Yeni savaş alanı TRT mi?
TRTyeniden ideolojik tartışma alanına mı dönüyor? Bundan 25 yıl
önce olduğu gibi yine TRT programları, içlerinde bulunan (ya da
bulunmayan) öğeler nedeniyle şüpheyle mi izlenecek? Şu sıralarda
yeniden harekete geçtiği anlaşılan laik-İslamcı fay hattının
yarattığı TRT merkezli sarsıntılar yine hepimizi sarsmaya mı
başlayacak?
Ne yazık ki, durum öyle görünüyor.
Biliyorsunuz, Yücel Yener'in istifası üzerine yeni genel müdürün
seçimi için gerekli olan süreç devreye girdi, RTÜK tarafından 100'ü
aşkın aday arasından üç kişi aday gösterildi. Bu üç kişinin AKP
hükümeti tarafından istenen isimler olduğu söyleniyor.
Bunlardan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki görevleri
dolayısıyla Başbakan Tayyip Erdoğan'a yakın olan birinin genel
müdür seçilmesine garanti gözüyle bakılıyor.
Anayasa'ya göre 'özerk' olması gereken dev kurumun özerkliği işte
böyle bir şeymiş! Sözüm ona objektif bir değerlendirme yapılıyor!
Bütün bu sahte merasimlere başvurulacağına 'TRT özerk değildir,
genel müdürü Başbakan tarafından seçilir' denilseydi daha dürüst ve
ucuz olmaz mıydı?
TRT herhangi bir kurum değil. Simge ve kültür üretimi alanında
Ankara'yı ve devleti temsile ilişkin görevleri var. TRT'nin
yaptıkları (ve yapmadıkları) çeşitli duyarlılıklarla izleniyor,
tartışmalar yaratıyor.
* * *
Yapılacak genel müdür atamasını tarihsel bir bağlam içine
yerleştirmekte yarar var:
1990 yılına kadar TRT'nin radyo ve televizyon yayımcılığı
alanındaki egemenliği tamdı. TRT, simge ve kültür üretimi alanında,
merkezi devletin
ve Ankara bürokrasisinin elindeki en ağır silah, en önemli
enstrümandı. Tüm Türkiye, Ankara'nın tutsak izleyicisiydi.
Bir çeşit denge oluşmuştu: Bir yanda büyük sermayeye, sivil topluma
ve dış dünyaya daha açık, kozmopolit, İstanbul merkezli yazılı
basın.
Öte yanda ulus-devletin ritüellerini harfiyen yerine getirmeyi
görev bilen, ulusal kültür kaygısı olan ve ideolojik konularda
'memleket saat
ayarı'nı vermekle yükümlü TRT...
Turgut Özal'ın teşvikiyle arka kapıdan gelen özel radyo ve
televizyon yayıncılığı bu dengeyi kozmopolit kültür yararına bozdu.
Bürokrasi merkezli siyaset anlayışı ve ulusal kültür uğraşı mesafe
kaybetti, geriledi, hatta marjinalleşti. İstanbul daha da
güçlenirken, Ankara zayıfladı. Gündemi belirleme, gündemdeki
konuları tanımlama ve çerçeveleme gücü büyük ölçüde İstanbul'un
eline geçti. Kültürel beğeniyi oluşturma, yaratıcılık ölçütlerini
kararlaştırma yetkisi bir anda el değiştirdi.
Çağımız yönetimlerinde simge ve kültür üretiminin önemini düşünecek
olursak, Ankara açısından çok ağır bir kayıptı bu. Tarihsel dönüm
noktası sayılabilecek bir kudret transferiydi...
Günümüzde, asker ve yüksek yargı dahil Ankara bürokrasisi bu
durumdan şikâyetçi. Ölçülerin başkaları tarafından belirlenmesinden
hoşnut değil.
Ankara, tüm fiziksel ve maddi gücüne rağmen sesini yeterince
duyuramamaktan
ve gündeme hâkim olamamaktan yakınıyor. Hatta, Türkiye'nin bazı
sorunlarını
bu güç kaybıyla açıklıyor. Elinde sonuna kadar güvenebileceği,
yetersiz de olsa, bir TRT kalmış.
İşte TRT Genel Müdürü böyle bir ortamda seçiliyor.
Müneccim olmaya gerek yok: TRT'nin bir kez de ideolojik olarak
kaybı, Ankara'da ciddi sıkıntılara yol açabilir.
ANKARA´NIN ELİNDE BİR TEK TRT KALDI
Fiziksel ve maddi gücüne rağmen sesinin tam olarak duyuramamaktan yakınan hükümetin elinde güvenebileceği bir tek TRT kaldığını öne süren Radikal yazarı Haluk Şahin, Başbakan´a en yakın adayın TRT Genel Müdürü olarak seçilmesine garanti gözüyle bakıldığını yazdı.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin