ECE TEMELKURAN / MİLLİYET
Helal eder misiniz?
Ölülerin arkasından konuşulmayacağına dair genel kuralın gerekçesi
nedir? Nasıl bir ahlaki meseledir bizi ölüye saygı göstermek
zorunda hissettiren? Bugün, ölmek üzere olan ve hepimizin yakinen
tanıdığı bir adam sebebiyle bu soru üzerine düşünüyorum. Ölümün
herkesi, bütün günahları yıkayabilen bir mertebe olmasının nedeni
ne?
Öyle sanıyorum ki yaşayanlar evrensel bir suçluluk duyuyorlar
ölülerin karşısında. Saygı göstermelerinin nedeni bu. Hâlâ yaşıyor
olmalarından dolayı kendilerini daha şanslı gördükleri için
ölüleri, o ölüler ne günah işlemiş olurlarsa olsunlar affetmeye
hazırlar.
Sıranın kendilerine gelmemiş olmasından o kadar sevinçliler ki
belki ölünün bütün meselelerini kapatmaya hazırlar.
‘Acil şifalar’
Radyoda genç bir kadın haberleri okurken “Yoğun bakıma kaldırıldı”
diyor. 20’li yaşlarında olmalı kız. Cıvıl cıvıl bir sesi var. Hiç
düşünmeden, otomatik olarak ekliyor haberin sonuna:
“Acil şifalar diliyoruz!”
Niye? Ben dilemiyorum. Dilemeyen bir ülke dolusu, ölü ve diri insan
var. Ama kızın sesi dümdüz başka bir habere geçiyor, yine cıvıl
cıvıl. Bu yüzden de dilemiyorum şifa zaten.
Çünkü bu ülkede, geçmişte ve şimdide, ne olup bittiğinden habersiz
milyonlarca insan var, milyonlarca daha insan olacak. Tıpkı
radyodaki kız çocuğu gibi diktatörlere şifa dileyen çocuklar
yaptılar bu ülkenin ölülerinden. Daha akıllı çocuklarından daha
aptal çocuklar yaptılar. İşkencecileri kahraman; faşistleri
‘sevimli dedeler’ sanan çocuklar yarattılar.
Akıttığı kadar!
Dileyen dilesin, ben dilemem şifa. Akıttığı kadar kanı aksın...
Sonra da, eğer bu işin sonu ölümse, hiç tereddütsüz söylüyorum:
Hakkımı da helal etmem! Hakkını helal etmeyenlerin tarafında
dururum.
Şöyle olmalı. Cenazesine gidilmeli. Sevenlerine, ailesine saygılı
bir biçimde içeri girilmeli, sessizce. Yan yana durulmalı, saf
tutmalı.
Öylece durmalı ve bütün törenin olup geçmesini beklemeli. Çünkü
nihayet imam soracak:
“Hakkınızı helal eder misiniz?”
Cemaatin içinde bağırıp çağırmadan sesimizi çıkarmalı:
“Helal etmiyorum”
Hakkınızı helal eder misiniz?
“Helal etmiyorum!”
Hakkınızı helal eder misiniz?”
“Helal etmiyorum!”
Türkçe, Kürtçe, Ermenice...
Sonra da kirli tarihin cenaze törenine hiç değilse üç kere ses
vermiş olarak oradan çıkıp gitmeli. En azından bu. En azından...
Onca ölü dost, anne, baba, kardeş, evlat, kız çocuğu, oğlan çocuğu
için... En azından bu. Türkçe ve Kürtçe. Ermenice ve Lazca... Bu
toprağın her dilinde “Helal etmiyorum” demeli. Neden mi?
Üç kere!
Çünkü eğer ölülerin karşısında suçluluk duyacaksanız yaşadığınız
için, o ölü, bu ölü değil. Onlar burada değilken hâlâ yaşadığınız
için suçluluk duyduğunuz başka ölüler var, ölmemiş olması gereken
çocuklar. Durulacaksa onların karşısında terbiyeli durulmalı.
‘Ölüye saygı’ diye bir sessizlik bastıracaksa onlar için susun.
Bari onlar için ‘şifa dileyenler’in, ‘hakkını helal edenler’in
içine katılmayın.
Bari bunu yapabilin.
Ve eğer ölüp gitmiş arkadaşlarınıza, bu ülkenin yok edilmiş bir
nesline, düşündüğü için kafası kesilen onca insana... Yani bu
memlekete birazcık saygınız, azıcık sevginiz varsa siz de hakkınızı
helal etmezsiniz. Etmemeli. Hem de üç kere! Onu üç kere helallik
vermeden göndermelisiniz...