CEM AYDIN:CNN TÜRK´ÜN AMERİKALI BİR ALBAYI DANIŞMAN OLARAK ÇIKARTMASI DOĞRU DEĞİLDİ

Bu sözler NTV Genel Müdürü Cem Aydın´a ait. Röportajı yapan da beğendiğimiz ve önerdiğimiz YeniHarman dergisi. Son sayısında gerçekten çok ilginç röportaj ve konulara imza atan dergideki röportajda Aydın, savaştaki yayın politikalarından çıkarmayı düşündükleri gazeteye kadar birçok şeyi anlatıyor. İşte Aydın´ın Kutlu Esendemir´le yaptığı çarpıcı röportajın bir bölümü...

Google Haberlere Abone ol
CEM AYDIN:CNN TÜRK´ÜN AMERİKALI BİR ALBAYI DANIŞMAN OLARAK ÇIKARTMASI DOĞRU DEĞİLDİ

Doğuş Yayın Gurubu Başkanı, NTV Genel Müdürü
Cem Aydın, savaş sürecinde Türk TV haberciliğini yeniHarman’a değerlendirdi:




CNN Türk’ün ABD’li uzmanı tarafsız mıydı?




CNN Türk’ün Amerikalı bir albayı danışman olarak çıkartması doğru değildi. Çıkartırsın da sürekli halde çıkarmazsın ya da Amerikalı bir danışman çıkartıyorsan bir tane de Iraklı bir danışman çıkarman zorunlu hale gelmiştir. Amerikalı albay ne kadar teknik bilgi verse de tarafsız yaklaşması mümkün müdür?



Kutlu ESENDEMİR



Savaş süreci boyunca, NTV meslek ilkelerinden sapmadı. Özellikle Türkiye’deki gazeteler, televizyonlar tel tel dökülürken, savaş çığırtkanlığı yaparken, siz onlardan çok ayrıldınız.



Aydın: Aslında işimizi yaptığımızı söylemeliyim. İşimiz de, izleyiciye olan biteni olduğu gibi, en sağlıklı bir biçimde aktarmak. Bu nasıl açıklanabilir? Haberin özünü, doğasını bozmadan izleyiciye aktarmak gibi sorumluluğumuz var. Aslında savaşta, depremde, felaketlerde, büyük olaylarda habercilik daha da öne çıkıyor. Yani habere ve doğru bilgiye ulaşma ihtiyacı daha belirginleşiyor. Zaten mesleki ilkeler, standartlar son derece açık. Bunları uyguladığınızda işinizi doğru yapmış oluyorsunuz. Elbette ki tarafsız olmak zorundasınız. Biz cepheye herhangi bir tarafın temsilcisi olarak gitmedik.



Manüplasyonlardan nasıl korundunuz bu anlamda?



Aydın: Her iki taraf da açıklama yaptığı zaman doğal olarak kendi stratejileri doğrultusunda propaganda yapıyorlar. Haber Koordinatörü Kemal Can’ın burada çok önemli bir rolü var. Organizasyonda Kemal Can, editör masasındaki editörlere ayrı ayrı sorumluluk verdi. Birisi bir açıklama yaptığı zaman hemen diğerinin yaptığı açıklamayla karşılaştırma yapmamız lazım. Bir de kullandığınız dil çok önemliydi.



LeMan dergisinden Mehmet Çağçağ’ın bir saptaması var... Haberi ilk olarak öğrenmekle, doğru olarak öğrenmek arasındaki ince çizgiye dikkat çekiyor Çağçağ.



Aydın: Elbette. Hızlı haber vermektense doğru haberi vermek çok daha önemli. Hızlı da olacaksınız ama doğruluğu feda edemezsiniz hiçbir şekilde. Hele ki bu kadar önemli bir olayda, izleyicinin kafasının karışmaması gerekiyor. En azından o açıklamanın niye yapıldığı konusunda bir fikri olması gerekiyor.. Televizyon kanalına da şüpheyle bakmaması lazım. Yani o koşturmacada, kargaşada eline gelen her haberi hemen verelim, hemen verelim derseniz, onu bir haber süzgecinden, editöryal süzgeçten geçirmezseniz yanlış bilgi verirsiniz. Kamuoyunu yanlış yönlendirirsiniz. Buna dikkat etmeye çalıştık. Açıklama yapan kaynağın, o açıklamayı niye yaptığını bildikten sonra, doğal olarak kendi düşüncelerini de ekleyecek. Savaşın bir tarafı konuşurken, "iddia etti" diğer tarafı konuşurken, "Söyledi" diye sunamazsınız. Ya iki tarafta iddia edecek, ya da iki tarafta söyleyecek. İzleyicinin savaşın taraflarını, cepheleri doğru görmesi zorunlu.
...



Bir de Amerika bu savaşta iliştirilmiş (embedded) gazetecilik diye bir kavram türetti. Bununla ilgili ne düşünüyorsun?



Aydın: Ben onlara itilmiş gazeteci diyorum. (Gülüyor) Gazetecilik gibi de değil. Zaten orada hareket sınırlılığı var herhalde. Savaşın bir tarafı, "Bunu aktarabilirsin, bunu aktaramazsın" sınırını koyuyor. Bu gazetecilik değildir. Orada evet, bir şekilde askerleri izlemek olarak düşünülebilir bu durum. Ancak askerlerle beraber ilerliyorsunuz. Askerlerin görüntülerini aktarıyorsunuz.. Ama oradan gelen bilgiyi doğru kabul ederek ekrana yansıtmanın hiçbir alemi, mantığı yoktur. Televizyon izleyenler, film gibi birşey izliyorlar.



Hürriyet’in haberine göre, sizin ekipten Mithat Bereket de iliştirilmiş galiba.



Aydın: Yok hayır. Zaten o görüntüyü biz alıyoruz diğer kanallardan. Ancak şu fırsattan yararlandık: Bizden de adam istendi. Biz her koşulda Mithat Bereket’in bu kadroda olmasını istedik. Çünkü Mithat Kuveyt’ten Basra’ya geçecekti. Geçiş için başka da yol yoktu.



Savaş sürecinde Türk televizyonlarına yöneltebileceğin herhangi bir eleştiri var mı? Örneğin sizin kulvarınızdaki CNN Türk, bazen çok çığırtkan, bazense çok mahçuptu.



Aydın: CNN’e markasından dolayı bir önyargı oldu.Yoksa başlangıçta değil ama ikinci dönemde olup biteni olduğu gibi aktarma konusunda bayağı bir atak yaptılar. Başlangıçta tereddütleri oldu, ifade hataları ve yorumları tepkiyle karşılandı.



Amerikalı askeri uzmanla da çalıştı CNN Türk...



Aydın: Amerikalı bir albayı danışman olarak çıkarmaları doğru değildi. Çıkartırsın da sürekli halde çıkarmazsın ya da Amerikalı bir danışman çıkartıyorsan bir tane de Iraklı bir danışman çıkarman zorunlu hale gelmiştir. Amerikalı albay ne kadar teknik bilgi verse de tarafsız yaklaşması mümkün müdür? Biz bu anlamda yayına aldığımız asker danışmanları uyardık bazı noktalarda. "Sizden siyasi yorum değil, teknik bilgi istiyoruz" dedik. O çok ince bir denge. İzleyici yerine kendimizi koyarak bu dengeyi bulabiliriz. Biz ne isteriz, ne bekleriz? Biraz onu yapmaya çalışıyoruz. Diğer markalarımızda da öyle. İhtiyaç nedir, onu bulmaya çalışıyoruz. Burada ihtiyaç çok net; somut doğru, güvenilir bilgi ve haber. Dolayısıyla çıkarttığın yorumcuları çok iyi dengelemeniz lazım. Dediğim gibi haber süzgeci çok önemlidir. Editörlere çok iş düşüyor burada. Diğer kanallar acele verelim, hızlı verelim diyerek, biraz önce senin söylediğin hatayı çokça yaşadılar. Ama bütün kanalları izleyemedim tabii ki.
...
...



Haber kaynaklarıyla mesafeyi nasıl dengeliyorsun?
Aydın: Olması gereken bu, biliyorsun. Mesafe... Vallahi siyasetçilerle çok yakın ilişki içerisinde değilim. Gerek de yok. Ben zıplayıp da Ankara’ya gitmiyorum. Orada bir Ankara Temsilcimiz var. Herkesle konuşmuyorum. Zaten böyle bir ihtiyaç da yok. Muhabir çok önemli. Biraz muhabirin de öne çıkması lazım. Zaten sen bir bağlantı kurduğun zaman artık hep senin üstünden gidiyor işler. Ona dikkat ediyoruz. Eskiden öyleydi. Eski zamanlarımızı düşün. Burada tabii asosyal yapımızın da bir katkısı var ama hakikaten öyle. Birisiyle bir mesafeyi tutturamazsan gelen talepler konusunda direnmen de çok zor. Bu sefer de bozulabilir çünkü ilişkin. O ilişkiyi kıvamında tutmak için serinkanlı bir duruş gerekiyor. Biraz uzaktan bakmak gerekiyor yönetici kısmına. Haberi getirecek kişi de muhabir. Bizim de muhabiri etkilemememiz lazım.
...



Peki yayın grubunuzun aylık dergileri de var.



Aydın: Üç televizyon kanalı. Bir ulusal, biri bölgesel, biri kabloda. Ulusal NTV, bölgesel ve kabloda olan CNBC-E bir de Discovery katıldı aileye.



Onların da başındasın?



Aydın: Evet.



Grup olarak gazete var mı gelecekte?



Aydın: Gazete şimdilik yok ama düşünce olarak var. Şu ortamda maliyeti düşünmek zorundayız. Medyanın en büyük sorunu gelir gider dengesini sağlayamaması. Gelir gider dengesini sağlayamadığı sürece bağımsız olmanız da mümkün değil. Dolayısıyla yaptığımız her işte maliyete bakıyoruz. Onun bir karşılığı var mı, yok mu? Varsa giriyoruz. Yoksa duruyoruz. Dergilerimiz vardı. Dergi grubunu küçültük. Onun dışında internet sitemiz NTV ve CNBC-E’nin. Akmerkez ve havaalanındaki ekranlara içerik sağlıyoruz. İçerik sağladığımız yeni bir alan gelişiyor. Ama bir ayağımız eksik gibi sanki. Medya grubunda bir gazeteye ihtiyacımız var. Ama bu da hakikaten ihtiyaç duyulan bir gazete olması lazım. Yoksa bir gazetemiz olsun televizyon sayfasında kendimizi tanıtırız diye düşünmüyoruz. Neden bu işe girdiğimizi önce kendimize sonra da okuyucuya anlatabilmemiz lazım.



yeniHarman'da mutlaka okunması gereken bir röportaj da
Ankara’da evli iki gay diplomatın hikayesi. İlk kez yeniHarman’a konuşan diplomatlar Amberin Zaman tarafından yapılan röportajda diplomatlar çok önemli açıklamlarda bulunuyor. Ve bir de Nabil Hadi var. Uluslararası diplomasi muhabiri. Ankara’da görev yapan Hadi, 42 yaşında, 3 çocuk babası... Irak Resmi Haber Ajansı’nın Türkiye temsilcisi... Pek çok yakınını bu savaşta kaybeden Nabil Hadi, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgali ve Bağdat’ı yağmalamasının ardından devletini, ajansını, kurumunu bir anda kaybetti. Ve şimdi, ülkesindeki medya kurumları adına çalışan tüm Iraklı meslektaşları gibi derin bir boşlukta. Bu röportaj da yeniHarman'da..

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin