ÇETİN ALTAN: ORHAN PAMUK´UN ÖDÜLÜ KUTLU OLSUN

Milliyet yazarı Çetin Altan, bugünkü yazısında Dublin Edebiyat ödülünü kazanan Orhan Pamuk´u ve değerleri yazıyor...

Google Haberlere Abone ol
ÇETİN ALTAN: ORHAN PAMUK´UN ÖDÜLÜ KUTLU OLSUN

Önce Orhan Pamuk'u yanaklarından öperek kutlarım. Yeryüzünde kolay mıdır sanıyorsunuz, uluslararası üst düzey bir edebiyat ödülü olan Dublin Edebiyat Ödülü'nün kendisine layık görüldüğü bir roman yazarı olmak?


Hele hele nüfusunun yüzde doksanının evinde, 20 kitaplık bir rafın dahi bulunmadığı, gazete toplam tirajının ancak 4 milyon dolaylarında olduğu bir ülkede...


***


Her ne kadar Cumhuriyet inkılabı mukaddesi; fraklı, silindir şapkalı, hatta operalı "sanal bir görüntü, bir imaj" çağdaşlığı biçimlendirmeye uğraşmış da olsa; "önemliler" hiyerarşisi yanında, "değerliler" hiyerarşisinin gelişmesine izin vermemiştir?


Yerelin "önemlileri", "Türk'e Türk propagandası" yapıp durmakla yetinmişler; evrensellikle bütünleşmiş bir "değerler" hiyerarşisinin, kendi ucuzcu şovenizmine projektör tutmasından korkmuşlardır.


Örneğin Cumhuriyet döneminde Fransızcaya çevrilmiş ilk kadın romancımızın Suat Derviş olduğu hiç duyurulmuş mudur içeriye? Tıpkı Nazım Hikmet'in de İtalyan okullarında okutulduğunun duyurulmamış olması gibi...


***


İlle de oligarşik yapının tepesindeki yerel "önemliler"...


Peki ya Cahit Arf gibi, Gazi Yaşargil gibi, Kenan Erim gibi evrensel bilimciler?


Ozanlar, yazarlar, kompozitörler, heykelciler, mimarlar, yani efendim "değerler" hiyerarşisi nerede?


İzmir gibi bir kentin belediye başkanlarından birinin, Yaşar Kemal için:


- Kıçı kırık iki roman yazmış, kendini adam zannediyor, diyebildiği bir ülkedir burası...


Ayrıca başarıları görmezlikten gelmek, her fırsatta çürütmek; "yazacaksa vatanını yazsın, satılmış kalem" karalamalarıyla, onları zindanlara ve yoksulluğa doğru tekmelemek; geleneksel bir despotizm tavrıdır bizde...


O nedenle Orhan Pamuk'u bir kez daha kutlarım kucaklayarak...


***


1653'te Avcı Mehmet döneminde ilk bütçeyi yaptığı için idam edilen yedi aylık sadrazam Tarhoncu Ahmet Paşa'nın Eyüp'teki mezarı da kayboldu, Nedim'in Karacaahmet'teki mezarı da, ilk tiyatroyu yazmış olan Şinasi'nin eski Gümüşsuyu Mezarlığı'ndaki mezarı da...


"Milli kültürümüze karşı çıkanlar" kurusıkısının şampiyonları, acaba hiç gitmişler midir Edirnekapı Mezarlığı'ndaki Baki'ye bir çiçek koymaya; yahut ressam Halil Paşa'ya; yahut heykelci Zühtü Müritoğlu'ya?


***


Eski bir Rumeli deyimi vardır; "ağızda pilav pişse, benden Tuna kadar yağ" diye...


Onun İstanbul Türkçesindeki karşılığını da bilirsiniz, "lafla peynir gemisi yürümez"...


Zorla yürütmeye kalkınca da, kaygıların iyice yoğunlaştığı bir İstanbul depremine doğru yürür işte...


***


Yahu dostlar, saydamlaşma olmadan, resmi bayramlarda sert adımlarla yürümekle çağdaşlaşma olur mu?


Neden saydamlaşma, Hint fakirlerinin üstüne yattığı çivili bir tahta gibi görünür ki, "önemliler"imizin gözlerine?


Çok mu zordur saydamlaşma; örneğin şu üç sorunun yanıtını verme:


1- Son 70 yılda Hazine arazilerinin ne kadarı, kimler tarafından ve kimlerin aracılığıyla yağmalandı?


2- Son 70 yılda devlet bankalarından alınıp da geri dönmemiş kredilerin dökümü neden hiç ortaya çıkmadı?


3- Son 70 yılda kaç milyar dolarlık silah alındı ve bunların miadı, ortalama ne kadar zamanda doldu?


Bütün bunların yanıtı, her sabah ilkokul çocuklarını hep bir ağızdan "Türküm, doğruyum, çalışkanım" diye bağırtmak mıdır?


***


Ayrıca ozanları, siyasal kutuplara bayrak yapmanın da, yüzeyselliği aşan ne gibi bir derinliği vardır?


Tanzimat döneminde, Recaizade Mahmut Ekrem "Batı"lılaşmanın bayrağı, Muallim Naci "muhafazakarlığın"...


İkinci meşrutiyet döneminde, Tevfik Fikret "evrensel, yahut beynelmilel"ciliğin bayrağı, Mehmet Akif "dindar bir hamaset"çiliğin...


Cumhuriyet döneminde Nazım Hikmet "komünizm"in bayrağı, Necip Fazıl, "inanmışlık"ın...


Her sanat adamının da, elbet şu veya bu yöne dönük bir eğilimi vardır?


Bunları, sadece karşılıklı dövüşken hint horozu olarak görmenin ve siyasal bir simge gibi kullanmaya kalkmanın, anlamı mı vardır Tanrı aşkına?


Çağdaş uygarlık düzeyine doğru, gerçekten çok güzel kurmuşuz dubara asansörünü...


***


Orhan Pamuk'un ödülü kutlu olsun Türkiye'ye de...


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin