'CNBC-E'DE TRAJİK DEĞİŞİM'

Sabah yazarı Atilla Dorsay, CNBC-e'yi hangi konuda uyardı?

Google Haberlere Abone ol
'CNBC-E'DE TRAJİK DEĞİŞİM'

Atilla DORSAY / SABAH CUMARTESİ


CNBC-e'de trajik değişim
Evet, trajik. İnsanları alıştıkları, sevdikleri şeyden birden ayırmanın trajik bir yanı vardır. NTV'nin kardeş kanalı CNBC-e, işte bunu yaptı. Ne oldu? Şu oldu ki, bu kanalın dizilerinin, aralarında benim de bulunduğum tiryakisi olanlar, acı bir sürprizle karşılaştı. Aslında sürpriz değildi, dergilerinin şubat sayısında açıkça ilan edilmişti. Saat 20.00'deki dizilerin tümü Türkçe olarak yayınlanmaya başladı. Bilmeme rağmen, Berlin dönüşü şok geçirdim: Duymak başka türlü oluyor. Çoğunu yıllardır izlediğimiz, bazılarına yeni yeni alıştığımız dizilerin kahramanları birden Türkçe konuşmaya başladı. Çoğu zaman fiziklerine uymayan seslerle. Alışmamız zaman alacak. Eğer denersek tabii. Ki kendi adıma niyetim yok. Buna niye gerek gördüler? Sanırım saat 20.00 deyince ekran başına geçip yerli dizi izleyen büyük kitleyi çekmek için. Ama bu mümkün mü? O dizilerin geniş halk kitlesi için özel bir cazibesi var. Bir günde onları bırakıp Amerikan polisiyesi izlerler mi sanıyorsunuz? Bu ülkede, sinemada çok uzun yıllardır altyazılı film izlemeye alışmış bir kitle var. Az-buz değil, tüm ithal filmciliğimizi ayakta tutan bir kitle. Bir zamanlar azınlıklarımızın hatırına başlanan bu yola Türk halkı iyice alıştı. Hiç yabancı filmlere dublaj yapılıyor mu? Ayrıca, yıllardır bize tüm film ve dizileri orjiinal dillerinde sunarak TV yayıncılığında ciddi bir alternatif yaratmış bir kanalın bunca yıllık seyircisine bir borcu yok mu? Bir gönül veya minnet borcu? Yıllar önce bir yazı yazmıştım (arşivden bulup çıkarabilirim). Aynı kanalın tüm film ve dizileri sadece orijinal adlarıyla sunmasını, filmlerin bizde oynadığı adı kullanma veya dizilere uygun bir ad çevirisi yapma zahmetine girmemesini eleştirmiştim. Türkçe'ye gönül vermiş bir yazar olarak. Katiyen tınmadılar. Şimdiyse insanların alıştığı şeyi tümüyle ellerinden alıyorlar. Sormazlar mı bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye... Tüm bunları aslında o kanalın dizilerine önem verdiğim için yazdığım herhalde anlaşılmıştır. Asıl etken, o kanal seyircisinin tepkisi olacak. O tepki örneğin Sina Koloğlu'nun sütununa yansıyan cinsten olursa, bu uygulamadan vazgeçilmesi beklenebilir.



Güle güle Gülgeç
İsmail Gülgeç'in ölüm haberini geç aldım, cenazesine de gidemedim. Bir zamanlarki Cumhuriyet yaşamımın en sevip takdir ettiğim dostlarından biriydi. Allah o küçücük bedene ne büyük bir yetenek sıkıştırmıştı. Karikatürleri zehir gibiydi, özellikle İnsanlar ve Hayvanlar dünyasını karıştıranları. Onun ünlü 'konuşan ayı'sının ağzından yıllar boyu ne hikmetler döküldü, ne ülke gerçekleri ortaya saçıldı. Gülgeç aslında Cumhuriyet'in bir özelliğinin, bant karikatüre verdiği ve günümüze dek vermeye devam ettiği özel önemin bir parçasıydı. Böylece bir dönemde birçok büyük yetenek orada toplandı: İsmail'den Behiç Ak'a, Kamil Masaracı'dan Semih Poroy'a. Sonradan bunlara yenileri katıldı. Ve o bantlar o gün bugündür hep yayınlanıyor. Örneğin yeni Radikal bizi Piyale Madra'nın o harikulade çizgilerinden yoksun bırakırken, Cumhuriyet bunu asla yapmadı. Geleneksel olmanın bazen ne iyi yanları var. Kimileri buna tutuculuk dese de.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin