"Dink cinayetinin altyapısını medya hazırladı"

MEP'in düzenlediği medya ve nefret söylemini panelinde, Dink cinayetinde medyanın rolü ve basında nefret suçları tartışıldı.

Google Haberlere Abone ol
"Dink cinayetinin altyapısını medya hazırladı"




Medya Etiği Platformu (MEP) gazeteci Kemal Göktaş, Uluslararası Hrant Dink Vakfı Nefret Söylemi Analisti Ceyda Ulukaya ve Apoyevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis 'in katılımıyla "19 Ocak'tan sonra ne değişti?" sorusunu masaya yatırdı. Oturumun kolaylaştırıcılığını Yonca Poyraz Doğan yaptı.



Pazar günü gerçekleşen panelde Dink cinayetinde medyanın rolü ile basında nefret suçları konuşuldu.



Açılış konuşması yapan MEP üyesi Barış Soydan, medyanın gündelik diline sızan ırkçılığa vurgu yaparak, 19 Ocak'a giden süreçte herkesin payı olduğunu belirtti.



Göktaş: Medya cinayetin altyapısını hazırladı



"Hrant Dink Cinayeti - Medya, Yargı, Devlet" kitabının yazan gazeteci Kemal Göktaş, Dink'in toplumsal bir linçle katledildiğinin altını çizerken, bu süreçteTürkiye medyasının rolüne dikkat çekti. Göktaş, Hrant Dink'i hedef gösterilmesinin sebebinin Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğuna ilişkin haberi değil, haberin Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanmasının ardından Genelkurmay'ın yaptığı açıklama olduğunu söyledi.



Bu süreçte Emin Çölaşan, Deniz Som, Melih Aşık, İlhan Selçuk ve Hasan Pulur gibi köşe yazarının çok sert yazılar yazdığını ifade eden Göktaş şunları söyledi:



"301'den mahkum olduğunda skandal bir karar var. Dink sadece Ermeni olduğu için cezalandırıldı ve Ermenistan ile ilgili yazılar yazması gerekçe gösterildi. Bu karar olumlu bir şekilde medyada yer aldı. Yargıtay aşamalarında da bu devam etti. Bu süreçte Dink katillerin önüne itildi. Medyada katillerin vermek istediği mesajın altyapısı hazırlandı, yargı bu süreci devam ettirdi, devlet de kamu görevlilerin desteği ile başlayan süreci açık tuttu."



Göktaş, Dink'in öldürülmesinin ardından medyada bir dönüşümün yaşandığını ifade etti.



"Ermenilere ilişkin doğrudan saldırgan dil daha az kullanılmaya başlandı. Fakat ırkçı ve dinci medyada ayrımcı ifadeler devam ediyor. Resmi ideoloji değişse de bu yeni manzarada yine Türklük ve Müslümanlık temel değerler."



Ulukaya: Nefret söylemi devam ediyor



Panelde konuşan Ceyda Ulukaya ise medyada nefret söylemi raporlarını aktardı. Ulukaya, rapora göre, 2011-2012 arasında en yüksek nefret söyleminin 2011'in ilk dönemine ait olduğu; Ermeni, Hıristiyan, Yahudi, Rum ve Kürt'ler başta olmak üzere beş kategorinin öne çıktığı araştırmada en yüksek nefret söyleminin hedefinde 2011'in ikinci döneminde Ermeniler olduğunu ifade etti.



Rapora göre, Ermenilere yönelik nefret söyleminin sebeplerinin başında Dink anma etkinlikleri, Kars'taki "İnsanlık Anıtı"nın açılışı, Fransa'daki soykırım tasarısı ve Hocalı mitingi yer alıyor. Nefret söylemine sıkça yer veren medya organları ise Yeniçağ, Milli Gazete, Ortadoğu, Sözcü, Yeni Akit ve Anayurt gazeteleri.



Vasiliadis: Basın direktif almadan yapamıyor



Apoyevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis ise Türkiye'de basının devletin değil derin devletin kucağında büyüdüğünü, bu nedenle 4. kuvvet olamadığını belirterek "Maalesef basınımız direktif almadan yapamıyor" dedi. Vasiliadis, Dink'i hedef haline getiren "Türk kanı" ifadesinin kendisi için anlamını şu sözlerle ifade etti:



"Öyle bir şekilde lanse edildi ki Türk kanının zehri olarak algılandı, hâlbuki Hrant'ın söylemek istediği bu değildi. Ellerim uyuşmaya başladı bunu söylerken ama bu zehrin ne demek olduğunu ben size izah edeyim. 6-7 Eylül olaylarını 1955 yılında 15 yaşındayken çevremdeki olayların tamamen bilincinde olarak yaşadım ve bende yaşıtlarımdan belki de daha etkili oldu. 1958'de 18 yaşında milliyetçilikten tamamen uzak, kendini tamamen sol düşünceye kaptırmış bir gençken 1 Mart 1958'de yaşanan bir vapur kazasında 800 kişiden 600'ü lise öğrencisi olan çok ölümlü facianın ardından üzülmemiştim. Şimdi nasıl böyle bir şey yaptığımı düşünüyor ve ürperiyorum. Ama benim gibi pek çok kişide "Allah cezalarını verdi" gibi bir algı oluştu. İşte bu kanımıza damlatılan Türk zehriydi. Dink kurtulmamız gereken zehirden bahsederken bundan bahsediyordu.



Bianet






Sıradaki Haber İçin Sürükleyin