveçli bir ailenin
“zor seçimi” ve sonrasında yaşadıkları dram kadar etkilemedi.
* * *
İsveçli Scnabl ailesinin en büyük korkusu, bir uçak kazasında hep
birlikte ölmekti.
Bu yüzden her yere, baba-kız ve anne-oğul olarak, iki ayrı uçakla
seyahat ediyorlardı.
Geçen yaz tatil için İsveç’e gitmeye karar verdiler. Uzun zamandır
Rio’da yaşadıkları
için çocukların anavatanlarını görmelerini istiyorlardı.
Her zamanki gibi baba Fernando 3 yaşındaki kızı Celine ile
uçacaktı, anne Christine ise
5 yaşındaki oğlu Philipe ile.
Nedense aralarında öyle anlaşmışlardı...
* * *
Nitekim bütün hazırlıklar yapıldı Rio’dan Paris’e arka arkaya
kalkan iki uçakğa biletler alındı.
Baba Fernando ile kızı Celine tam vaktinde Paris’e ulaştı.
Başladılar havaalanında anne ve erkek kardeşi beklemeye.
Eğer bir gecikme olmazsa bir saat sonra da onlar havalimanına inmiş
olacaktı.
Sordular Fransız havayollarına “Uçak zamanında kalktı” bilgisini
alıp rahatladılar.
Alanda baba-kız oyunlar oynayıp anne ve kardeşi beklemeye
koyuldular.
* * *
İniş saati geçti fakat Air France uçağından haber yoktu.
Kızına fark ettirmese de Fernando tedirgin olmaya başladı.
Gidip yetkililerle konuştu fakat hiçbir bilgi alamadı.
Celine’e mamasını yedirip altını değiştirdi.
Fakat saatler geçti hâlâ ne bir haber ne bir uyarı.
Havalimanında huzursuz ve çaresiz bir bekleyiş...
* * *
Tüm bu bekleyiş sırasında Fernando’nun aklında hep o duymak
istemediği ihtimal.
Oysa öylesine çok konuşmuştu ki bu ihtimali karısı ile.
Giderek bir takıntıya dönüşmüş ve
sonunda bir uçak kazasında hep birlikte ölme ihtimaline karşılık
ayrı ayrı uçmaya karar vermişlerdi.
Doğrusu o ana kadar akıllıca bir çözüm gibi gelmişti.
Ama o an.
Karısı ve oğlu dahil 228 yolcu taşıyan Air France uçağının Atlantik
Okyanusu üzerinde aniden kaybolduğunu sonra da suya çakıldığını
öğrendiği an...
Kızının her şeyden habersiz şaşkın bakışları arasında yıkıldı.
* * *
Havacılık tarihinin en gizemli kazalarından biri olarak kayıtlara
geçti.
Hız sensöründe meydana gelen bir arıza dendi önce.
Sonra pilotlar suçlandı. Düşmeden önceki o son dört dakika aylarca
incelendi.
Ve nihayet önceki gün kazanın sebebi anlaşıldı.
Dışarıdan ısı sensörünü kaplayan pilotların yanlış algılamasına
sebep olan minik buz kristalleri.
Konunun uzmanları bile şokta.
Çünkü “Böyle bir şeyin olması milyonda bir” diyorlar.
Gelin de siz bu milyonda bir ihtimali o uçakta hayatını
kaybedenlerin yakınlarına anlatın, özellikle de o ihtimale karşılık
hazırlık yapmış olan Scnabl ailesine.
Çok zor...
Ne olur hangisi demeyin, siz karar verin...
Hayat herhalükârda pamuk ipliğine bağlı...
Birlikte ya da ayrı...