Genelevden seçim izlenimleri
Günlerce varoşlarda, yoksul insanların arasında dolaştıktan
sonra varlıklı insanların sorunlarını, beklentilerini dinlemek,
seçimle ilgili görüşlerini sormak için Bağdat Caddesi'ne gitmek
üzere otelden ayrılıyorum.
Fünikülerle Kabataş'a inip, Kadıköy vapurlarının iskelesine
varıyorum. Ama ilk vapurun üç saat sonra kalkacağını öğrenince,
Karaköy iskelesine yürümeye başlıyorum.
Yolda bir piyano mağazasına rastlıyorum. Zengin mahallelere
gideceğim ya, AKP dönemindeki refah seviyesiyle
ilişkilendirebilirim düşüncesiyle satışların nasıl gittiğini sormak
için içeri giriyorum.
İçeride çok sayıda, fiyatı 4 bin 600 dolardan başlayan yanlış
hatırlamıyorsam 64 bin dolara çıkan piyanolar ve iki şık hanım var.
Hanımlardan biri, kriz sırasında satışların biraz düştüğünü, son
dönemde normale döndüğünü, “uçuracak” kadar çok değilse bile
kendilerini ayakta tutacak kadar satış yaptıklarını, müşterilerinin
daha çok piyanosunu yenileyen kişiler olduğunu söylüyor.
Diğer hanım araya girip “En pahalı piyanoyu hiç görmeden telefonda
alan müşterilerimiz de var” diyor. Söz dolanıp memleketin haline
gelince, ilk hanım, “Memleket kalkınıyor, kendi uçağımız var
deniyor ama henüz piyano üretemiyoruz” diye sitem ediyor.
On bin evsiz
Karaköy iskelesine giderken, nasıl olup da yoldan sapıp kendimi
Ali Paşa Değirmeni sokakta bulduğumu anlamıyorum. Yolda, tersanede
dubalarda çalışan ancak 2008'deki krizden sonra işsiz kalıp,
Fındıklı'daki metruk bir binada yaşamaya başlayan ve İstanbul'daki
10 bin kadar evsizden biri olan 41 yaşındaki Zeki Demir'le
karşılaşıyorum.
Aslında sadece ben değil herkes onunla karşılaşıyor. Çünkü sokak
çok dar ve arabalar park etmiş. Sadece bir kişinin geçebileceği bir
yer var ve ona da Zeki Demir oturmuş. “Geneleve nasıl giderim?”
diye soruyorum. “Gazeteciyim. Oradaki kadınlarla görüşeceğim”
diyorum. Tarif ediyor. Sonra da sohbet ediyoruz.
Seçimlerde TKP'ye oy vereceğini, adaleti sadece sosyalistlerin
sağlayabileceğini, tek anlam veremediği şeyin, “En diptekilerin
bile iktidara hayran olmaları” olduğunu söylüyor.
Leblebici Şaban Sokağı'ndaki genelevin kapısına geliyorum. Polis
memuru, içinde video kamera, ses kayıt cihazı ve fotoğraf makinası
ve dünden kalan can eriklerin olduğu çantamı yandaki emanete
bıraktırıyor. Emaneti pek gözüm tutmuyor ama beş lira verip çantamı
teslim ediyor ve içeri giriyorum.
Bütün evlere uğruyorum. Biri dışında tüm evlerde bana iyi
davranıyorlar. 'Burası işyeri burada siyaset konuşulmaz.
Başkalarına sor.' diyorlar, ama kimse konuşmak için can atmıyor.
Biri “Gel yukarıda rahat konuşalım” diyor.
Dışardakiler, içerdekiler
Bir başka kadın, hangi partiye oy vereceğini söylemek için 35 TL
vizite ücretini ödememi istiyor.
Burasının kapatılacağı yolundaki haberler nedeniyle AKP'ye
öfkeliler. “Hükümet buradaki fuhuşla uğraşacağına dışarıdakiyle
uğraşsın.” diyorlar.
Bir kadın, “Dışarıdakilere kapıları açtılar, bizim işler düştü.
Eskiden bu sokak ful olurdu. Şimdi vize de kalktı. Bizim işler daha
da kötüye gidecek” diye yakınıyor.
Evlerin önündeki erkekler beni şaşkınlıkla izliyor. Aslında ben de
kendimi şaşkınlıkla izliyorum.
Yarı çıplak kadınların karşısında bazen ellerim önde bağlı, zaman
zaman da hazırol vaziyette , mahçup “İyi günler ben gazeteciyim”
diyorum. Yukarıdan yeni inen kadınlar merakla, kasada duran adamlar
da kaşlarının altından, başlarını dörtte bir ölçek çevirerek
bakıyorlar.
En köşedeki evin favori kadını “Sana geldim hayatım” diyen adamı
yukarı gönderdikten sonra oyunu AKP'ye vereceğini söylüyor:
“Biz aç doyuruyoruz. Geleni zengin edip gönderiyoruz. AKP
yandaşlarını doyurdu, kendini de doyurdu. Belki bundan sonra bize
bir faydası dokunur.” diyor ve “Ecevit gibisi gelmez” diye
ekliyor.
Arkadan yaşlıca bir kadın “Oyum CHP'ye” diyor ama nedenini
söylemiyor.
Kadınlardan biri, SSK emekliliği için 51 yaş sınırının
kalkmasını istiyor. Kulağıma eğilerek 50 yaşında olduğunu söyleyen
başka bir kadın, 10 yıldır burada çalıştığını anlatıyor ve “Biz
ağır işçiyiz. Erken yıpranıyoruz. Emekli olsam, çeker giderim
buradan. Beni burada tutan yok. Evim de var. Artık çalışmak zorunda
değilim. Ama hükümet torba yasada erken emekliliği çıkarmadı”
diyor.
Memleketin durumunun kötüye gittiğini, yoksulluğun arttığını
söylüyorlar.
Çıkarken, girişte benden vizite ücretini isteyen kadın. “Gel
bakalım. Kamuoyu yoklaması yaptın mı? Ne çıktı?” diye soruyor.
Özet yapıyorum. “AKP'den iyisini mi bulacaklar?” diyor.
Kapıdan çıkıp emanetçiye fişimi verip çantamı alıyorum. Çantayı
hemen kontrol ediyorum. Herşeyin yerinde olduğunu görüp, yazımda
“Emanetçiyi gözüm tutmuyor” diyeceğimi tahmin ettiğim için
utanıyorum.
BBC Türkçe