Babacan'dan Akşener açıklaması: Biraz yaralayıcı üslup vardı. CHP'nin milletvekilliği modeli için çalışıyoruz

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, CHP'nin milletvekili seçiminde 40 ilde işbirliği teklifiyle ilgili "Çalışma devam ediyor. Eğer kazan kazan işbirliği modelleri olursa niye yapmayalım?" açıklaması yaptı. İYİ Parti lideri Meral Akşener'in altılı masayla ilgili sözlerine ilişkin de açıklama yapan Babacan "Üzüldük tabii. Açıkçası biraz yaralayıcı üslup vardı. Ancak duygular ayrı rasyonalite ayrı şeydir" diye konuştu.

Google Haberlere Abone ol
Babacan'dan Akşener açıklaması: Biraz yaralayıcı üslup vardı. CHP'nin milletvekilliği modeli için çalışıyoruz

Habertürk'te “Nedir Ne Değildir Özel” programında gündemi değerlendiren DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'dan Mehmet Akif Ersoy'ın sorularını yanıtladı. Babacan, altılı masada yaşanan İYİ Parti krizi, cumhurbaşkanının partisinden istifa etmesi, seçimlerde milletvekili listeleri gibi konularda merak edilenleri yanıtladı.

Babacan'ın açıklamalarından satır başları:

"BİRAZ YARALAYICI ÜSLUP VARDI"
Saadet Partisi'nin ev sahipliğinde bu toplantının ikinci oturumunu yapalım dedi. Sayın Akşener, GİK'i toplaması gerektiğini söyledi, birkaç gün sonra olsa iyi olacağını ifade etti. Herkesin müzakere üslubu var. Ben argümanlara bakarım. Benim uluslararası çoklu ortamlarda tecrübem, Filipinler'den de gelse, şuradan da buradan da gelse önce üsluba bakarız, üsluptan arındırır, argümanları değerlendiririz. Masadan kalkayım diyen olmadı. Toplantının ikinci oturumunu Pazartesi yapalım fikri kabul gördü. Pazartesi saat 14.00'de toplanacağız dedik. 6 imza ile açıkladık. Galiba Saadet Partisi'nin taslağı vardı. Onun üzerinde redaksiyonlar yaptık. Sayın Kılıçdaroğlu da metin konusunda görüşlerini söyledi. 6 imzalı deklerasyonu yaptık, sonra akşam yemeğine geçip, sohbet ettik. Ortam gergin olsa akşam yemeğinde sohbet olmazdı. Görüşlerinde ısrarcı olabilirlerdi. Farklı görüşleri varsa Pazartesi gelebilirlerdi. Cuma günü 'biz yokuz bu işte' açıklamasını beklemiyorduk açıkçası. Üzüldük tabii. Açıkçası biraz yaralayıcı üslup vardı. Ancak duygular ayrı rasyonalite ayrı şeydir. Olmaması gereken üslup ama belli ki İYİ Parti içinde zorlu süreç yaşanmış.

"4'LÜ GÖRÜŞME BİZİ RAHATSIZ ETMEDİ"
Arkadaşlara dedik ki, hiçbir açıklama yapmıyoruz. Pazartesi için randevulaştık çünkü. Bize düşen randevu saatine kadar, 36 saat susmak. Cumartesi akşamı doğru olmayan beyanlar çoğalmaya başladı etrafta. Yanlış değerlendirmeler olursa sessiz kalmamız olmaz dedik. Söylem çerçevesi oluşturduk. Mehmet Emin Bey, Habertürk'e bağlandı, görüşlerimizi açıkladı. Özü, Pazartesi saat 14.00'de sayın Akşener isterse yeri hazır, biz hazırız mesajını verdik. Zorlayıcı ve dışlayıcı tutumumuz olmadı. Anlıyorum zor dönem. İlke bazında baktığımızda sözümüzün arkasında durmak gerekiyordu. Pazartesi iki belediye başkanının sürece dahil olması çıktı. Herşey masada konuşulur, yeni fikirleri herkes masada konuşur demiştik. Hiçbir şey önşarta bağlı olacağını kabul etmeden, fikirleri konuşalım dedik. 4'lü görüşme bizi rahatsız etmedi. Mesele ağırlıklı olarak CHP ve İYİ Parti arasında. Yeni öneriler iki belediye başkanı ile ilgiliydi. Toplantının hemen başında 'Burada açık fikirle oturduk, hiçbir konuda ön kabulümüz yok' dedik.

"İKİ KEZ TOPLANTIDAN ÇIKIP ARKADAŞLARIMLA GÖRÜŞTÜM"
Biz resmen duyurduk 'Sayın Akşener'in Pazartesi toplantıya katılmasından memnuniyet duyuyoruz' diye tweet attık. Ama hiçbir önşart kabul edilmez dedik. Masaya oturuyor olmamız bir şeyleri baştan kabul etmemiz anlamına gelmez dedik. Önce koltukları oturduk, birer kahve içtik. Sonra sayın Akşener, CHP ile iki belediye başkanı konuşmasını anlattı. Bir önşart ve dayatma olmadı Allah için masada. Belli bir söz verilmiş gibi masaya dönüyor gibi anlaşılmaya müsait bir açıklamadaydı. Üslup konusunu önce iskonto ediyoruz. Ses tonu, iskonto. Netine bakıyoruz. Nette argümanlar, rasyonalite vardır ya da yoktur. Teklifi inceledik, siyasi ve hukuki açıdan ne olur? İki kez toplantıdan çıkıp danışmanlarımla görüştüm siyasi ve hukuki değerlendirmesini. 1 saate yakın değerlendirdik. Tekrar girdik salona, 6 genel başkan konuştuk. Belli noktaya geldi, sonra tekrar arkadaşlarımla görüşmemiz gerektiğini söyledim. Baştan incelemeden apar topar imza atarsanız, sonra imzanızın altında kalırsınız çünkü. Bir yarım saat toplantıdan ayrıldım. Arkadaşlarımla değerlendirdik ve oturduk. Makul şekilde konuyu olgunlaştırdık.

"5 İMZALI BİR ŞEY ÇIKMASININ DOĞRU OLMAZ DEDİM"
Cumartesi siyasi değerlendirme yaptık. 5 imzalı bir şey çıkmasın demiştim ben. Böyle bir şey doğru olmaz dedim. Pazartesi saat 14.00'de gelmek haklarıdır. İlkesel olarak diğer partilerle birlikte kapıyı açık tutmayı çok önemsedik. Pazar günü arkadaşlarımız oturdu, geçiş sürecinde mutabık kalındı. 11 maddeydi. Bu İYİ Parti'ye gönderildi. Mutabıkız dendi. Oturduk, konuştuk. 12 maddeyi yazdık. Türkiye'nin ilk AB Başmüzakecisiyim, Dışişleri Bakanlığı yaptım.

"BEN SABAH 03.00'E KADAR HALA TELEFONDAYDIM"
İlk 1 saate yakın mola aldık. Çıktık ekibimizle toplandık. Bu fikirleri olgunlaştırdık. İçeride o fikirleri konuştuk. Daha sonra Sayın Davutoğlu bizim şifahi beyanlarımızı dikkate alarak taslak yazdı. Nihayetinde 12. madde Saadet Partisi'nde bilgisayarda yazan arkadaşlara gönderildi. O madde oraya girmeden önce okundu, herkes onayını verdi ve maddeler yazılıp geldi. 12 maddelik ortak metne hepimiz imzamızı attık. Ortak yönetime ve cumhurbaşkanı adayını belirledik ve büyük müjdeyi Türkiye'ye verdik. İşin bir keyif bir de yorgun olma boyutu var. Birkaç gün genel başkanlar için zor oldu. Ben sabah saat 03.00 gibi telefondaydım. Sayın Akşener 05.00'e kadar. Mutabakatımız herkesin içine sinen mutabakat oldu. Öncesinde tartışmalar olabilir ama sonuç itibariyle herkesin 'doğru oldu' dediği mutabakata vardık. 6 ayrı gözün baktığı, her partinin kadrolarıyla olgunlaştığı metinler ortak akıl ürünü çalışmalar her zaman çok sıhhatlidir ve geniş toplum kesimine hitap eder. Kaldı ki, bizim nihai uzlaşmamız Türkiye'de büyük sevinç dalgası oluşturdu. İnsanların umudu birden arttı.

"CUMHURBAŞKANI PARLAMANTER SİSTEME GEÇİNCE AYRILACAK"
Bu konu en çok tartıştığımız konulardan bir tanesi. Genel başkanların yeni yönetim modelindeki yeri. Diğeri Cumhurbaşkanı adayımız hangi durumda partiden istifa etmeli idi. Bir aday olduğu gün, iki seçildiği gün, üç parlamanter sisteme geçtikten sonra istifa etmesi. Üç seçeneğinin de artı ve eksileri var. Nihayetinde üçüncü seçenekte mutabık kaldık. Uzlaşılmış bir madde bu. Seçimleri yapacağız, parlamenter sisteme geçtiğinde Cumhurbaşkanı partili olamıyor. Geçtiğimiz gün yeni anayasa gereği Cumuhrbaşkanı partisinden ayrılmak zorunda. Peki o güne kadar neden partisinin başında. Bir kere çok hassas süreç yöneteceğiz. Çok ciddi ekonomik kriz devralacağız, eğitim krizini devralacağız. Depremi ele alacağız. Böyle bir dönemde Cumhurbaşkanının kendi partisinden ayrılması, kendi partisinde genel başkan arayışı, Meclis'teki grubuyla irtibatının kesilmesinin riskler oluşturacağını düşündük açıkçası. Sayın Erdoğan'ınki ilelebet, biz geçildikten sonra. Geçilemezse o günkü şartlarda bakılır.

"SEÇİMİ KAZANDIKTAN SONRA BİRİLERİ PARTİ DEĞİŞTİREBİLİR"
Genel başkanlar Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı için milletvekili olmayacak. Biz vekil olursak, Cumhurbaşkanı yardımcısı olunca istifa etmemiz gerekir ki, bu da Meclis'teki sayımızı eksiltir. Belediye başkanlarımızın, Cumhurbaşkanı yardımcısı olması, belediyeyi iktidara teslim etmek anlamına gelmemeli. Belediyeyi durup dururken seçime 1 sene kala iktidara teslim etmemesi lazım. Belki Mart yerel seçimlerinde sonra gelip, Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilirler. Metinde 'Cumhurbaşkanı ne zaman isterse' dedik. Seçimi kazandıktan sonra belediye meclisindeki dengeler değişebilir. Birileri parti değiştirebilirler. Belediye meclisindeki dengeler değişebilir ihtimaline hazırlıklı olalım dedik. Bu kadar mutabakata ulaştıktan sonra riskleri, olmayacağını konuşmak faydalı değil. Yerel seçimlerde günü geldiğinde bakılır. Daha çok belediye kazanacaksa aklın yolu bir, fiili işbirliği yapılabilir. Ama bir anlaşmamız, ön kabulümüz yok. Şu an kilitlendiğimiz nokta Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmak.

"DEVA PARTİSİ EN AZ 41 İLDE SEÇİME GİRECEK"
6 partiden oluşan komisyon kurduk. 4 kere toplandı. Biz DEVA olarak karar aldık, kendimiz seçime gireceğiz. En az 41 ilde seçime gereceğiz. Oy pusulaları açıldığında DEVA orada olacak. Milletvekilleriyle pazarlığımız olmadı. Partilerle işbirliği yaparak toplam milletvekilliği sayısını artırabilir miyiz? Her parti ayrı ayrı girince toplam milletvekilliği sayısı az alıyor. Özellikle az sayıda milletvekili çıkaran yerlerde işbirliği geliştirdiğinde daha çok milletvekili çıkarıyorsunuz. Ne kadar çok işbirliği yaparsak toplamda o kadar çok milletvekili çıkarabiliriz. En az 41 ilde seçime girmezsek o zaman seçime girmiş sayılmıyoruz. Bütün partilerin tek bir parti listesinden girmesi mümkün değil. Farklı işbirliği modelatileri olabilir. Bölge bazlı seçim işbirliği diyelim buna. Bu çok zor değil; çünkü 2018 seçimlerinde yapılmış bu. Belki çok geniş olmamış ama yapılmış. Millet İttifakı olarak ittifak içinde girince baraj sözkonusu olmuyor. Bizim DEVA için zaten baraj sözkonusu değil. 41 ilin hangisi olacağını söylemedik. Bugün 3. yaş günümüz. 81 il teşkilatımız var. Türkiye'nin her yerinde varız. Bizim listelerimizden başka partiden adaylar girebilir, başka partilerden bizim adaylarımız da girebilir. Sadece diyoruz ki, beraber çalışırsak toplamda daha çok milletvekili çıkarırız. Ayrıca biz 81 ilin tamamında seçime girebiliriz. Bunda sorun yok.

"BAZI İLLERDE GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİREBİLİRİZ"
Bu fikir CHP tarafından gündeme getirdi. 40 ilde işbirliği modelitelerini çalışalım dedi. Biz de tamam dedik. Çalışma devam ediyor. Daha da vakit var. Neredeyse 1 aya yakın süremiz var. Eğer kazan kazan işbirliği modelleri olursa niye yapmayalım? Duruşumuz çok net; en az 41 diyoruz. Bu zaten kanuni gerekliliktir. En az 41 ya da hiç. Yasal olarak böyle. Biz bazı illerde güçlerimizi birleştirerek toplamda daha fazla milletvekili sayısı çıkarabiliriz diyoruz. İşbirliğinin simetrik olmasına dikkat ediyoruz. Küçük illerde isimler çok önemli. Ortak bir milletvekili adayı belirlersiniz, çok geniş kesimlere hitap eder. Hangi partiden girerse daha çok oy alır diye bakarız ve hep birlikte onun arkasında dururuz.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin