Ayça ŞEN / RADİKAL
Ehe ehe ehe...
Gördüğünüz gibi dükkânı büyüttük. Şimdi burayı biraz dekore
etmek gerek. Ne zamandır köşe sahibi olursam diye evde
biriktirdiğim birkaç bebek kartpostalı vardı, onları raptiyeler,
belki üst tarafa nazar boncuğu filan asarım. Bitpazarından kötü
durumda bir berjer koltuk almıştım, ona da ekose bir kaplama
yaptırırsam şu yan tarafa da koyabilirim. Başucuna da bir okuma
lambası astım mıdı, okura en azından altı ay yazar havası
verebilirim. Sonrasında buluruz bir şeyler. Evet, bu berjer fikri
hoşuma gitti.
Değerli Radikal okurları, size bir şey itiraf etmek istiyorum:
Benim fikirlerim çok hoşuma gidiyor. Bakınız göreceksiniz, sizin de
benim fikirlerim çok hoşunuza gidecek.
Hay Allah! Keşke ilk yazımız daha anlamlı filan olsaydı. İçim
sıkıldı şimdi.
Ama bir şey diyeyim mi size, gözleriniz kısılıp ağzınızı açmış,
sanki hapşıracakmış gibi bir yüz ifadesiyle, az sonra önyargıya
intikal etmeye karar verecek olan huzursuz davranışlarınızı görür
gibi oluyor, kendimi biraz baskı altında hissediyorum.
Bakınız, bendeniz fazla siyasetten anlamam. Hatta, fazlasıyla
anlamam. Modadan da anlamam. Mesela şeyden de anlamam... Eee... Şu
an tam olarak hatırlayamıyorum.
Her neyse, belki de anlıyorumdur. Şansım şimdiye kadar hep
yardım
etmiştir bana. Yani yazı yazmaya başladığımda neredeyse okuma yazma
bilmiyordum. ‘Dahi’ ve soru eklerini
ayrı yazmayı, yazılarım yayımlandıkça öğrendim. Hâlâ da ünlemin
yanına üç nokta mı gelir yoksa iki mi, onu da bilemiyorum. Kezâ
ülkemizin aydınlarından biri geçenlerde satırbaşlarında korkunç
olduğumu ama suçun bende değil, Türk basınında olduğunu söyledi.
Yutkunmadım. Ben hiç alınmam böyle şeylere.
Ancak şimdi madem artık resmi olarak gazetede köşe yazarı olduk,
hemen kendimi ciddiye almalıyım. Buna da ilk olarak politika
yazılarıyla başlamalıyım. Arkadaşlara çok havam olacak gibime
geliyor ve içim karıncalanıyor.
Öncelikle bakanların ismini öğrenmeliyim. Birkaç kişininkini
biliyorum. Öbürlerini de ilk başlarda bir kâğıda yazıp duvara
bantlarsam bu iş çocuk oyuncağı. Büyük ihtimalle fikir yazılarım
çok saygı uyandıracağından, bu isimleri bir an önce ezberime
almalı, yeri gelince taak diye ismi oraya koymalıyım. Tabii
eleştirel olmak çok mühim. Bunun için ilk önce bakış açısı
geliştirmem gerek. Bu da bana zor gelmiyor sayın okur. Samimi
söylüyorum; bir arkadaşımın düstur edindiğim sözü vardır: Bu
dünyada herkes haddini bilseydi, dünyada hiçbir şey üretilemez,
keşfedilemez, farklı fikir ve düşünceler ortaya çıkamazdı. Ne kadar
da doğru değil mi? Ama gördüğünüz gibi birileri sürekli birilerinin
hakkını yiyor ve mesela o arkadaşım yazı yazmalıyken onun yerine
ben geçip oturuyorum.
Kimse buraya göz koymasın. Burası benim. Noterde üzerime yaptırdım.
Seneye kat çıkmayı düşünüyorum. Şuraya belki ufak bir bahçe yapar,
hıyar ekerim. Benim değil mi; çiçekler ekerim, tavuk da beslerim.
Acaba komşular rahatsız olur mu? Komşu dedim de, Türkiye’nin
komşularını sayabilirim: Suriye, İran, Neptün, Plüton. Ama
sanırım
Plüton artık cüce gezegen sayılıyormuş. (Astronomide
iddialıyım.)
Ah! Şimdi bir çay demleyeyim, şöyle gün batımını bir izleyeyim.
Hiiiii! Ay ne kadar heyecanlı, belki telefonlarımı da dinlerler!
Bir an önce arkadaşlara ‘Telefonlarım dinleniyor olabilir’ deyip
hava atmalıyım.
Acelem var, hoşça kalın.