Cumhurbaşkanı için yayını kesen medyanın durumu

Gazeteci örgütleri Erdoğan için yayın akışını kesen medyayı değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol
Cumhurbaşkanı için yayını kesen medyanın durumu

Bağımsız İletişim Ağı (BİANET) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim döneminde tutunduğu pozisyonu, haber merkezlerindeki "Erdoğan konuşması" önceliğini ve medyanın seçimle imtihanını medya örgütleri ile konuştu.



TGC: Çağdaş demokrasilerde görülmeyen iktidar yanaşmacılığı



TGC Başkanı Turgay Olcayto 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin propaganda döneminin partiler açısından eşit geçmediğini ifade etti. Medyadaki ayrışma ve siyasi iktidarın basın üzerindeki baskılarının bu eşitsizlikte rolü olduğunu ifade eden Olcayto “Tarafsızlığını bir parti lehine bozmuş görülen cumhurbaşkanının gazetelerde ve televizyonlarda sık sık konuşmalarıyla ve mitingleriyle yer alması siyasi partiler arasındaki dengeyi bozan en önemli unsur olarak göze çarpıyor” dedi.



“Anayasa gereği tarafsız olması gereken nesnel yayıncılık anlayışını uzun bir süreden beri unutmuş görülen ana akım medyanın ve ana akıma mensup televizyonların büyük bir bölümü adeta cumhurbaşkanının her haberini yineleyerek izleyenler ve okurlar üzerinde deyim yerindeyse beyin yıkama operasyonu gösteriyor.



“Evrensel yayın ilkeleri dikkate alınmadan yapılan yayınlar elbette iktidar lehine gelişiyor. Bunlara bakınca ilginç ve zor bir seçim dönemi geçireceğimiz ortada. cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanlığı faktörü seçim propagandalarının AKP lehine gelişmesinde şu anda en önemli etken olarak görülüyor.



“Sanırım burada bizim asıl eleştirimiz yazılı ve görsel basındaki kimi gazete ve televizyon sahiplerine, yöneticilerine olmalı. Çağdaş demokrasilerde görülmeyen ölçüde iktidar yanaşmalığı yapan ve bir partinin sözcülüğüne soyunan yayıncılık ülkede ne denli amacından saptırıldığını da ortaya koyuyor.”



ÇGD: Medyanın önemli bölümü iktidarlaştırıldı



"Eski başbakan, yeni cumhurbaşkanının televizyon yayınlarına doğrudan müdahale etmesi, yayınları kesmesi , ‘Alo Fatih’ ile simgelenen baskının yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz” diyen Abakay Erdoğan’ın en sıradan eleştiri için bile basını düşman gördüğünü, davalar açtığını hatırlattı.



“Ülkemizde ne yazık ki, gazete ve televizyonların yüzde 80’e varan ağırlıklı bölümü, baskılar sonucu iktidarın denetiminde ve kontrolünde bulunuyor. Bu anlamda Türkiye’de medyanın yüzde 80’i aşan bölümü adeta devletleştirilmiş, iktidarlaştırılmıştır.



“Bu yayın organlarının yöneticileri, muhabirleri iktidar tarafından görevlendirilmektedir. İktidarın çizdiği çemberin, bağlılığın dışına çıkanlar yine hükümet tarafından görevden uzaklaştırılmaktadır. Bu baskıcı duruma, yani evrensel gazetecilik ilkelerini yok sayan, uymayan, hükümet gazeteciliğini içine sindiren  ‘gazetecilerin, yazarların’ sayısı da büyük rakamlara ulaşmıştır. Başka sektörlerde de işletmeleri, yatırımları olan medya  patronları da iktidara yakın durma ihtiyacında olmaktadır.



“Bu koşullarda, medyada seçimler sürecinde ya da genel olarak her alanda ve zamanda siyasi partilere eşit mesafede durmamakta, tüm yayın zamanlarını Başbakana ve cumhurbaşkanına ayırmaktadır. Demokratik olmayan, basını özgür olmayan ve baskı altında tutulan bir ülkede bu olumsuzlukların yaşanması da kaçınılmazdır.



“Tüm bu koşullara karşın, demokrasi, İnsan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan bir avuç gazeteci, bedeli ağır da olsa evrensel meslek ilkelerine sahip çıkmaya çalışmaktadır.”



TGS: Gazeteci yurttaşı propagandadan korumalı



Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Kuleli ise gazetecilerin yurttaşı propagandadan koruma görevi olduğunu hatırlattı.



“Gazeteci haber değeri taşıyanla taşımayanı ayırmakla mükelleftir. Hiçbir haber değeri taşımadığı halde saatlerce cumhurbaşkanı ve başbakanın mitinglerini yayınlamak ancak zorunluluk veya yalakalıkla açıklanabilir.



“Seçim dönemlerinde parti yayıncılığı yapmak bizim gibi partizanlığın yaygın olduğu ülkelerde görüler bir şeydir, ama bu seçimde yaşadığımız artık partizanlığı aştı ve iktidar partisinin kaba propagandasına dönüştü. Siyasi habercilikte asıl olan dengeliliktir ancak bu Türkiye’de tamamen göz ardı ediliyor.”



Haber-Sen: TRT kendi yasal dayanaklarını ihlal ediyor



Haber-Sen Genel Merkez Yöneticisi Mehmet Demir ise örgütlü oldukları TRT örneği üzerinden, Anayasa’nın 133. Maddesi ve 2954 sayılı TRT yasası gereğince kamu yayın kuruluşu olarak TRT’nin yayınlarının tarafsızlığının esas olduğunu hatırlattı.



Yasanın 5. Maddesi “l” bendindeki “tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak” ifadelerini vurgulayan Demir “TRT, yayınlarıyla, açık ve ağır bir şekilde kendi yasal dayanaklarını ihlal ediyor. “ diyor.



“Üstelik bu ihlal sadece seçim dönemine özgü de değil. Seçim döneminde telaşla birlikte sadece ihlalin dozu da arttı, o kadar. Şunu belirtmekte yarar var: Kısacık istisnai dönemler dışında, ne yazık ki hiçbir zaman tarafsız yayın yapmadı TRT. Ancak bu dönemdeki kadar pervasızlığı da hiç görmedi. Ama bu pervasızlığı, yandaşlığı ve keyfiliği tüm kamu kurumlarında görüyoruz, gözlemliyoruz.



“Yayınların yanlılığı, evrensel bir yayıncılık ilkesinin ihlali değildir sadece. Aynı zamanda, bu yayın kurumunu finanse eden halkın haklarının da gaspıdır. Yani siz tüm halkınızdan sağladığınız finansmanla yaptığınız yayınlarda, sadece belli bir kesimin görüşlerine yer veriyorsunuz. Kabul edilebilir değil. Tarih unutmayacak bu dönemleri. Bu toplum da."



DİSK Basın İŞ: Kenan Evren de “MDP’ye Oy Verin” demişti



Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı DİSK Basın İŞ BaşkanıFaruk Eren de AKP’nin, 12 iktidar döneminde çok sayıda medya kuruluşunu kendi partisinden kişi ve grupların eline geçtiğini hatırlattı.



TRT'nin tüm kanalları da AKP'nin yayın organı gibi çalıştığını ifade edem Eren “AKP iktidarının sürmesinin bir nedeni de elinde tuttuğu bu medya organları. Kendi medyasını kullanarak manipülasyon yapıyor, yalanlarına geniş kitlelerin de inanması sağlanıyor” tespitinde bulundu.



“Tarafsız olması gereken cumhurbaşkanının seçim mitingleri yapması da 'yeni Türkiye'deki garabetlerden biri. Benzerini 32 yıl önce faşist general Kenan Evren, 1983 seçimi öncesinde televizyona çıkıp halka 'MDP'ye oy verin' çağrısı yapmıştı.



“Erdoğan'ın mitinglerinin televizyonlardan canlı yayınlanması da seçim mitingi yapması kadar absürd bir durum.



“Elbette tarafsızlık, yayıncılık etiği açısından sorunlu. Ama ayrıca bana göre Türkiye'deki 'haber' kanallarının canlı yayın anlayışları da sorunlu. Partilerin grup toplantılarının, ki birçok kanal sadece iktidar ve ana muhalefet partilerinin grup toplantılarını yayınlayarak burada da yanlı yayın yapıyordu, başbakanın bazı toplantılarda ya da açılışlarda yaptığı konuşmaların canlı yayınlanması da habercilik açısından yanlış bir tutum.



“Eğer izleyiciye hemen yetiştirilmesi gereken bir olay yoksa bu konuşmalar, eğer ki haber değeri varsa, haber yapılıp bültenlerde verilebilir. Ancak Türkiye'deki durum devenin 'nerem doğru ki' demesine benziyor. Örneğin CHP bu durum için RTÜK'e başvurdu ama bu kurum da sorunlu. Zaten karar çoğunluğunu da iktidar belirliyor.” denildi. (BİANET)


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin