Objektif yayıncılık yürek ister
Sıkça rastladığım bir soru var: ‘Objektif yayıncılık yapan bir
gazete, hadiseler karşısında tarafsız kalınca tarih huzurunda
sorumluluğunu yerine getirmiş olur mu?’ Sorunun temel mantığında
insan ve toplum haklarının korunması var.
Buna bir de milli menfaatlerin gözetilmesi ya da evrensel
değerlerin savunulması gibi gazetelerin olaylar karşısında alacağı
tavrı belirleyen unsurları eklemek gerekiyor.
Objektiflik kavramının açılımı doğru yapılamayınca, bu tür kuşku
içeren soruların gündeme gelmesi normal. Hele bu kavramın pratiğe
dönüşmesinde somut örnekler verilemiyorsa, her saniye sıcak
gelişmeler yaşanan bir coğrafyada okuyucunun endişeler taşıması
kadar doğal bir şey olamaz.
Peki objektiflik kökten bir tarafsızlık ya da tavırsızlık mıdır?
Eğer öyleyse gazetecilik mesleğinin sosyal ve siyasal bağlardan
tamamen koparılarak yapılması muhaldir. Çünkü hiçbir insan –hatta
kurum– bütün aidiyet ve mesuliyet duygularından kendini tamamen
soyutlayarak hadiselere tarafsız, duyarsız, tavırsız yaklaşamaz.
İşte can alıcı nokta burası. Objektif olmakla tavırsız olmak
karıştırılıyor çoğu kez. Onca önemli hadise yaşanırken yayıncının
ferdi ve sosyal bağlardan tamamen kendini kopararak bir üst kimlik
edinmeye kalkması, toplumdan da kopması anlamına geliyor; ki onun
kendi içinde yüzlerce açmazı var...
Yine de objektif olmayan gazete, gazete değildir; olsa olsa basın
yoluyla yapılan bir propaganda aracı; ya da ticari amaçları
gerçekleştirmek için kullanılan bir silahtır. Bu tür gazetelerin de
bir gerçekliği, hatta hayatın realiteleri içinde toplumsal
karşılığı vardır. Lakin bu tür yayınların güvenilirlik testinden
alnının akıyla geçmesi asla mümkün değildir. Bunların yazdığı her
satır, ideolojik saplantı ya da çıkar ilişkisi suçlamasının
gölgesinde kalır...
Referans gazeteler için objektiflik, haberin gerçekliğini yayın
hilelerine başvurmadan okur ile paylaşmaktır. Eğer haber, çeşitli
kaynaklardan çapraz kontrollerle sayfaya taşınmışsa ilk doğru adım
atılmış demektir. Habere konu edilen kişilerin –özellikle de
suçlanan kişilerin– görüşlerine yer verilmişse pusulada şaşma yok
demektir.
Objektif yayıncılık, habere yorum katmama cesaretini göstermek
anlamına gelir. Haber–yorum ayrımı yapılmadan asla objektif
yayıncılıktan söz edilemez. Türk medyası, habere masa başından
yaptığı yorum makyajını terk etmek istemiyor. Zannediyor ki yorumlu
haberi terk ettiği zaman, gücünü, etkisini kaybedecek. Halbuki
yorumla kuşatılmış habercilik yaparak dünyada ciddiye alınmayı hak
etmiş bir tanecik gazete yoktur.
‘İyi de haber için söyleyecek sözümüz var’ diyenlerin yapacağı iş
hiç de zor değil. Haberin hemen yanı başına kutular açarak
haber–analiz, haber–yorum, haber–izlenim yazmaktan kolay ne var.
Böylece okur neyin haberin kendisi, neyin yazara ya da yayın
yöneticilerine ait yorum olduğunu anlayacak. Okurun bunu bilmeye
hakkı yok mu dersiniz?
Objektif yayın yapmak yürek ister, cesaret ister, vizyon ister.
Çünkü çetin bir düşman ya da amansız bir rakip olarak gördüğünüz
kişi ya da kurumlara söz hakkı tanıyacaksınız. Karşıt düşünceye söz
hakkı tanırken yüreğiniz titremeyecek.
Evet çok doğru söylenmiştir ‘Bîtaraf olan, bertaraf olur’. Bu
gerçeği gazete disiplinleri içinde hayata taşımak önemli. Zaten her
gazete, bazı olayları küçük ya da büyük görerek, birinci sayfada ya
da arka sayfalarda değerlendirerek, fotoğraflı ya da fotoğrafsız
kullanarak, haber sıralamasında tercihler yaparak belli bir tavır
alıyor. Böylece kendine öncelikli meseleler üretmiş oluyor medya.
Bu noktada gazete, hem objektif yayın yapabilir hem de olaylara
onurlu bir tavırla yaklaşabilir. Önemli olan, bu tür duyarlılıklar
ile elde edilen yayın kimliğinin mesleki disiplinler içinde
dürüstçe yapılması. Mesela savaş karşıtlığı ayrı bir olaydır,
savaşın gerçekliğini okura taşımak ayrı. Gönlünüzden geçeni yorum
sütunlarında istediğiniz kadar ifade edebilirsiniz; fakat savaşın
sadece bir yüzünü göstererek okura haber taşımaya kalkışmazsınız.
Çünkü savaş bir gün biter, yazdıklarınızla baş başa kalırsınız.
Boşu boşuna umut verdiğiniz kitlelerin hayal kırıklığını kim tamir
edecek? Savaşa taraftar olanlar için de aynı riskler söz
konusu.
Objektiflik, soluk bir çerçeve içine alınmış ülkemizde.
Zannediliyor ki bir gazete ne kadar objektif kalırsa o kadar
renksiz, silik, etkisiz olur. Bu düşünceye göre okur, gazetesinden
canlı–kanlı, bağıran–çağıran bir gazete istiyor. Tamamen yanlış!
Sansasyonel gazeteler yollarına devam etsinler, bağırıp
çağırsınlar; bu ülkenin referans gazetelere ihtiyacı var. Hele zor
bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde Türkiye’mizin referans
gazetelere ihtiyacı her gün hissediliyor...
EKREM DUMANLI´DAN OBJEKTİF HABERCİLİK YAPMAK İSTEYENLERE TAVSİYE
Objektif yayıncılık habere yorum katmama cesaretini göstermek anlamına gelir diyen Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, ‘İyi de haber için söyleyecek sözümüz var’ diyenlere yol gösterdi: ´Haberin hemen yanı başına kutular açarak haber–analiz, haber–yorum, haber–izlenim yazmaktan kolay ne var.´
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin