Hey be! Ömür dediğin su misali, akıp akıp duruyor. (Bir testim
bile yok, anlıyor musun? Gel de gülümse!) Medyatava’da yazmaya
başlayalı bir ay olmuş bile. Dün dönüp şöyle bir bakayım dedim
“N’apmışım, kimlere 40 Satır sallamış, kimleri 40 Katır’ın
kuyruğuna bağlamışım şu bir aylık sürede”...
Gördüğüm manzara bir yandan oldukça elem verici (Semra Hanımlar,
Meriç Erkanlar, bizim ‘böcü’ dizilerimiz -öcüyle böcek kırması
sayılırlar- gırla...) diğer yandan da oldukça matrak bir durum
arzediyor. Yahu ben üç yıl önce de bynları yazıyordum, bugünde ve
sanırım daima bunları yazacağım.
Ama bir kişi var ki, o olmazsa inanın ekranların tadı madı yok. O
kişi.... O kişi... Açıklıyorum... Banu Alkan değil... Banu Alkan
değil... Banu Alkan’ın kız kardeşi Bahar Alkan. Dün sabah yataktan
yeni kalkmış, “Bakalım bugünkü Dobra Dobra mönüsünde kimler var?”
diye beklerken program başlayıvermesin mi? Konuklar arasında Ferhat
Güzel var... Süpper!!! Demek ki salaklığıma doyamayacağım (Yaa,
neden konuşurken ‘doyamıycam’ diyoruz da yazmaya gelince harf
israfından hiç çekinmiyoruz? Sanırım tek sebebi var o da Hakkı
Devrim abimiz... Aaa bak ‘ağabey’ yerine şimdi de ‘abi’ dedim. Ama
Allahtan, söylendiğinin aksine her daim ‘hâlâ’yı şapkalı yazarım,
‘yazmıyosun kardeşim’ diyenin alnını karışlar, üzerine de bir Ferda
Anıl Yarkın oturturum, ona göre ha!) (Önceki parantezi kaçırdık ama
başka bir şey daha geldi aklıma. Şimdi ben bu yazıları basında yer
alsın diye yazmıyorum ki.... Demek ki ben rahat rahat internet
Türkçesi kullanabilirim. ASL, mrb, nbr diye yazmadığıma şükredin.
Şükretmezseniz sizi 3 defa suya götürür susuz getirir onun da
üstüne bir Ferda Anıl Yarkın oturturum. Tamam mı? Tamamdır,
tamam...)
Al işte, yine unuttum neden bahsettiğimi... İşin yoksa birkaç
önceki cümleyi ara bul. Ben alışkın değilim ki yazdığım cümleyi
sonra bir de okuyayım. Zor iş be yazarlık. Yazmakla kalamazsın, bir
de kendi yazdıklarını okuman gerek. Aman şarkı söylemem gerekmesin
de ne gerekirse razıyım bu şartlar altında. Evet hatırlatıyorum;
Perşembe sabahı Dobra Dobra’nın konukları arasında “Bir Dilek
Tut”un koçlarından Ferhat Güzel ve ‘coach’larından Semiha Yankı yer
alıyordu. Konularımız arasında ise Banu Alkan’ımız, Banu
Alkan’ımızın kolları arasında bir adet şalımız ve Banu Alkan’ımızın
dilinin ucunda Hülyayagülbenedemeteebruya söylediği (iki ileri- bir
geri) laflar vardı. Yarabbim! Daha ne isteyeyim ki senden? Bundan
güzeli Şam’da kayısı muhtemelen...
BİR HAVUZ DENEYİ OLARAK SUYUN MEMELERİ KALDIRMA
KUDRETİ
Banu Alkan geçtiğimiz günlerde “bir havuz deneyi olarak suyun
memeleri kaldırma kudreti”ni icra etmişti hatırlarsanız. (Sen
hatırlamazsın Kadircim, ben sana yarın ofiste anlatırım. Kadir’in
kim olduğunu ileriki bölümlerde size aktarıcam. Ama şimdilik O,
LOST dizisinden gelen anlık bir görüntü mahiyetinde. Köşe yazarı
dediğin evinden, çevresinden, sülalesinden birini dolamalı ki
diline işin keyfi çıksın. Di mi ama?) Ay, aman çatlıycam. Gelemedim
bir türlü Bahar Alkan’a... Efendim, Banu Alkan, kendisi hakkında
konuşulur da o programa telefon bağlanmaz mı? Absoutely...
Definitely... Ayrıca hem ‘of course’, hem de ‘sure’... (Ayşe
Arman’ın ‘Congratulations’ından kopya çektim. İnşallah çakan
olmaz.) Banu Alkan tahmin ettiğiniz üzere ve 2+2’nin her daim 4
etmesi misali beş dakika geçmeden Dobra Dobra’ya bağlandı. Ben de
ekranlara tabii ki... Bundan sonrasını pek hatırlayamıyorum zaten,
mutluluktan kendimden geçmişim. Sanki bir ‘Junkkie’yim de
uyuşturucuyu bıraktıktan aylar sonra damardan şırınga yapıyorlar
gibiydi. Olaylar da şimşek hızıyla birbirini izledi ilk cümleyi
müteakiben. Önce Ferhat Güzel’e neden kendisini savunmadığının
hesabını sordu Afrodit. Yok yok Afrodit’imiz o bizim, Afrodit pek
sönük kalıyor. Hemen bir dakika sonra da Semiha Yankı’yla
birbirlerine edilmedik laf bırakmadılar karşılıklı olarak. Eee, sen
der misin Semiha Yankı Semiha Yankı “Banu Alkan benden 3-5 yaş
büyüktür ben de 49 yaşındayım” diye... Afrodit’imize her şeyi de,
yeter ki yaşını elleme... (Bir de Taşkafa’sı vardı eskiden ki
anladığım kadarıyla hâlâ bir umut taşıyoruz içimizde, Taşkafa’mız
geri dönecek diye. Gerçi her seferinde bu Taşkafa dönüp dolaşıp
Afrodit’in heykelden kafasına tosluyor ya, hadi hayırlısı...)
ALOOO ŞENAY DÜDEK ŞENAY DÜDEK, KİME DİYORUM
BEN
Sonrası cümbüş! Anlatmakla olmaz (ki ben deniyorum en azından,
takdir ediyorsunuzdur umarım) izlemek lazım! Karşılıklı olarak
“Şenay Düdek Şenay Düdek...”ler mi ararsınız, “Banu Alkan Banu
Alkan...”lar mı bulursunuz, “Banu’cum” lafına karşılık “Ne
Banu’cumu... Banu Alkan... Koskoca Banu Alkan...”lara mi
kıvırırsınız dümeni; seçim sizin, atış serbest. Ama ama ama... Asıl
bomba artık sinirden telefonu elinde tutamaz hale gelen ablasının
imdadına yetişen Bahar Alkan tarafından patlatıldı. Zira bunun az
biraz öncesinde Şenay Abla (bir kere telefonda görüşmüşlüğümüz
vardır, bu yüzden ‘abla’ demekte beis görmüyorum kendisine. Savaş
Abi’ye de aynı sebeple ‘abi’ derim. Ama durun, o herkesin Savaş
Abi’si olduğuna göre, sanırım herkesle en az bir kere telefonda
konuşmuş olmalı. Vay be! Mantığa bak. Bak dedimse bakın, yoksa
geliyor Ferda Anıl Yarkın...) o anda kendisine iletilen bir telefon
mesajını okumuştu... Ki o mesajda Banu Alkan’dan Banu’cum olarak
değil “Banu Alkan O...su” diye bahsediliyordu. Bu cümleleri duyan
‘Alkan Sisters’ altta kalır mı dersiniz? Vallaha ben bir Banu
Alkan’ın kendisine söylenen bir lafı yutmasına inanmam, bir de
CHP’nin başından Deniz Baykal’ın gideceğine... Zira hayatın olağan
akışına aykırıdır bu iki durum. Ben bunu bilir, bunu söylerim.
HANİ ÇİFTLİKTE KUZU SAĞACAKTIK?
Daha geçen cumartesi gecesi Tuğba Ekinci’nin “bel altı darbeleri”ne
maruz kalan Şenay Abla, bu kez de Bahar Alkan’ın “Şenay Düdek Şenay
Düdek o zaman biz de herkesin gizli kapaklı işlerini ortaya
dökeriz” tehdidiyle sarsıldı. Ama Şenay Düdek olmak kolay iş değil.
Ben şimdi cuma günü, hadi ona yetişemediler diyelim, en geç
pazartesi günü Banu’lu Bahar’lı Alkan Sisters’ı Dobra Dobra’da
görmeyi umuyorum. Şenay Abla’cım Şenay Abla’cım (ikileyince daha
etkili olduğunu öğrendim programı seyrede seyrede) ne olur
gelirlerse beni de çağır “Dobra Dobra”ya. Geçen yıl davet
ettiğinizde gelmediğim için eşekler kadar pişmanım. Ne olur... Ne
olur... (Yineleme efektini yinelemiş oldum böylece.) Ben çok merak
ediyorum hakikaten Bahar Alkan diye biri var mı? Varsa Banu
Alkan’dan kendisini ayıran özellikleri nelerdir? Acaba o da ablası
gibi 30’lu yaşlara demir mi atmıştır hasretlik denizinde? Yoksa
yoksa Banu-Bahar Sisters da tıpkı bir zamanlar iddia edildiği üzere
Janet-Michael Sisters gibi aslında iki ayrı kişi değil de tek bir
kişi midirler? Banu Hanım, Ünlüler Çiftliği’ne “Kuzuları sağmaya
geldim” diyerek adım atmıştı ya, ben hiç unutmadım. Kendisine de
sormak nasip olur böylece “Acaba süt veren o kuzular hangi dağın
arkasında geviş getiriyorlar?” diye...
Aaa bak şimdi aklıma geldi; ben hem iyi geviş getiririm -ki lafı
ağzımda uzata uzata bir türlü yutamıyor oluşum buna kanıttır-, hem
de çok iyi süt veririm. Tek kusurum kuzuluk dönemlerimin epey
geçmişte kalmış olması. Ama Ferhat Güzel gibi bir ‘koç’ da olamadım
henüz. Acaba koyun mu olsam bundan böyle? O zaman Deniz Baykal’la
baş başa mes’ud bir istikbali garantiledim demektir.
aydogduatilla@gmail.com