DÜNYA YAYINCILAR BİRLİĞİ´NDEN BONO´LU NOTLAR

Dünya Yayıncılar Birliği´nin (WAN) Dublin´de yapılan 56. Kongresi´ne bu yıl şarkıcı Bono da katıldı. Patronu Aydın Doğan´ın yönetim kurulunda bulunduğu Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök de... Katılmayanlar da kapıda bildiri dağıttı. İşte, Özkök´ün Dublin notları...

Google Haberlere Abone ol
DÜNYA YAYINCILAR BİRLİĞİ´NDEN BONO´LU NOTLAR

Medya baronları balosu



Ertuğrul ÖZKÖK - DUBLIN

GAZETECİ denilen insan, sadece olayların değil aynı zamanda çelişkilerin de tanığıdır. İşte size güzel bir örnek:

Önceki gün ‘‘Dublin Kraliyet Cemiyeti’’nin bahçe kapısından çıkıyorum.

Kapıda yaşları 18 ile 25 arasında değişen 10-15 genç insan duruyor.

Aralarından biri elime bir bildiri sıkıştırıyor. Üzerinde şöyle bir ifade var:

‘‘Baronlar balosuna karşı çıkın.’’

* * *

Gençlerin ‘‘baron’’ dediği insanlar, içeride kongrelerini yapan yayıncılar, yani bizleriz.

‘‘Dünya Yayıncılar Birliği’’ (WAN) 56'ncı kongresini yapıyor. WAN, gazete sahiplerinden oluşuyor.

Aralarında Murdoch, New York Times gibi dev denilebilecek medya kuruluşlarının sahip veya yöneticileri var.

Ama küçücük şehir gazetelerinin sahipleri de

Bütün dünyadan 18 bin yayın kuruluşu WAN'a üye.

Gazetemizin sahibi Aydın Doğan altı yıldan beri WAN'ın yönetim kurulunda.

Aynı salonda o kuruluşların editörleri ve genel yayın yönetmenleri de var.

* * *

Dışarıdaki gençler, küreselleşen dünyanın sorunlarından işte bu ‘‘medya baronlarını’’ sorumlu tutarken, içeride çok farklı bir tören yapılıyor.

Beyaz Rusya Gazeteciler Derneği Başkanı Zana Litvina, küçük bir radyonun sahibi. Beyaz Rusya'da 1000'e yakın yayın kuruluşu var. Ama bunlardan sadece 23'ü devlet kontrolü dışında, yani bağımsız.

Litvina önce devlet radyosundaki işini kaybetmiş, sonra kendi radyosunu kurmuş, ama o da kapatılmış.

Anlayacağınız ne ‘‘baron’’ ne de ‘‘barones’’ olarak adlandırılabilecek bir insan.

İşte bu yayıncıya ‘‘Altın Kalem Özgürlük Ödülü’’ veriliyor. Aynı altın kalem bundan 56 yıl önce Türk gazeteci Ahmet Emin Yalman'a da verilmişti.

* * *

‘‘Baronlar balosunun’’ bir başka ilginç konuğu daha var.

‘‘U2’’ topluluğunun solisti ‘‘Bono’’.

Başında artık onun imajının parçası olan şapkası var, tabii her zamanki gibi ters takmış.

Kahverengi bir takım elbise giymiş. İçinde düğmeleri iliklenmemiş siyah bir gömlek ve onun altında yine siyah bir tişört var.

Boyu sahnede göründüğünden kısa. Kongrenin misafir konuşmacısı o.

Geçen yıl New York'ta bir başka ‘‘baronlar balosunda’’ yaptığı konuşma hálá herkesin aklında.

Dünyanın en büyük şirketlerinin sahip ve yöneticileri önünde, şakacı bir ifadeyle hepsine bir güzel giydirmişti.

Biz de öyle bir konuşma bekliyoruz. Yani hafif bir mazoşist duyguyla kendimizi hakarete hazırlamışız.

* * *

‘‘Bono’’ hepimizi saşırtıyor. Sıcak ve entelektüel dozu çok iyi ayarlanmış bir konuşma yapıyor.

Önce dünyanın acılarından söz ediyor. Aç insanlardan, Afrika'da ilaç bulamadığı için ölen çocuklardan, AIDS'ten ve ülkeler arasındaki gelir eşitsizliğinden.

Sonra gazetelere geliyor.

Hepimiz, konuşmanın hakaret bölümüne geldiği hissiyle yerimizde doğruluyoruz.

Hayret, tam aksini yapıyor.

‘‘Ben bir rock müzik yıldızıyım. Sizin ve bizim birbirimize ihtiyacımız var’’ diye başlıyor konuşmasına ve devam ediyor:

‘‘Ben gazetelerde insan hikáyeleri okumayı seviyorum. Orada çok etkileyici şeyler buluyorum.’’

* * *

Arkasından onu çok etkileyen bir olayı anlatıyor. Ona Amerikalı bir senatör anlatmış:

‘‘Bundan yıllarca önce bir tren istasyonundayız. Binlerce insan vagonlara bindiriliyor. Aralarında bir çocuk var. Etrafındaki insanlardan hiçbiri konuşmuyor. Kimse ona nereye gittiklerini söylemiyor.’’

Bono bir an susuyor ve devam ediyor:

‘‘O tren Auschwitz'e gidiyordu.’’

Yani insanların gaz odalarında imha edildikleri kamplara. Ellerinde dönüşü olmayan, tek istikamet bir bilet.

U2'nun artık efsane haline gelen solisti konuşmasını şöyle tamamlıyor:

‘‘Ben işte, böyle dramlara giden tek istikamet ölüm trenlerinin önünde rayların üstüne yatıyorum.’’

Ve son bir cümle.

18 bin yayın kuruluşuna çağrı:

‘‘Gelin siz de benimle birlikte bu rayların üzerine yatın. Hep birlikte bu ölüm trenlerini durduralım.’’

* * *

Konuşmayı ayakta alkışlarken gözümün önünde iki hayalet beliriyor.

Biri dışarda elime o ‘‘baronlar balosu’’ bildirisini tutuşturan genç.

Onu anlıyorum. Ben de oralardan geçtim.

Öteki hayalet ise daha yerli.

Daha ‘‘bir şey’’ değilken kendini iki, üç, beş şey zanneden şarkıcılar, her gün gazetelere, gazetecilere, televizyonculara hakaret eden sözde sanatçılar.

İster istemez terazinin bir yanına ‘‘Bono’’yu, ötekine onları koyuyorum.

Sonucu söylemeye gerek var mı?

* * *

Salondan ayrılırken kulağımda hálá Bono'dan kalan şu cümle çınlıyordu:

‘‘Dünyayı değiştirmek, benim çok hoşuma giden bir megalomanidir.’’

Ben de Allah'tan, daha iyi bir dünya isteyen herkese böyle bir megalomani nasip etmesini diliyorum.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin