Cumhurbaşkanı'nın uçağına hangi gazeteci kaç defa bindi?

Eylül 2014'ten bugüne 26 fotoğraf üzerinden A330-200'ün gazetecileri ve binme sayıları.

Google Haberlere Abone ol
Cumhurbaşkanı'nın uçağına hangi gazeteci kaç defa bindi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra 32 ayda 80 yurt dışı ziyareti yaptı. Bazı ülkelere birden fazla defa gitti. Peki bu gezilerinde hangi gazeteciler kaç uçağına bindi? Türkiye gazetesinden Fatih Selek Eylül 2014'ten bugüne 26 fotoğraf üzerinden gazetecilerin kaç kez uçağa bindiğini tespit etti.



Fatih SELEK / TÜRKİYE



Makam uçağındaki gazeteciler



Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra 32 ayda 80 yurt dışı ziyaretinde bulundu. Bazı ülkelere birden fazla gitti. Mesela, ABD'ye 5, Suudi Arabistan ve Rusya'ya 4, Çin, Fransa, Pakistan, Azerbaycan ve KKTC'ye 3, Belçika, Türkmenistan, Somali ve Kuveyt'e 2 defa ayak bastı. Toplamda dört kıtada 53 ülkeyi ziyaret etti. Tek bir sefere 4 ülkeyi birden dâhil ettiği zamanlar oldu.

Cumhurbaşkanının hangi ülkelere ziyarette bulunduğuna bakarken aklıma ilginç bir mevzu takıldı.

Erdoğan yurt dışına giderken gazetecileri de götürüyor. Uçakta röportaj veriyor. Acaba cumhurbaşkanının uçağına kim ne kadar bindi? Fotoğrafları önüme koydum ve saydım.

İşte Eylül 2014'ten bugüne 26 fotoğraf üzerinden A330-200'ün gazetecileri ve binme sayıları:



Ali Adakoğlu (Milat): 16

Selçuk Tepeli (Habertürk): 14

Serdar Karagöz (Daily Sabah): 14

Turgay Güler (Güneş): 13

Murat Kelkitlioğlu (Akşam): 13

İbrahim Karagül (Yeni Şafak): 10

Ekrem Kızıltaş (Takvim): 9

Erdal Şafak (Sabah): 9

İsmail Kapan (Türkiye): 9

Hakan Çelik (Posta): 8

Ergün Diler (Takvim): 8

Vahap Munyar (Hürriyet): 7

Nihal Bengisu Karaca (Habertürk): 7

Halime Gökçe (Star): 7

Fikret Bila (Hürriyet): 6

Nuri Elibol (Türkiye): 6

Akif Beki (Hürriyet): 6

Mustafa Kartoğlu (Star): 5

Verda Özer (Hürriyet): 5

Nuh Albayrak (Star): 4

Nagehan Alçı (Milliyet): 4



Uçağın analizi



Cumhurbaşkanlığı uçağına binen gazetecilerden çıkardığım analiz şöyle:

1-Erdoğan'ın (ya da danışmanlarının) özellikle istediği isimler var.

2-Gazeteler gündem belirlemede hâlâ çok kritik bir görev yapıyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanı hep yazılı basının temsilcilerini ağırlıyor. Televizyon ve ajans temsilcilerini bir defa çağırdı. Arada Ensonhaber'in sahibi Serkan Kalemciler'i heyete dâhil ediyor.

3-Bazı gazete yöneticileri davete kendisi icap ederken, bazıları ise Ankara temsilcilerini ya da yazarlarını yönlendirerek görev paylaşımı yapıyor.

4-Bazıları için uçaktaki sohbette konum çok önemli. Mesela Turgay Güler... Erdoğan'ın yanında poz vermek için özel bir çaba sarf ettiği belli oluyor.

5- İlk zamanlar Hürriyet adına Akif Beki sıklıkla çağırılıyormuş şimdi esamesi okunmuyor.

6- Bazı seyahatlerde bazı medya gruplarından birden fazla katılım oluyor. Mesela, Erdoğan'ın Hindistan seferine Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül, Hatice Karahan, Merve Şebnem Oruç dâhil oldu.

7- Uçaktaki sohbetten tek metin çıkıyor. Her gazete röportajı okuruna kendi bakış açısıyla yansıtıyor. Ama millet, perde arkasını çoğu zaman Vahap Munyar ve Nagehan Alçı'dan okuyor.

8- Mustafa Karaalioğlu, Hande Fırat, Ersoy Dede, Cem Küçük, Ceren Kenar, Abdülkadir Selvi, Ahmet Taşgetiren, Yavuz Donat, Bekir Hazar... Uçağa bir veya iki defa binmiş isimler...



İlim adamı kibri



'Kutlu Doğum Haftası'nın miladi takvime bağlanmasının FETÖ projesi olduğunu yazdığımız manşetimiz büyük yankı uyandırdı. Mesele, televizyonlarda tartışma programlarına, gazetelerde köşe yazılarına konu oldu.

Neticede Din İşleri Yüksek Kurulu toplandı ve etkinliğin adını "Siret Haftası" diye değiştirdi. Fakat faaliyetin nisan ayında yapılmasında ısrarcı oldu.

Pekiyi... Diyanet'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un 'Kutlamalar hicri takvime bağlansın' şeklindeki açıklamasına, milletten gelen tepkiye ve en küçük bir FETÖ şüphesinin bile değişikliğe yetmesine rağmen Diyanet, tarihi niye değiştirmedi? Bence bunun altında "kibir" yatıyor. Nitekim Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 29 Nisan'da Gaziantep'te yaptığı açıklamada "Türkiye’de herkes bilsin ki ilim cehalete tabi olmaz. Mümkün değildir bu" diyerek hem kendilerine itiraz edenleri itham etti hem de meseleye nasıl tepeden baktığını, kendilerini mutlak doğru kabul ettiklerini ortaya koydu.

Görevden aldığı Mehmet Emin Özafşar da "Kutlu Doğum Haftasını değiştirirsek o manşette yazılanı kabul etmiş oluruz" demişti.

Ortada uygulamanın tarihine ve muhtevasına dair bir yanlış var/dı. Diyanet kibrine esir oldu!



Yazının devamını BURADAN okuyabilirsiniz.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin