BBC Türkçe muhabiri ilk kez Medyatava’ya konuştu: “Başbakan’ın sözleri sürpriz oldu”

Soma'da yaptığı haber nedeniyle Erdoğan'ın eleştirilerinin hedefi oldu. İddialara bugüne kadar cevap vermeyen Rengin Arslan, sessizliğini Medyatava'da bozdu. Arslan'la Neslihan Akdaş konuştu.

Google Haberlere Abone ol
BBC Türkçe muhabiri ilk kez Medyatava’ya konuştu: “Başbakan’ın sözleri sürpriz oldu”

Soma faciasının üzerinden yaklaşık üç ay geçti. Tüm Türkiye’yi derinden sarstı, acıyı yaşayanlar kadar toplumda da travma yarattı, belleğimize eklediğimiz acıların bir başka adı oldu Soma. Türkiye’nin tek bir yürek olması gereken o döneme siyasetin, medyanın gölgesi düştü zaman zaman. İşte o günlerde bir gazetecinin adı da gündeme geldi: Rengin Arslan. Ana medyanın popüler bir ismi değildi. BBC Türkçe Servisi’nde çalışan 32 yaşındaki gazeteci, “9 Soruda Ergenekon” haberi ve savaşın içinden gelen Rojavalı kadınlarla yaptığı söyleşilerle dikkat çekmişti. Dış haberleri  takip edenlerin daha yakından tanıdığı bir isimdi.



Rengin Arslan, Soma’daki mezarlıkta, o sırada konuşmakta olan kadınların görüntülerini içeren 59 saniyelik video klibi kaydetmiş; haber BBC Türkçe’de 15 Mayıs’ta “AKP işten atma tehdidiyle oy topladı” başlığıyla yayınlanmıştı. Ve hemen ardından sosyal medyada Arslan’ın aleyhine mesajlar yazılmaya başladı. Haberle ilgili hükümete yakın medya organlarında, görüntülerde konuşan kadınların Gezi eylemcisi olduğu ve başörtü takılarak AK Parti karşıtı konuşturulduğu iddia edildi. BBC Türkçe, muhabiri Rengin Arslan, videoda konuşan madenci eşleri ve olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan 2 kadın bir anda eleştirilerin hedefi oldu.



Başbakan Erdoğan da, 20 Mayıs’ta partisinin grup toplantısında, “Uluslararası bir televizyonun Türkiye’deki muhabiri gidiyor, iki tane figüran buluyor ve madenci yakınıymış gibi onlara rol yaptırıyor. Bunu da bütün dünyaya servis ediyor” sözleriyle BBC’ye tepki gösterdi. BBC Türkçe iddiaları yalanladı; “BBC Türkçe, muhabirinin ve haberinin arkasındadır” dedi. Rengin Arslan, ne o günlerde, ne de sonrasında bu iddialar ve tartışmalar üzerine konuşmadı.



Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 2014 Basın Özgürlüğü Ödülü, kurum dalında BBC Türkçe'nin ve Ankara Barosu'nun oldu. Biz de bu vesileyle Arslan’ı aradık. Bu kez röportaj teklifini geri çevirmedi. Moda çay bahçesinde Pazar öğleden sonra bir araya geldik. Karşımızda genç, donanımlı ve imza atacağı haberlerle adından daha da söz ettirecek bir gazeteci vardı. Bir saatlik sohbeti Rengin Arslan’ın Mark Twain’den alıntıladığı şu sözle bitirdik: “Gerçek daha ayakkabılarını giyerken yalan dünyanın yarısını dolaşabilir.” 



BBC Türkçe muhabiri ilk kez Medyatava’ya konuştu: “Başbakan’ın sözleri sürpriz oldu”Çoğunluk sizi Soma’daki haberle tanıdı. Rengin Arslan kimdir? Gazeteciliğe, ne zaman ve nerede başladı?



İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’ndan mezun oldum. Reuters’ta çevirmen olarak başladım. Reuters çok iyi bir okul, işinde iyi haberci ve gazetecilerle çalışma şansım oldu. Babam Eskişehir’de gazeteci. Haberin konuşulduğu bir evde büyüdüm. Reuters’tan ayrılıp yayıncılık yaptım. Edebiyatı çok seviyorum. Pek çok kitabın editörlüğünü yaptım. Çeşitli yayın organlarında kitap eleştirileri yazdım. 2012’nin Ekim ayından beri de BBC Türkçe Servisi’nde çalışıyorum.



BBC Türkçe Servisi’nde kaç kişi çalışıyor?



Bölümün editörü Murat Nişancıoğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin’nin ödül töreninde “buradaki 3  ve Londra’daki 18 arkadaşım adına ödülü alıyorum” dedi. Tweet attım o sırada; biri “altı üstü 22 kişi misiniz?” diye sormuş. Evet, bu kadarız ve bu küçük ekip çok iyi işlere imza atıyor.



“HABERİN BÖYLE SES GETİRMESİNİ BEKLEMİYORDUM”



BBC Türkçe muhabiri ilk kez Medyatava’ya konuştu: “Başbakan’ın sözleri sürpriz oldu” - Resim : 2Hemen Soma’da yaptığınız ve sonrasında başbakan ve bazı medya kuruluşları tarafından eleştirildiğiniz, hatta hedef gösterildiğiniz habere gelmek istiyorum. O gün mezarlıkta kadınların görüntülerini çekerken bu kadar tartışılacağını, ses getireceğini, Başbakan’ın bile gündeminde olacağını tahmin etmiş miydiniz, bekliyor muydunuz?



Hayır, beklemiyordum.



Aslında en başından başlarsak o gün tam olarak ne yaşandı?



Patlamayı duyar duymaz, 13 Mayıs Salı günü akşama doğru yola çıktım. Olay yerine ilk ulaşan gazetecilerden biriymişim. Sonradan anladım. “Ölü sayısı çok büyüyecek, buradan flaş bir haber çıkarırım” diye gitmedim. Sayı ne olursa olsun maden ocağında yaşanan bir kaza benim hassas olduğum konulardan biriydi. 8 kişinin hayatını kaybettiği Kozlu’ya da gitmiştim 8 Ocak 2013’te.



Sizi nasıl bir manzara karşıladı Soma’da?



O zaman habere de yazdım, Kırkağaç’ta morg haline getirilmiş soğuk hava deposuna kardeşini aramaya gelen insanlar vardı; “bir umut buraya geldik” diyorlardı. Morgun bir umut yeri haline geldiği bir yerdeydim. Soma’ya girmeden orayı gördüm. Sonra hastaneye gittim, önü ana baba günüydü. Karanlık bir geceydi. Madene çıktığım zaman biri aşağıda gördüklerini anlattıktan sonra “abla ben ne zaman ağlayacağım?” diye sordu. İçeride kurtarma çalışmalarına katılıyordu ve bantların üzerine yığılmış arkadaşlarını görüyor, bir daha onların yüzlerine bakmamaya çalışıyordu. Daha fazla arkadaşımı görürsem diye korkuyordu. 4 gün kaldım Soma’da.



Ve bu ağır gecenin ardından, iki gün sonra mezarlığa gittiniz. Orada habere konu olan iki kadını gördünüz. Onlar konuşurken kaydettiniz ve sonra ne oldu?



Görüntüleri büroya gönderdim. Sonra ne olduğunu açıkçası çok uzun süre fark etmedim. Telefonunumun şarjını çok idareli kullanıyordum.  İnternete girip, bakmadım.



Kadınları yalnızca kaydeden siz miydiniz? Görüntüde başka kameralar da vardı sanırım.



Evet. Ama diğer kaydedenleri tanımıyorum. Sol.org’da da yayınlanmış aynı kadınların görüntüleri, başka bir açıdan. Kadınlar madenci eşiydi oraya dua etmeye gelmişlerdi ve “eşlerimizi artık nasıl madene göndeririz?” diye soruyorlardı. Bu benim için haberin başka bir boyutuydu. Onların kaygıları bambaşkaydı. Bu yüzden söylediklerini çekmeye başladım.



“SOMA’DA YAŞADIĞIMIZ GERÇEKLİK ÇOK BAŞKAYDI”



BBC Türkçe muhabiri ilk kez Medyatava’ya konuştu: “Başbakan’ın sözleri sürpriz oldu” - Resim : 3Peki olayın büyüdüğünü ne zaman fark ettiniz? Haber BBC Türkçe’nin internet sitesinde yayınlanır yayınlanmaz mı tepkiler başladı? Size ilk eleştiri, tehdit tweet’ini atan kim mesela?



İnanın, farkında değilim. Kazada hayatını kaybeden ikiz madencilerin Bayat köyündeki evinden dönerken fark ettim. Telefonuma baktım ve twitter mesajlarını gördüm. Ve açıkçası önemseyemedim. Soma’da yaşadığımız gerçeklik çok başkaydı. Twitter o sırada benden çok uzakta, suçlamalar çok afakiydi. Oradaki gerçek, bizim Soma’da yaşadığımız ruh hali çok farklıydı. Tam olarak söyleyeyim, o mesajlar gelirken maden ocağının kapısında tek başlarına yaşlı bir çift oturuyordu. Çocuklarının çıkarılmasını bekliyor, kimseyle konuşmuyorlardı. Onlara bakıyordum. Belki burada, İstanbul’da masa başında olsaydım başka olurdu. Ama oradaki gerçeklik bambaşkaydı. Ve önemsemedim, işimi yapmaya devam ettim.



Ama bu haber büyüdü. Siz ve çalıştığınız kurum bir anda Soma faciasının içinde bambaşka bir haber başlığı oldu. Haberi tezgahladığınız, kadınların ise figüran olduğu iddia edildi.



BBC Türkçe editörü Murat Nişancıoğlu, twitter’dan bir açıklama yaptı. Ardından yazılı bir açıklama daha yapıldı. BBC yönetiminden de açıklama geldi ve “muhabirimizin ve haberimizin arkasındayız”  dendi. Ancak ardından salı günü grup toplantısında Başbakan’ın sözleri benim için sürpriz oldu.



“OLAYI KİŞİSELLEŞTİRMEDİM”



Haber için kaydedilen görüntü bambaşka  bir vakaya dönüştü. “Sürpriz” kelimesi yeterli mi tüm hislerinizi, o an yaşadıklarınızı anlatmak için? Korku, kaygı yok muydu?



Bu mevzu açıldığı zaman hep aynı şeyi söylüyorum; o dönemde benim başıma gelen bir şey varsa da ona üzülemedim. Soma’da gördüklerim hayatın kendisiydi. CNN Türk’te bir arkadaşımız Soma’dan yayın yaparken şunu söyledi: “Soma’ya gelen hiç kimse aynı şekilde geri dönemez.” Bu tüm afetler için geçerli. Örneğin deprem çok daha büyük bir trajedi. Ama maden kazasında insan hatası daha ön planda. Bu önlenebilirdi. Orada konuştuğumuz insanların yüzlerindeki acıyı yazmanın, ifade etmenin imkanı yok ama hafızanızda duruyor hep. Bundan sonra orada ne olacağı, yalnızca Soma değil Türkiye’deki diğer maden ocaklarında ne olacağı daha önemliydi benim için. Üstelik yıllarca hapis yatan yüzlerce gazeteci oldu. Sayıları azalsa da hala var. Çok daha zor günler geçirmiş, işsiz kalmış, geçim derdinde olan gazeteci arkadaşlarımız varken özellikle de kurumun da arkamda durduğu bir dönemde bu çok da mevzu değil sanki. Olayı kişiselleştirmedim. Mesele benim ismim değil, benim haberi yapmam değil.



Peki siz ve BBC neden hedef gösterildiniz? Ya da hedef şaşırtmak için mi bu haberin ve sizin üzerinize gidildi?



Bu soruyu bu iddiaları ortaya atanların yanıtlaması lazım. Bu konuda empati kuramıyorum. Nihayetinde gerçek herkese lazım, sadece öyle düşünen, böyle giyinen, şöyle konuşan insanlara değil. Gerçek çok kıymetli bir şey. Gerçek korkulacak bir şey de değil. Hata yapılabilir, gazeteciler de hata yapar. Ama buradaki mesele gerçeğin peşinden koşmak.



“HABER LİNKLERİNİN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ KALKTI”



Bu süreçte hayal kırıklığı yaşadığınız ya da eleştirmesine şaşırdığınız kişiler ya da sözler olmadı mı?



Olmadı sanırım. Bunu düşünmeye pek zaman da olmadı. Bütün yaşananları, süreci beklemiyordum. Haberimizin doğruluğu ile ilgili şüphe yoktu. Daha sonra hedef gösterilen diğer iki kadın kimliklerini açıkladı, “biz o kişiler değiliz” dedi. Kamuoyuna duyurdular, haberlerin kaldırılması için dava açtılar. Mahkeme onların lehine karar verdi ve haber linklerinin büyük bir bölümü kalktı zaten.



Görüntülerde konuşan kadınları biliyorsunuz ama değil mi? Tekrar bir araya geldiniz değil mi?



Kimliklerini açıklamak onlara düşer.



“BEŞ KADIN İÇİN DE SÜREÇ KOLAY GEÇMEDİ”



Bu olayda aslında olan 5 kadına oldu. Enteresan. Bir muhabir haber için mezarlığa gidiyor, orada başka kameralara konuşan madenci eşlerini görüntülüyor. Ve kadın muhabirle, görüntüdeki iki kadının yanı sıra çok alakasız iki kadın da olaya dahil ediliyor. Şaka gibi ama acı bir şaka.



Beş kadın için de bu süreç kolay geçmedi, onu söyleyebilirim. 301 kişinin hayatını kaybettiği bir faciada bu 5 kadın bambaşka bir mevzuyla uğraşmak durumunda kaldı. Yas süreci uzadı.



Yaşananların üzerinden 3 ay geçti. Soma faciası bile artık ve maalesef çok az konuşulurken sizin yaşadığınız traji-komik olay hala karşınıza çıkıyor mu? Sizin meslek ve özel hayatınızı nasıl etkiledi?



Her şey sosyal medyada, twitter’da kaldı aslında. Sokakta haber yapmaya devam ediyorum.



Başbakan’ın açıklamalarının ardından perde arkasında başka olaylar yaşandı mı kamuoyuna yansımayan. Paylaşabilir misiniz?



Yaşanmadı, bu kadarla kaldı. Asıl kıymetlisi gerçeğe sahip çıkan insanların sayılarının daha fazla olması bence. Açıklamalar yapıldıktan sonra twitter’daki saldırılar da, aleyhimize yapılan haberler de durdu diyebilirim.



Gezi’de de BBC Türkçe’yi, Selin Girit’i konuşmuştuk. Soma’da da medya ayağında geriye kalan tartışmaların başında yine BBC oldu. BBC, hedef mi gösterildi?



Hedef demeyelim. Meslekte örnek aldığım pek çok kişinin sosyal medyada veya arayarak destek vermesi çok daha kıymetliydi o dönemde. Ben olaya bu tarafından bakıyorum. Bana twitter’da yapılan hakaretler kişisel olmadığı gibi destek de sadece bana yönelik değildi. Çok saygı duyduğum, benden çok daha uzun yıllardır gazetecilik yapan meslektaşlarımın “Gazeteciliğine kefiliz” dedikleri tweet’ler beni çok duygulandırdı. Ama onların da sahip çıktıkları aslında basının özgür olması ve gazeteciliğin her türlü siyasetten arındırılarak etik kuralları açısından değerlendirilmesi. Sonuçta hiçbir siyasi görüş ve eğilimi kayırmadan haber yapabilme özgürlüğümüzü savundu arkadaşlar destek olurken.



“SOKAKTA TEPKİ GÖRMEDİM”



Peki aleyhinizde çıkan haberlerin ardından “BBC çalışanıyım” dedikten sonra tepki alıyor musunuz ya da haber yapmanız engellendi mi hiç?



Sosyal medyayı tam da bu yüzden ciddiye almıyorum aslında. Çünkü sokaklarda çalışırken, diğer partilerden olduğu gibi birçok AKP’liyle de konuşuyorum, çay içiyorum, sohbet ediyorum. Benim işim bu. Bana kimse tepki göstermedi şu ana kadar.



Yabancı bir kurumda çalışıyorsunuz. Avantajları, dezavantajları var mı? BBC arkanızda durdu acaba Türkiye’de bir medya kuruluşunda çalışıyor olsanız yine aynı şekilde sahip çıkılır mıydı?



Böyle bir dönemde BBC’de çalıştığım için çok şanslıyım. Diğer gazeteci arkadaşlarımın yaşayabileceği kadro sorunundan tutun da haberin nasıl girdiği, ya da sayfaya girerken haberin içeriğinin değişime uğrayıp uğramadığı yönündeki kaygıları yaşamıyorum. Editörlerle tartıştığım meselelerin haberin içeriği, eksikleri, iki taraftan da görüş alınmış mı gibi gazeteciliğin esas meseleleri olmasından çok memnunum.



Haberciliğin objektif yapıldığı, tartılıp ölçüldüğü bir BBC’den bahsediyoruz. O zaman yanlış anlatıldı, BBC’ye haksızlık yapıldı diyebiliriz değil mi?



Bir kesime yanlış gösterildi ama başka bir kesime de BBC’nin gerçekten iyi haber yaptığını, o haberin arkasında durduğunu ve ilkeli bir duruş sergilediğini gösterdi. Murat Nişancıoğlu’nun söylediği bir şey vardı; “hata yapabiliriz ama bu eleştiri düzeyinde olmalı.” Ben isterim ki haberle ilgili iyi-kötü eleştiriler gelsin ki biz daha iyi gazetecilik yapmayı öğrenelim. Gazetecilik kıymeti kendinden menkul bir meslek değil. Gazeteci halkın haber alma özgürlüğünü aracılık eden kişidir. Babam “gazetecilik amme hizmeti” derdi. Normal bir vatandaşın, soru sorma araçlarının olmadığı bir mevzuyla ilgili hükümete, muhalefete, kamu kuruluşlarına, sokağa onlar adına soru sorma hakkına sahipsiz. Bu sorumlulukla hareket etmek  gazeteciliğin en önemli parçası belki de.



“SOMA’DAKİLERİ YALNIZ BIRAKMIŞIZ GİBİ HİSSEDİYORUM”



CNN Türk muhabirinin “Soma’ya gelen hiç kimse aynı şekilde geri dönemez”  sözlerini tekrar hatırlarsak, sizin hayatınızda Soma’da gördüklerinizden, ortak olduğunuz acılardan sonra neler değişti?



Madenden çıkarılan 301 madencinin yüzünü gördüm diyemem ama bir kısmının içeriden çıkarılışını, bir kısmının defnedilişini gördüm. Hayatını kaybedenlerin ailelerin acısını gördüm. Bazılarının küçük çocukları daha babalarının öldüğünü bilmiyordu. Onların bakışlarını gördüm. Bunlar insanın hayatında neler değiştirir belki zaman gösterir ama bir yanımız orada kaldı. Aradan yaklaşık 3 ay geçti. Bir hafta sonra ay dönümü facianın. Ama biz muhtemelen seçim sonuçlarını konuşuyor olacağız. Oradaki insanları yalnız bırakmışız gibi hissediyorum.



Soma’da yaşanan facia sürekli değişen Türkiye gündemiyle gölgede kaldı diyebilir miyiz?



Dün bir taksiye bindim. Taksici, benim gazeteci olduğumu öğrenince “Abla Soma’yı unuttuk” dedi. Bu taksicinin yorumuydu. Kimin unutup, kimin unutmadığını bilemeyiz. Unutup, unutmamak meselesi değil zaten. Mesele oradaki durumun iyileştirilmesi, bir daha böyle kazaların yaşanmaması için gereken ne varsa yapılması. Sadece Soma’da değil, Türkiye’nin diğer maden bölgelerinde de madencilerin bundan sonra madene inerken güvende kendilerini hissetmeleri meselesi.



Madenciler Soma’dan sonra kendi haklarına sahip çıkmak, güvenliklerinin sağlanması konusunda daha bilinçliler mi? Sizin izlenimleriniz hangi yönde?



Evet. Çünkü yapacakları başka bir iş yok. Zeytincilikten para kazanamıyorlar. Dolayısıyla madene girecekler. “Soma’da yaşıyorsan, ekmek yiyeceksen, madene ineceksin” demişti bir Somalı. Orada yaşayabilmenin bir şartı madene inmek. Güvenlik tedbirlerinin alınması konusunda daha kararlılar kesinlikle. Meclis’te Soma için bir komisyon kuruldu, yaşam odaları tartışılıyor. Madenciler, sendikalar, milletvekilleri ve biz de takip ediyoruz.



Bu arada kadın gazeteciler erkeklerden daha mı çok etkileniyor felaket bölgelerinde haber yaparken?



Soma’da hepimiz dirayetliydik ama sonrası daha zordu sanırım. Bayat Köyü’nde hayatını kaybeden madenci ikizlerden biri eşi boynumuza sarıldı; “Ne olur bizi unutturmayın” diye ağladı. O gün kadın olduğuma sevindim. Bana sarılabilmesine sevindim. Kadın olduğunuz için size daha rahat içlerini açabiliyor; dertleşiyorlar bazen. Ama şunu söyleyebilirim; o evin avlusundan çıktığımızda kadın-erkek hepimiz ağlıyorduk.



İstanbul’a döndükten sonra orada gördüklerinizi atlatmak, hafifletmek için ne yaptınız?



Edebiyata sığındım diyeyim. Orası güvenli bir liman benim için ve her durumda insanın ruhunu iyileştiriyor. Söylemeye bile utanıyorum, Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ını okumamıştım; onu okudum. Şimdi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü okuyorum. Geriye dönük eksikleri tamamlıyorum yani. Bir de yine bir gazetecinin, Elçin Poyrazlar’ın Gazetecinin Ölümü kitabını okudum.



 



Neslihan AKDAŞ / twitter.com/Nakdas



Fotoğraf: instagram/erkione



 



 



 



 



 


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin