AYŞE ÖZYILMAZEL / SABAH
Ayşe Özyılmazel, aldı annesi Oya Germen'i karşısına ve sordu:
"Sence bizim ilişkimiz nasıl? Anneler her şeyi nasıl öngörebiliyor?
Hangi huylarım sana, hangi huylarım babama benziyor? Seni en çok ne
zaman mutlu ettim?"
Onun gibi yar olmuyor, hiçbir şey onun yerini doldurmuyor. Bu
dünyada insanı en çok o seviyor. Kim mi? Annemiz tabii. Yarın
Anneler Günü. Ben de fırsat bu fırsat aldım annem Oyiş'i karşıma
sordum dobra dobra. Aslında daha sorulacak 10 röportajlık soru var
ya... Neyse tüm annelerin Anneler Günü bugünden kutlu olsun. Hadi
röportaja...
- Oyiş dobra doba konuşmaya geldim... Hani şu anne sevgisi
derler ya, başkadır, gerçekten başka mıdır?
- Bir anne için çocuklarının yerini hiçbir şey dolduramaz çünkü
onlar onun canıdır kanıdır, hayatıdır, aşkıdır, her şeyidir. Anne
olunca anlarsın.
- Ben bu anne olunca anlarsın lafını bir ömür duydum, anne olana
kadar da başıma kakmaya devam edeceksin. Yahu ne anlayacağım,
kafama saksı mı düşecek?
- Şimdi böyle konuşmanı çok iyi anlıyorum, anne olmadan önce ben de
aynen senin gibi düşürdüm. Annelik çok farklı, çok kutsal bir
duygu.
ÇOK ZOR ANNE OLDUM
- O zaman anne olmadan önceki zamana dönelim. Hamile olduğunu ilk
ne zaman öğrendin, hazır mıydın?
- Evet, çok hazırdım, hem de her şeyden çok. Zaten çocuklarımın
olması ve kuracağım aile benim için her şeyden değerli olduğu için
mesleğimi bırakmıştım. Ancak çok zor anne olabildim.
- Çok zor derken...
- İlk hamile kaldığımda 24 yaşımdaydım. Altı buçuk aylık bebeğimi
erken doğumla kaybettim, bir saat yaşadı, olmadı. Bir sene sonra
tekrar anne olmak istedim bu defa da yedi aylıkken karnımda
öldü...
- Ne yaptın? Ruh halin neydi?
- Çok ciddi depresyona girdim. Dünyanın sonu geldi sandım ve çok
istediğim bebeğime hiçbir zaman kavuşamayacağımı düşündüm. Sonra
bir sürü kontroller yapıldı, yeniden hamile kaldığımda iki buçuk
aylık hamileyken rahim ağzı dikildi ve dokuz ay yattım.
- Dokuz ay sonra Zeynep çıktı... Onu gördüğündeki ilk hissin
ne?
- Ayşeciğim şu anda anlatmak çok zor. Tanrının bana verdiği en
güzel hediye olduğunu düşündüm.
- Ya ben? Duyduğuma göre beni istememişsiniz. Hımmm, sizi
siziii...
- Zeynep doğduktan altı ay sonra sana hamile kaldım, çok erken
geldi bana. Anneannenle doktora gittik, ben içeride giyinirken
anneannen doktorla işbirliği yapmış. "Aman siz bunu alırsanız, o
bir daha hamile kalamaz, dokuz ay sırt üstü yatmaz," demiş.
Doktorum "Bu çocuğu alamam ben," demez mi! "Peki," dedim. Sen de
nasıl bir çocuk olduğunu anne karnındayken belli ettin, kıpır
kıpırdın. Sekiz aylıkken de doğdun.
- Beni kucağına aldın. İlk aklından geçen? - O kadar güzel bir
bebektin ki, en büyük idealim iki kız çocuğumun olmasıydı. Ayy çok
güzeldin, hokka gibiydin. - Senin annenle ilişkin nasıldı?
- Annem tanıdığım en fedakâr insan. En hasta olduğu zaman hâlâ
kendisinden önce beni ve sizleri düşünür. Hani dedim ya anne
olmadan anlamazsın diye annemin beni ne kadar düşündüğünü anne
olunca anladım.
SEN BENSİZ, BEN SENSİZ HİÇİZ
- Annenle ilgili pişmanlığın var mı?-
- Zamanında bana yaptığı uyarıları daha fazla dikkate almalıydım.
Ama insan yaşamadan bazı gerçekleri fark edemiyor.
- Nedir o gerçekler, ne oldu?
- O kadarını anlatamam.
- Peki Oyiş, sence bizim ilişkimiz nasıl? Lütfen objektif
değerlendir.
- Dünyanın en şanslı annelerinden biriyim.
- "Ana gibi yar olmaz," diye boşuna dememişler...
- Sence nasıl bizim ilişkimiz?
- Bir kere aşk yaşadığımız kesin, kabul et. Sen bensiz, ben
sensiz olamayız. Sen bana çok düşkünsün, nazım da geçer, sazım da.
Ne yaparsam sevgi garanti. Arada takışırız, anlaşamayız aah ah
gerçek aşk böyle herhalde...
- Hah aynen öyle.
- Ben neleri yapabilirim, neleri yapamam sence?
- Sen istedikten sonra her şeyi yaparsın Ayşe. Çünkü sende çok
enteresan bir şey var, insanları mıknatıs gibi kendine
çekebiliyorsun. Buna şirinlik mi desem tatlılık mı desem...
- De, de... Devam et.
- Öyle bir güç merkezi oluşturuyorsun ki bağımlılık yapıyorsun.
Fakat senin sağın solun hiç belli olmuyor kızım. Kuş
misalisin...
- Senin bana layık bulduğun erkek arkadaş tipini bir anlatır
mısın? Seni mi kıracağım, 'Secret' yapacağım.
- Hem duygusal, sevgi dolu hem akıllı mantıklı, gerçekten çok
güvenebileceğin bir erkek lazım sana. Tabii benim düşündüklerim
sana asla uymaz.
- Benim mutlu olacağıma inanıyor musun?
- Aslında sen dışarıdan bakıldığında hiçbir şeye aldırmayan biri
gibi görünüyorsun ama çok derin bir duygu dünyan var. Çok hassas ve
çok kırılgansın. Sen sevildiğine inanırsan mutlu olursun ama bunu
bulamadın.
- Benden nasıl bir anne olur sence?
- Sen dünyanın en tatlı annesi olursun ama o günleri görmek bana
nasip olur mu bilmem.
- Bir anne ne ister, kızının iyi bir kariyeri olmasını mı, aile
kurmasını mı?
- İyi bir kariyerinin mutlaka olması gerekiyor, devir böyle. İyi
bir aile de kariyerine güç katar. İkisini de isterim.
- En kötü huyum ne? Anne gülmeee...
- Ele avuca sığmıyorsun yavrum ne diyeyim ben sana.
BU ANNELİK BANA AĞIR GELDİ
- Ben seni bir sabah bile yataktan kalkmış perişan halde görmedim.
Hep rujun, takıların, şık sabahlıkların vardı. Bu nasıl oluyor?
- Bu bir yaşam tarzı, ben doğuştan bakımlıyım. Sizin de öyle
olmanızı isterim, bence her kadın öyle olmalıdır. Ayrıca güne
bakımlı başlayan kadın, kendine saygı duyan kadındır. Hepsi kendim
için.
- Bence sen türünün tek ve son örneğisin.
- Oh ne güzel. Biraz örnek alsan...
- Pekiii benim yaşımda ve yerimde olmak ister miydin?
- Bir gün bile geride olmak istemezdim çünkü şu an bulunduğum yer
öyle güzel ki...
- Bir anne, Anneler Günü'nde yavrucuğundan ne ister?
- Onu koklaya koklaya öpmek ve sevildiğini bilmek.
- Çok romantiksin Oyiş, bu annelik bana şimdilik ağır geldi
galiba.
- E anne olunca anlarsıııın.
- Tamam, tamam anlarım. İnşallah.
- Anne! Sen de bir itiraf et eskiden biraz tutucuydun yani bir
dönem sana erkek arkadaşlarımızı bile anlatamazdık.
- Doğru söylüyorsun, tutuculuğum hâlâ devam ediyor ama bunun nedeni
sadece sizi korumaya çalışmaktı.
- Ne oldu? Koruyamadın işte!
- İşin doğrusu sizin yaşayarak öğrenmenizdi ama öğrendin mi,
öğrenemedin mi şüphelerim var. - Seni en çok neden üzdüm? - Beni
bana yaptığın bir şeyle hiç üzmedin. Ama yaşadığın bir ilişki vardı
ki senin ne kadar yıprandığını gördüğüm halde müdahale edemiyordum.
Senin gözyaşların ve yüreğindeki yarayı ta içimde hissettim.
- En çok nasıl mutlu ettim?
- Kızım seninle yaşamak başlı başına macera.
- Benim yerimde sen olsan, ne yapardın, ne yapmazdın?
- Çok tez canlısın, akşam başka sabaha başka. Hem kusura bakma ama
erkek arkadaşlarının bazılarına 100 tane gönlüm olsa birini
vermezdim. Bu yaşımda bile vermem.
- Eyvaaahhhh! Bittim ben.
- Dur daha, sorarken düşünecektin. Ayrıca bu gönül işlerine kafamı
takmazdım, ağlayıp, üzülmezdim.
- Hangi huylarım sana, hangi huylarım babama benziyor?
- Benim gibi sabırlı değilsin. Baban gibi duyguların uçlarda
gezinebiliyor. Bir anda çok mutlu olabilirsin, bir anda
vazgeçebilirsin.
- Tamaaaam, bu soru bitti! Oyiş, düşündüm de sen babamla
boşanınca biz senle daha mı yakın olduk ne?
- Aaa! Aslında hep çok yakındık. Sen çalışmaya başlayınca ayrı eve
çıktın, o günlerde yaşadığım üzüntüleri sana anlatamam. Çünkü
varlığınla evi o kadar dolduruyordun ki, gitmen hayatımda boşluk
yarattı.
- Ve değerimi anladın...
- İyi ki Zeynep'im evdeydi valla. Daha sonra boşanınca... Aaaaa!
Hakikaten birbirimize daha çok düştük. Niye oldu?
- Çünkü erkek aradan çıktı ve bana kaldın.
- Anne olunca ne değişiyor yaşamında? Ben biraz korkuyorum
da...
- Korkma Ayşem. Anne olunca çok büyük sorumluluk hissediyorsun,
önceliğin hep çocukların oluyor.
- Anne olunca bu kadar güzellikler var da hiç, bir şeyleri
kaçırdığını düşünmedin mi?
- Hiç düşünmedin.
- Ama kariyerini bıraktın ve bana hep "Önce işiniz sonra zaten
ailenizi kurarsınız," dersin. O ne olacak?
- Çok haklısın çelişki gibi görünüyor aslında ama ben "Önce ailem,"
dedim her zaman. Hiç pişman değilim.
- Annenin yaptığı ama senin bizi büyütürken yapmamaya çalıştığın
şeyler var mı?
- Sizi büyütürken kişisel gelişimle ilgili edindiğim bilgilerle,
her ruhun kendi özgürlüğü içinde, baskı altında kalmadan yaşayarak
birtakım gerçekleri göreceğini öğrenmiştim. Size hiç baskı
yapmadım. Sizi uyarıyordum ama sonra geri çekilmesini
biliyordum.
- Peki bu anneler her şeyi nasıl öngörebiliyor, nasıl her şeyi
biliyor? Mesela sen, nasıl hep haklı çıkıyorsun, ben niye
göremiyorum?
- Anneler çocuklarını büyütürken onların karakterini, neleri yapıp
neleri yapamayacağını çok iyi anlıyorlar. Aslında annelerin bazı
sözleri çocuklara batar, halbuki anneler ileriyi görür,
hissederler.
- Anne sen de biraz ele avuca sığmasan diyorum ben.
- Nasıl yani?
- Biraz hareket, biraz bereket, biraz vurdumduymazlık, biraz
heyecan, biraz daha tedbirsizlik.
- Oooh... başka?
- Şimdiki aklın olsa benimle ilgili neleri daha farklı
yapardın?
- Belki daha az tutucu olabilirdim, daha erken
yakınlaşabilirdik.
- Çok genç görünüyorsun, bu benim sinirime gidiyor. 36 beden
giymeler, benim kotlarımdan almalar falan. Böyle olmak zorunda
mısın?
- Aslında bunun sinirine gitmemesi lazım.
- Hani sanki bazen ufak bir yarış var gibi aramızda.
- Hiç böyle düşünmedim. Olsa olsa seninle arkadaşlığımızı
pekiştirmek için genç kalıyorumdur şekerim. Aslında itiraf et, sen
beni kıskanıyorsun. Bütün ömrün bana onu giyme, bunu çıkarma
demekle geçti.